Calligraphy “Hepiniz Allahın ipine Sımsıkı Sarılın” Ayeti Yazılı Grafik Resim Tasarımı V040320240207
7 Mart 2024 Perşembe
27 Şubat 2024 Salı
Kalp Gözü Yahutta Gönül Gözü Nedir?
Kalp Gözü Yahutta Gönül Gözü Nedir?
Gönül gözü ya da Kalp Gözü, insanın olayların farkına varmasını sağlayan bir anlayış, bir firaset, ve fuattır
Bunun mertebelerine gelince
"Hissi kablel Vuku" denilen 1. basamak
Bir olay olmadan hemen önce o olayın olacağını hissetmek, olmadan önce
bilmek, fakat bunda kötü olan taraf, herhangi bir önlem alamazsın, çok
kısa mesafelidir, olmadan biraz önce bilmek, mesela birisinin geleceğini
gelmeden az önce bilmek, ve mesela Ahmet geliyor gibi hissederekten
bilmek, ve az sonra da onun kapıdan girivermesi gibi bir olay, bunda
herhangi bir tehlike durumunda, önlem almanıza yetecek kadar vakit
yoktur.
bunun biraz daha üstü Salih Rüya şeklinde olanıdır
Salih Rüya denilen 2. basamak
Bir olayı olmadan önce, size Rüya yoluyla görüp, o olaya karşı tedbir
almanız için, bir hafta, birkaç gün önce, veya bir ay önce, size bir
rüya gösterilir. o rüyayla olayları yorumladığınız zaman. herhangi bir
tehlike durumunda, size almanız gereken önlemleri almanızı
kolaylaştıracak bir zaman dilimidir. Bunda, gelen tehlikeye karşı tedbir
almak mümkündür, herhangi bir seni sevindirici bir olay durumunda da
önceden bilmek mutluluk verir.
Yanınızda görevli melaike bulunur 3. basamak
3 basamak yanınızda görevli melaike bulunur ve her an gözetim altında
bulundurulursunuz, ve size her olay karşısında uyarılar gelir, saga
bakma, ya da sola bakma, ileride falancı var, ona selam ver, Buradan
şunu al, buraya şunu bırak, şuna yardım et,.. gibi her olay karşısında
size anlık gelen ilhamlardır. Bu ilhamlar, sizden ayrılmayan Bir meleğin
size yardımcı olmasıyladir, bu hal ancak İhsan makamına çıkmış
kimselerde meydana gelir, görüyor gibi iman eden kimseler de meydana
gelir,
Allah'la görüp, Allah'la duymak, Allah'la yürüme 4. basamak
Bir Hadisi kutside
"Kulum Bana Farzlar ve nafilelerle yaklaşır, Ben o'nun gören gözü, tutan
eli, yürüyen ayağı olurum..." dediği hadis de ki, artık Allah'la
görüp, Allah'la duymak, Allah'la yürümek, halini almış kimseler, Bu
mertebenin dördüncü basamağında yer alır. Bizzat Allah ile kelam eder
her halinde, bu hal tasavvufdaki ölü yıkayıcın elindeki ölü gibi olmak
kuralını getirir, ve Allah'dan gelene itiraz etmemek gerekir ki, ve
hani Hz. Muhammede "illa vahyun yuha" ayetindeki, o vahyden başka şey
konuşmaz kuralı, artık Allahın istemedğ bir hal o kimseden zuhur etmez,
çünkü onu yöneten bizatihi Allah Tealadır ölüyü döndürür gibi onu Allah
yönetir, sola dön, öne bak, selam ver,..... v.s.
Gönül gözünün kalp gözünün açılması için yapılması gerekenler
Daimi Zikir
Daim mi Zikir nedir? yani vird, insanın günlük veyahut haftalık yaptığı
zikirler olması lazımdır ki, Allahu Teala kur'an-ı Kerim'de buyurmakta
"Kalpler ancak Zikir ile doyar tatmin olur" kalbini doyurup beslemeyen
bir kimse, vicdanının sesini duyamaz, meleklerin sesini duyamaz, ve Kalp
Gözü denilen basireti açılmaz.
Fizikte ve teknolojide buna sensörler deniyor,
ALINTI
En geniş tanımıyla sensör amacı ortamındaki olayları veya değişiklikleri
tespit etmek ve bilgileri diğer elektronik cihazlara genellikle bir
bilgisayar işlemcisine göndermek olan bir cihaz, modül, makine veya alt
sistemdir.
Sensör her zaman diğer elektronik cihazlarla kullanılır. Sensörler çoğu
insanın hiç farkında olmadığı sayısız uygulamanın yanı sıra dokunmaya
duyarlı asansör düğmeleri (dokunsal sensör) ve tabanına dokunulduğunda
kararan veya parlaklaşan lambalar gibi gündelik nesnelerde kullanılır.
ALINTI SONU
“Onlar o kimselerdir ki, Allah imanı kalplerine yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir.” (Mücâdele: 22)
Mesela bir Sensör sıcaklığa duyarlıdır ve sıcaklığa göre uyarı bildirimi
yapar Eğer sensörün ayarını minimum dereceye getirdiğiniz zaman, mesela
5 dereceden yukarısında haber et Dediğiniz zaman, derece 5 dereceden
yukarıya çıktığı zaman size bildiri verir, sinyal verir, yahut 4
derecenin altına düştüğü zaman buzlanma olacak, bana haber ver Dediğiniz
zaman, 4 dereceden aşağı düşen hava sıcaklığında size bildiri verir, bu
genellikle arabalarda, modern arabalarda mevcuttur, arabanın
göstergesinde hava dört dereceye düştüğü zaman buz işareti ile sinyal
verir, ve akustik bir sesde verenler var, yani yolda buzlanma olabilir
diye size bildirir, İşte bu bir sensördür. yine sensörlerdenr mesela
sese Duyarlı sensörler vardır belli gürültüden yüksek olan seslerden
sonra bana haber ver Dediğiniz zaman, mesela hastanenin bulunduğu
bölgede seslerin yüksek olmaması lazımdır, oraya konacak bir radar
sisteminde mesela gürültü yapan bir araba, yahut da gürültü yapan bir
kimse olduğu zaman, onun görüntüsünü çeken bir sensör, o kimseye ceza
yazılması için gürültü yaptığından dolayı, rahatsızlık verdiğinden
dolayı radar cezası. işte böyle bir sensör mesela o bölgenin rahatsız
edilmemesini sağlamış olur, hastaların rahatsız edilmemesini sağlamış
olur, misal olaraktan verdim. Bunlar, işte bu sensörler gibi hassas
duyarlı sensörler vücudumuzda da mevcuttur, işte onlar da bize Melek
gruplarının sinyallerini algılamamızı sağlayan sensörlerdir, Bunlar
"Kalp, Ruh, Sır, Hafa, Ahfa ve Nefs" Denilen 5 Cevher+can veyahutta
letaiftir.
bunlardan kalp birincisidir işte kalp gözünün yada gönül gözünün
açılması demek, 1. sınırdaki sesleri duymaktır, yani sensörün algılama
hassasiyeti ile alakalıdır, dediğim gibi, birincisi "Hissi Gablel Vuku"
şeklinde olduğu için, olayı olmadan hemen Az önce, duyduğu veya gördüğü
için, olaya bir tedbir alamazsınız. Hani bu, dämmerung sensor var, gece
ve gündüz sensörü vardır, akşam hava karardıktan sonra lamba yansın,
sabah güneş doğmadan önce kapansın diye, ışığa hassas sensör vardır, Bu
sensör işte mesela alacakaranlıkta yansın şeklinde olduğu zaman, işte
duyarlılığı, ışığı ne kadar aldığı zaman yandığının hassasiyeti ile
alakalı. yahut da hareket ve kıpırdanma sensörü"Alarm Anlage" lerde
vardır genellikle, ve herhangi bir kıpırdanma ve harekette, bu sensörün
algılama kapasitesi, mesela 3 metre içindeki görüntüleri algılar, ya da 4
metre içindeki görüntüleri algılar gibi hassasiyeti vardır, ve bunu
mesela 90 derece yi algıla yahut 360 dereceyi algılar gibi hassasiyeti
vardır, İşte buradaki hassasiyetinden Anlaşılacağı gibi, mesela 3
metrenin dışındakileri bilemez, işte olayın da bize ne kadar yakın
olduğuyla alakalıdır, bu "hissi kablel vuku" da olay bize yaklaştıktan
sonra, yani olay ufkuna, olay ufkuna girdikten sonra bize haber gelir o
melaikeden, kable Vuku yani olmadan hemen önce dir ve tedbire vakit
yoktur. Ondan sonraki Salih rüyalar dediğimiz gibi, birkaç gün önce,
veyahut Bir hafta önce, veyahut bir ay önce, veyahut bir sene, 2 sene
önce de olabilir, hani Yusuf Aleyhisselam'a tedbir alması söylendi de 14
yıllık bir olaydan bahsedildi 7 yıl sonra 7 yıl sürecek bir kıtlıktan,
olacak olayın Haberi geldi, 7 yıl sonra kıtlık gelecekti, 7 yıl önce de
bolluk bereket devam edecektir, Öyle olunca sensörün hassasiyetiyle
alakalı olduğu gibi,
“Kalpler kaplar gibidir. Bazıları diğerlerinden daha çok alır.” (Ahmed bin Hanbel)
Rüyada da, Salih rüyada da, bize gelen olayın veya kaza Bela'nın
uzaklığı ve ehimmiyeti ne kadar ehemmiyet göstermemiz gerektiği o
rüyayla bildirilir, ve bizim o konudaki hassasiyetimizde, İşte bu
çakralar vesilesiyle, yahutta letayflar vesilesiyle bize yakınlığını
yahut duyarlılığı hassasiyeti, işte bir Kalp gözüyle hissetmek, ikincisi
sır, herhangi bir Sırrın bizde açığa çıkması, üçüncüsü hafa yani
gizlinin gizlisi bir olayı Biz de Vuku bulmadan önce bilinmesi, Ondan
sonraki ise ahfa çakrası ile Aynen Yusuf Aleyhisselam'a gelecek olan
olayı 7 sene öncesinden bildirilmesi gibi çok uzak bir olayı ama
ehemmiyeti önemli hassas olan olay ve başlamamız gereken tedbirlerin
başlamasından önceki zamana kadar olacak olayı bize olmadan önce
bildirilmesi gibi, ve nefis çakrası ise, ölmeden önce öleceğini bilmek
gibi, mesela adam 110 yaşında ölecek, Ama 40 yaşında bunu biliyor
olabilir, yani uzun zaman dilimi, hangi gün öleceği nerede öleceği, ne
surette öleceği, hepsini biliyor olabilir, bildirilmiş olabilir, takdir
defterinden okunup söylenmiştir, bu kadar uzak bilgilere yıldızname
bilgileri denir. Yani müneccim bilgisi, yıldızları okuyaraktan
gelecekten haber vermek burç ilmi, Burç ilmi ile fal Aynı şey değildir.
Mesela Türkiye'de devlet planlama teşkilatı vardır ve bu Planlama
Teşkilatı devlet için yapılacak şeyleri 10 senelik plan içinde yapar
Mesela 10 senelik planı vardır falan yerde baraj yapılacak, filan yerde
yol yapılacak, filan şehir il olacak, filan köy ilçe olacak gibi, 10
senelik plan yapılır, böyle bir plan yapıldığı gibi zamanı yaklaşan
plana göre hareket edilir, şu sırada tamamlanacak, şu vakit başlanacak
şeklinde plana işlenmiş olabilir , işte bunlar planlandığı gibi, Allahu
Teala'nın da takdiri ezelisinden planladığı, Her insanın Kader çizgisi
vardır, Bu herkesin kitabında yazılıdır, Yani bir filmin senaryosu gibi,
senaryo da onun oyanayacağı rolün tamamı yazılıdır, sözleri dahi
yazılıdır, hareketleri dahi yazılıdır değil mi, giyeceyi elbisesi dahi
yazılıdır, Öyle olunca, Bizim de Kader kitabımızda, rolümüz yazılıdır,
Kader kitabındaki bu rolü okuyabilen bir kimse, işte bize yaklaşan cüzi
kaderimiz hakkında haber verebilir, Mesela bu konuda Yıldızname bilgisi
olaraktan, der ki, 60 yaşında şöyle bir şey gelecek, eğer sen onu
atlatabilirsen paçayı sıyırırsan, Ondan sonra 80 yaşına kadar
yaşayacaksın der, işte bu olay da anladığımız anlatıldığı gibi, müneccim
bilgiside yani Kader kitabını okumak, işte yol ayrımına Gelinmiş
demektir, Oradaki bir olayın işte, Tehlikenin görülmesi, Tehlikeli yerde
olay ufkuna gerilmiştir, hani ekin ekilmiş ve sene geçmiş ve hasat
mevsimine gelinmiş, sen o sene ekttiğinden ne biçeceksin, Yani sene
nasıl geçti, yağmurlu mu, yağışsız mı, ve sen sonuçta verimli bir hasat
mı yapacaksın, verimsiz bir hasat mı, İşte bu yol ayrımına gelindiğinde,
senin hakkında yeni bir kader çizgisi meydana gelecektir, ya iyiye
doğru, ya da kötüye doğru bir kader çizgisi meydana gelecektir, işte
oradan müneccim bilgisi olaraktan denir ki, falan yaşında şöyle bir şey
olacak, veyahutta falan Yaşta Bir tehlike var, Orayı atlatabilirsen
,.... der Bunlar müneccim bilgisidir, Kader kitabındaki okumalardır,
mülk suresinde Allah-u Teala buyurur ki Siz semaya bakmıyor musunuz,
hiçbir karışıklık var mı, semada gelecek te futurda bir bozukluk var
mı, dönün dönün bir daha bakın hiçbir Bozukluk göremeyeceksiniz der,
yani kader yazılmış bir senaryo gibidir, Herkesin başına gelecek olan
Takdiri ilahi, ama Allahu Teala işte bize seçenekler sunmuş, olasılıklar
silsilesi, Bir olasılıktan bir olasılığa geçmekteki yol ayrımında, işte
tehlike vardır, Bu da bizim Cüzi irade ile açtığımız kapılara bağlıdır,
işte Kalp Gözü veyahutta ve Letaifler ile Bize gelen sinyalleri
sensörlerin verdiği sinyalleri iyi anladığımız zaman herhangi bir
durumda ne tedbir almamız gerektiğini, yahut da nasıl davranırsak, nasıl
bir sonuca gideceğimize dair bize işaret vardır, bize kolaylık
içindir, kazanmamız içindir, yanlışlardan doğruyu seçebilmemiz için
kader kitaından yani bir nevi seneryomuzdan bir nevi kopya bilgi
verilmesidir, Hani diyor ya Duha suresinde peygamberimiz için seni
delalet içinde bulduk ve sana Hidayet verdik diyor, esteuzubillah
"vevecedeke dallen feheda" ayeti Göstermektedir ki işte, doğru yolu
seçmek için Bize Rehber, Hidayet rehberi olacak bilgiler, diyor seni
delalet içinde bulduk, ve doğru yola ulaştırdık, doğru yola ulaşmak için
bize tiyolar verilmesi dir. Bu her Mümin için aynı şekilde, aynı
dereceye ulaşmış kimseler aynı bilgilere ulaşırlar onlara kolaylık
vardır.
“Doğrusu bunda kalbi olan kimse için bir öğüt vardır.” (Kaf: 37)
“Allah Bir Kimsenin Kalbini Müslümanlık İçin Açarsa, O Rabb’inden
Verilen Bir Nur Üzerinde Değil midir? Kalpleri Allah’ı Zikretmeye
Kaskatı Olan Kimselere İse Yazıklar Olsun! Onlar Apaçık Dalâlet
İçindedirler.”
(Zümer: 22)
“İyi Bilin ki İnsanda Bir Et Parçası Vardır, O İyi Olursa Bütün Cesed
İyi Olur. O Bozulursa Bütün Cesed İfsad Olur. O Et Parçası ‘KALP’tir.”
(Hadis-i Şerif)
“Doğrusu Bunda Kalbi Olan Kimse İçin Bir Öğüt Vardır.”
(Kaf: 37)
“O Gün ki, Ne Mal Fayda Verir Ne de Oğullar. Meğer ki Allah’a Tamamen Sâlim ve Temiz Bir Kalp İle Gelenler Ola.”
(Şuârâ: 88-89)
“Allah-u Teâlâ sizin bedenlerinize ve suretlerinize bakmaz, fakat kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim)
Kalp gözünün açılması için
Kalp gözünün açılması için yine helal gıda ve, şüphelilerden sakınmak,
namazlarını kılmak, ibadetlerini yapmak, günlük virdini çekmek, abdestli
durmaya çalışmak, Yalan söylememek, hile yapmamak, zina yapmamak, göz
zinası da buna dahildir.
أَفَلَمْ يَسِيرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ فَتَكُونَ لَهُمْ قُلُوبٌ يَعْقِلُونَ
بِهَآ أَوْ ءَاذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا ۖ فَإِنَّهَا لَا تَعْمَى
ٱلْأَبْصَٰرُ وَلَٰكِن تَعْمَى ٱلْقُلُوبُ ٱلَّتِى فِى ٱلصُّدُورِ
E fe lem yesîrû fîl ardı fe tekûne lehum kulûbun ya’kılûne bihâ ev
âzânunyesmeûne bihâ, fe innehâ lâ ta’mal ebsâru ve lâkin ta’mal
kulûbulletî fîs sudûr.
Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek
kulakları olsun? (Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte
gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur.
Hac Suresi 46. Ayet
Kalp gözünün kapanmasına sebep olan şeylere gelince
en önemlisi iman ve küfür
esteuzubillah
"Summun bukmun umyun fehüm la yerciun"
ayeti ile allah birisinin kalbini imana mühürlediyse ve kafir veya
münafık olduysa ona hidayet verebilcek kimse yoktur artik ancak Allah
tekrar geri ona iman verebilir.
“Allah onların kalplerini imandan çevirmiştir. Çünkü onlar gerçeği anlamayan kimselerdir.” (Tevbe: 127)
“İşte onlar Allah’ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği
kimselerdir ve onlar gafillerin tâ kendileridir.” Nahl: 108)
“Allah size imanı sevdirdi ve onu kalplerinizde süsledi.” (Hucurât: 7)
“Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.” buyuruyor. (Müslim)
“Kalbinde zerre miktarı iman bulunan kimse ateşten çıkacaktır.” buyurmuşlardır. (Tirmizi)
en önemli meselelerden birisi de gıdadır
helal gıdalar çok önemli
helal gıda ile beslenmek kalp gözünün açılmasına sebep olduğu gibi haram
girmiş lokmalarla beslenmek de kalp gözünün kapanmasına sebep olur.
Yine şüpheli gıdalarla beslenmek kalp gözünü kapanmasına sebep olur.
Abdestsiz veya hayızlı bir kadının yaptığı yemeği yemek Yine kalp gözünün kapanmasına sebep olur.
Besmelesiz yiyip içmek kalp gözünü körleştirir.
göz zinası kalp gözünü körleştirir.
kötü ve yanlış kimselerle oturup kalkmak yine kalp gözünü körleştirir.
gusül abdestine dikkat etmemek yine kalp gözünü körleştirir. Abdest iki
şekilde olup gusül ve namaz abdestli şeklindedir, fakat teyemmüm ikisi
için de geçerlidir. Abdest alamayanın Teyemmüm etmesi hem gusül'e hem de
abdeste kifayet eder, Fakat işte
abdestsizken yenilen yemek veyahut da içilen su ve benzerleri yine kalp gözünün körelmesine sebep olur,
abdestsiz olduğunuz zaman en azından teyemmüm almanız size faydalı olacaktır.
yine gıybet etmek kalp gözünü körleştirir.
“Kulun kalbi istikamet üzere olmadan imanı istikamet üzere olmaz. Dili
istikamet üzere olmadan da kalbi istikamet üzere olmaz. Şerrinden
komşusu emin olmayan kişi cennete giremez.” buyuruluyor. (Ahmed bin
Hanbel)
Yine dünyaya meyletmek kalp gözünü körleştirir.
Nasıl radyoda eski radyolarda kısa dalgayı açtığımız zaman araya parazit
girdiğinde yayın cızırtılı gelirse, işte sensörlerimiz de bize sinyal
verirken, Eğer araya başka sinyaller girerse, işte sensörlerin
hassasiyeti gider, bize gelecek sinyalleri algılayamayız, ya da
duyamayız, ya da anlayamayız, Farkına varamayız,
“Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler.” (Mümin: 35)
“Bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir. Artık onlar hiç anlamazlar.” (Münafikûn: 3)
bu örnekte olduğu gibi, işte bugün Dünyamız da telefon dalgalarıyla G5,
G7, G4, G3, gibi Dalgalara maruz insanlar, Bunun dışında internet
Yayınları kablosuz dalga WIFI ile dalga olaraktan aktarılmakta, çünkü
mesela internet kablo ile geliyor da, evinde sen o WIFI den geçerken
bilgisayarına kadar dalga olaraktan gönderiliyor, bu gönderilme ve
tekrar algılama bir yayılıma sebep oluyor, Bunların hepsi işte bugün
parazit denilen sinyal bozucu dalgaların çoğalmasına sebep oldu, işte bu
yüzden insanların algısı köreldi, kalp gözleri kör olmak üzere, bizim
dahi ilhamlari alamamamız bu yukarıdaki saydığımız parazit yapan dalga
ve sinyallerin çoğalmasıyla olmuştur, birde Deccal'ın saldırıları ve
insanları dinsiz ve Allahsız bırakma projesi yüzünden, ve Allahu Teala
da dünyaya artık rahmet gözüyle bakmıyordur belki de.
Rabbim sona kalan biz, ümmeti Muhammed'in ahir zaman kesimine merhamet
etsin, Bize rahmet gözüyle tekrar baksın, acısın bizlere, ve sonumuzu
hayır eylesin, amiyn
Bu bir Karoglan Raşit Tunca Makalesidir
Raşit Tunca
Schrems 18 Şubat 2024
4 Şubat 2024 Pazar
Cennet ve cehennem, ic ice girmiş vaziytte, ve bu dünyada kurulmuş vaziyette
Cennet ve cehennem, ic ice girmiş vaziytte, ve bu dünyada kurulmuş vaziyette
Dedikki cennetde bu dünyada kurlulmuş, cehennemde bu dünyada kurulmuş,
ve mesela dedik elimizi uzatinca merketten yada pazardan gidip ekmeden
bicmeden sulamadan mesala dometes alabiliyoruz, ama işde bizler pazardan
yada merkatten alabilirken, o aldigimiz domtesi ekip bicip, ve
eziyetini cilesini ceken birde ciftci amcalarmiz var, peki onlarin
cenneti neresi o zaman demek lazim, ve o cileyi cekip eziyeti cekip ekip
bicen ciftci amca, 1 kilo domtes için mesela 65 kuruş kazaniyor, arada
araci aliyor onu pazara satiyor, o da ekmeden bicmeden, o cileyi
cekmeden, arada alip satarak, yine bir 65 kuruşda o kazaniyor, ve
pazarciya domatesi mesela 1,30 liraya satiyor, ve pazarci amca yine ne
ekdi ne bicdi, nede tarladan taa pazara getircen diye bir cile cekdi,
taa önüne kadar kamyon getirdi, indirdi, pazarda yada markettee tezgaha
koydu, ve o da 65 centte o kar koydu, ve etti 1,95 liraya yada 2 liraya
satti ve bizlerde gidip tüketici olarak pazardan 2 lira verip kilo kilo
domtesi uzanip aliyoruz, burada cehennemi kim yaşiyor, ciftci amca,
cilesi zorlugu camuru topragi yorgunlugu ile cilesini ceken o, bizler
burada cennet ehli olduk, amm işde cicftci amca, ben domatesi 65 e
vermeycen 67 kuruşa satcan derse, bu pazra varasyi 6 kuruş daha zam
alipda variyor, ve biz bunu böyle 2 lira yerine 2,60 a almaya razi
olmuyoruz, ve pahali diyoruz, ve ucuza satan pazarci ariyoruz, halbuki
cileyi ceken ciftci amca bundan ancak iki kuruş kar etcek, belki borcu
var, belki derdi var, hasta oldu ilac alacak, yani işde fakire fakirce
katki iki kuruş, zengine zengince katki, onada iki kuruş, amma bu iki
kuruş emektarin hakkimi, yoksa pazarcinin hakkimi demek yokmu ? peki bu
araci arada tarladan alip gelip pazara satan, cokmu akilida, öyle
ekmeden bicmeden 65 kuruş kazaniyor, hayir o da ciftci amcadan daha
akilli degil, amma onunda cilesi var, tarladan aldi amma, işde pazara
yetiştiremezse cürür, bütün mal zarar olur, yine satacak pazar
bulamazsa, mal elinde kalir, yine zarar eder, onun cileside kendine
göre, yine cile ve cehennem, peki üc emektar, ve ücüde 65=65=65 kuruş
kazaniyor amma ücünün de agirligi ayni degil, cünkü ciftcinin cilesi
ile, aracinin cilesi ayni degil, yine pazarcinin cilesi yine ayni degil,
yine marketcinin cilesi ayni degil, öyle olunca sanki bizim köylü köy
cafesinin ve dükkaninin eski sahibi musti amcanin, ben cocukken bana
sordugu soru aklima geliyor, dediki sen okuyormuşsun, akilli
cocuckmuşsun, haydi cevap ver bakalim dedi, 100 kilo pamuk cuvalimi
agir, yoksa 100 kilo demir cuvalimi agir dedi, ben dedim ikiside ayni, o
da o zaman dedi, aygina bir 100 kilo pamuk cuvali düşsemi, ayagin acir,
agrir? yoksa 100 kilo demir düşsemi diye sordu, ben dedim tabiki demir
ayagi kirar, o zaman dedi : bak ayni degilmiş 100 kilo pamuk ile 100
kilo demir dedi. yani öyle olunca, ciftcnin cehennemi ve cilesi ile
pazarcinin cehennemi ve cilesi ayni agirlikda degil demekki, ciftcininki
sanki 100 kilo demir cuvali gibi, ve pazarcininkide belki 100 kilo
pamuk cuvali gibi yani. ve biz pazarda, iki kuruş pahali diye ucuz
pazarci ariyoruz. biz tüketilcere ciftci amca deseki : gel sen ek bic,
ve ben sana 67 degil 70 cent veren derse, kimse ekip bicmeye razi
gelmez, o cileyi cekmye razi gelmez, hatta denese bile, ilmi
bilmediginden o kadar verim alip masrafini kurtaramaz belki. Benim seram
var, her sene nerdeyse seraya biber fidesi dikiyoz, yada salatalik
dometes fiedesi, amma işde ona bakim masrafimi su parami bile
kurtarmiyor, yani sadece hoby belki, yoksa bir fideyi 2 euroya alsam
ondan suladim gübreledim aldigim sadece belki 5 tane salatalik tamami
bu, ve ben salataligi yeri geliyor yazin bol vakitinde 50 cente aliyon,
öyle olunca 2,5 liraya 5 tane salatalik hazir alabiliyorsun, amma işde
peki benim su param nerde, benim yaptigim emek ve zaman nerde, yani öyle
sakin ciftcinin emegini hor görmeyin, onlar o cileyi cekip de, o
eziyeti cekipde, ekmese bicmese, bizler nerden hazir alip, elimizi
uzatipda, bu cennet gibi hayati yaşariz, öylse ciftcinin emegine saygi
duyalim ey insanoglu. amma onlarda firsati ele gecirdik diye, milleti
kaziklamaya kalkmasinlar. yani herkes hakkini korur, ve vicdani ile
hareket ederse, ne cifti zarar eder, ne araci, nede pazarci, cünkü eger
ciftci ilk 65 kuruşu kazanmazsa, yani tüketicinin vercegi 65 cent
olmazsa, bu sefer ne ciftci olur, nede araci , veya ikinci kazanc olan
araci, olmazsa, o aracinin verecegi 65 kuruş olmasa, mal pazara gelmez,
pazardan elimiz boş döneriz, bu hafta yollar kapaliymiş mal gelmemiş
diyorlarya bazen kişin. yani öyle olunca, araci olmazsa, mal pazara
merkete gelmez, yine ciftci olmazsa, ciftcinin masrafi olan, para
olmazsa, ne dometes olur, ne araci olur, nede pazarci, ve pazarcinin
verecegi 1,30 lira olmazsa, ne ciftci olur, nede araci, öyle olunca,
cark carka bagli, cark carka bagli, ve Allah işde, bazilarina cenneti
tatdirirken, bazilarina cehennemi yaşatiyor. yine ciftci amca ekdi
bicdi, cile cekdi, ve dometes biber üretdi, amma ciftci amcada akşam eve
gitdimi internete gircek, yada televizyon seyretcek ceryan parasi veya
televizyon almasi lazim, cünkü o da televizyon üretemiyor, o da gidip
marketten, elektrik elektronik magazasindan, elini uzatip, bu sefer o
dometesden kazandigi para ile, televizon aliyor, yada interet baglatip,
dünyayi seyrediyor, öyle olunca, o da cehhenem icinde birde cennet
hayati yaşiyor, o da elini uzatip aliyor bu devirde. yani cennet ve
cehennem, ic ice girmiş vaziytte, ve bu dünyada kurulmuş vaziyette.
birileri cehennemi, birileri ise her an cenneti tadip yaşiyor yani.
yine diyorlki Türkiyemizde ve dünyada günde binlerce ekmek israf
ediliyor diyor, bu israfin önüne gecilse diyor, bilmem kac tane fakir
doyar diyorlar, bilmem kac tane fabrika yapilir falan filen. yani
rakamsal istatistik yapipda yazipda aklinizi kariştirmak istemiyorum
burada, amma yani rakamlar, cok yüksek bu konuda, amma sanki bu ekmek
israfinin önüne gecince, dünyayi kurtariverecekmişiz gibi laflar edenler
var. Halbuki cark öyle dönmüyor, cünkü mesela o artan ekmekler firinda
veya restoranlalarda israf edilmeyipde, baytlayan ekmekler, halka
fakirlere bedeva dagitilsa, bu sefer düşünün, bizler müslüman devlet
sahibiyiz, yenilerede Ramazanlarda bir yerlerde, birileri iftar
yemekleri dagitiyor, ve adamlar ihtiyaci varsada, yoksada oraya kuyruga
giriyor, hazir bedava yemek yiyor, ya kardeşim bu yemek fakirler için
verildi, senin ihtiyacin yok, ee neymiş eve iftara yetişemeycekmiş, oda
siraya girip burda iftar yapmak iştemişmiş, yani bahane cok ,bedava
yaaaaa yani, hakki olanda yiyor, hakki olmayanda, öyle olunca, malin
ucuzu bol olunca, herkes ucuzuna ve bedava olanini tercih edecekdir, o
zman bu sefer, ekmekci zarar edip batacakdir. hergün taze ekmekleri alan
bir kac kişinin, verecegi para ile bu sefer ekmekci carki dönmyecekdir,
öyle olunca, onlarin onlari bedava vermesi ve israfin önüne gecmesi
güzel amma, cark dönmez, insangilgin hepsi ayni, beleş bomba olsun da
karnimda patlasin ahlaki var. öyle olunca, kim beleşi sevmez, yani öyle
olunca, o ekmeklerin israf edilmemsi demek belki, onlari lokanta ve
restorant ve otellerden toplayipda, hayvan bakim evlerinde ac hayvanlar
doyurulusa, onlar ancak onlarin hakki olabilr. cünkü ben köydeyken
Türkiyde tarlada bugday ekip biciyorduk, ve ben daha cocugun, ve tarla
bicildikden sonrada, o vakitler tirpan tutacak kadar olmadigmiz için,
ablam annatla toplarken, bende işde bazen tirmikla kalan gideni
topluyordum, ve bakdimki, yerde ucundan kopmuş bir cok başak kaliyor
tarlada, ve cocuguz ya babama dedim bak bu başaklar tirmiga gelmiyor
dedim, onlari tirmik almiyor toplamiyor yerde kaliyor, babam rahmetlide
dediki onlar kurdun kuşun karincanin hakki oglum, onlar topragin
bereketi dedi, yani onlari almak olmaz, onlarlada karincalar doycak,
kurt kuş doycak dedi.
Yani adamlar singapurda vertikal tarla ekim bicimi icad etmişler, ve
amca diyor bu az arazisi olan devletler ve kimseler bu sistem milletini
doyururlar, dünya acligini doyurabilirler, cok araziye böyle ihtiyac yok
diyor, sistem ise bu
Vertical Farming Modele
Yatay cok ca apartmen yerine, cok katli bina yapip az alana cok insan
sigdirmak gibi, bu ciftcilik yöntemide işde, az arazi kullanip, cok ürün
almak gibi, ve adamlar birde rayli carkli sistem yapmişlar, ve
canakalar koymuşlar, ve canaklar aşagi yukari hareket ediyor, ve yukari
gelen canak ve cark daha cok güneş işigi aliyor, alta gelen canak gece
gibi oluyor, ve tek sistem yaklaaşik 16 saatte devir ediyormuş, ve
böylece cok ürün aliniyor, ve böylece dünyayi doyurmak hususunda iyi bir
buluş, kimden, singapurlu amcalar icad etmiş, evet cok güzel iyi fikir,
fakat ters etkileri ise, bu bir sera icinde, ve artik benim babama
sordugum başaklar bile israf edilmeyecek ancak, peki bu karincalarin
kurdun kuşun hakki olan, o bu başaklar olmazsa, kuş türleri karinclar
börtü böcek ölür, bu başaklarla beslenen böcek türleri ölür bu sefer. o
zaman dünyadaki yine her bir canli ayri bir carki temsil ediyor, ve her
birinin dünyamiza ayri ayri katkisi var, onlarda biri carkdan eksilirse,
ekoloji bozulur bu seferde. öyle olunca yani ekolojiyide korumak lazim,
o zaman kurtun kuşun hakki ve hukuku olanlari o başaklari, bu sefer,
kendi elimizle sacmamiz gerekcek yani. kainat carkinin işlemesi için bu
şart, öyle olunca, yani evet her yeni buluş hayatimiza binlerce katma
deger getirdigi gibi, yan tesirleride var, onlari izale edebilirsek,
dünya yine, bu mucid macid amcalar sebebiyie, daha kolay ve daha yüksek
cennetler haline döner, ve aclik kitlik yok olur. amcalarin biri
düşünmese, diger birisi düşünüp birşeyler keşfediyorsa, o zaman bu
tefekkür ehli, mucid amclarinda, hayattayken kiymetini bilmemiz lazim,
ve yüksek ufuk, yüksek zikir ehlinde olur, yani hem manen, ham madden
zengin olmak için, imanli ve zikir ehli olmak lazim, yine şükür ehli
olmak lazim yani ki, Allah ufkumuzu acip bilzere yeni yeni buluşlar,
iliminden bir nebze daha bilgi ilham edip keşfettirsin yani, her gün
biraz daha ileriye, ve en son "Adn Cenneti" ne kadar yolumuz var yani.
işde Rezzak olan Allah, o isimini, mesala, ekip bicen o ciftci amcalar,
arada pazara taşiyan araci amcalar, ve pazarda markette bize sunan
amcalar eliyle, bizlerde Rezzak ismini tecelli ettiriyor. Karnin doydu,
ne ile, kahvaltidaki peynir zeytin ile ekmek ile, peki doyuran Allah
dir, Rezzak olan Allah dir amma, Allah seni mahallendeki bakkal amcanin
eliyle, ona mal satan toptanci amcanin e liyle, onu tarladan getiren
kamyoncu amcanin eliyle, yine tarlada ekip bicen ciftci amcanin eliyle
seni doyurdu, burda Rezzak kim o zaman, işde Rezzak ismi onlarda tecelli
gösterdi, ve bizi doyurdu, yine Allah doyurmuş oldu, amma Allah ciftci
amca ile doyurdu yani bakkal amca ile doyurdu yani.
Başağaçlı Raşit Hocanın Makaleleri
Raşit Tunca
Schrems, 10 Kasım 2017
Renkarnasyon Yorumumuz Part1
Renkarnasyon Yorumumuz Part1
Hocanin birisi, yeniden dünyaya gelmek ve reankarnasyon hinduizmi ve
budha felsefesi olan hayata yeniden gelipde daha iyi bir hale tekamül
etmek yokdur, cünkü eger ölye oluyorsa mesela mevlanin ruhu neden
yeniden bir daha gelmdi madem diyor, mevlana hani nerde diyor?
El cevap :
Dalda olgunlaşipda erdiginde kopardigimiz bir cevizi masaya koysak,
artik o cevizin hayata ve insanlara bir müdahelesi bitmişdir, taaaki
eger ben onu yersem, bende can olur, ve hayat bulur, ve ben namaz
kilarken, namaz kilmiş olur, oruc tutarken oruc, yahutda kötü bir fiil
ve günah işlerkende, ben işliyorsam o günahi, benimle birlikte o günahi
işlemiş olur, amma işde eger o masaya koydugum cevizi yemezde bahar ve
vakti gelince, topraga dikerde yeniden filizlenip agac olmasina yardimci
oilursam, bir gün yine o ceviz agaci olup, rabbim müsade ederse, yeni
yeni cevizler verecekdir, amma ne zaman, taa seneler sonra, amma ihtimal
dahilidemi, evet dahilinde, her ceviz yeniden agac olmaz, bazisi lokma
olur ve can olur, artik o can mayvalari verir, başka bir yaşayişa
gecmişdir artik o, ceviz degilde yiyen insanda akil melekesi olmuşdur,
ve o girdigi insanin akletmesine yardimci olur, dün mevlana idi, bugün
ise mustafa hoca yada cübeli ahmet oluverir, o cevizi kimler yediyse,
yada o ceviz agacindan toplanan cevizden kimler yediyse, onlarda akil
melekesi oluverir belki, o yeni halindede yeni canda derki, melvana
şöyle demişdi, mevlana bu konuda böyle demişdi diyen mevlevi oluverir,
yeni mevlana olmasada, belki mevlevi oluverir yani, o eger o insanda
kendini o mevlevi tefekkür ile dahada geliştirebilirse, belki mevlana
gibi güzel sözler, güzel fikirler, ve güzel iman, onun elinden
dilindende dökülüverir. amma eger gelişmeze, ancak mevlana dediydide
kalir sadece. yani tekamül de böyledir işde . Amma işde mevlana bir
daldaki bir tek ceviz gibiydi, o erdi olgunlaşdi, ve onu sahibi yeniden
dikdiki, ve de yeni meyvalar cevizler verdi, amma onun her sene verdiği
meyvalari artik sahibi cuval cuval satiyor, ve artik iki kilo ahmet amca
aldi, evine götürdü, bir kilo mehmet amca, beş kilo fatma baci, ve
onlarda evlerinde, biri iki cocuk, bir karisi ile yedi, beriki beş cocuk
ve karisi ile, ve ondan sonra mevlana bütün idi dagildi, ve binler
mevlanaci dogdu ankrali ahmet amcada "mevlan diyorki "demeye başladi,
izmiri bengü bacida "mevlana diyor" demeye başladi, neden? cünkü mevlana
cevizinden yedide ondan, mevlana dediki diyor. yani mevlan bir idi, bin
oldu, ve amma işde o cevizi, dikdigi ilk vakit olan cocuk hali ile, o
ýeni ceviz agacindan keramet bekleme, cünkü o ceviz daha yedi sene
aşagi, yedi sene yukari byüyüpde meyva vercek, yani velhasil,
peygamberimizde dediki
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Benim Ashâbım, gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olsanız hidayete erersiniz.”
( Hadis-i Şerif , Beyhakî, el-Medhal, s.164, Kenzu’l-ummal, h. no: 1002)
yani muhamed bütün ve bir idi, aynen yilbaşinda şenlik olsun diye
patlatilan yilbaşi fişekleri gibi patladi ve, her bir parasi ayri yerde
işik oldu, ve onlarda muhammedin ayri bir parcasi oldular, amma
vardiklari her yerde muhammedi ve dinini anlattilar, muhammed ögretiler
ve deilerki "Muhammed dediki" öyle olunca, hangisine baksan ve uysan
yine muhammed tadi verir onlar, yani yeni bir dal oldu ve patladi, yeni
mayvalar verdi, ve herbiri ayri bir eve hurma oldu gitdi belki, amma
vardigi evde tatli bir muhammed lokmasi oldu, degilmi, muhammedin
ögrettigi namz oldu, abdest oldu sünnet oldu farz oldu işde.........
Başağaçlı Raşit Hocanın Makaleleri
Raşit Tunca
Schrems, 20 Kasım 2017
Matrix Nedir Yorumumuz Part1
Matrix Nedir Yorumumuz Part1
Bazi ilim adamlari ve bazi fikir gruplari diyorki dünya matrix sistemi,
yani sadece dalgalar ve frekanslar var, gercekde dünya yok, beynimizin
algiladigi var, beynimiz ise, sadece frekans dönüştürücü bir sistem
diyorlar. ve öyle olunca matrix filimindeki gibi dünya sanal bir dünya,
gercekde var sandigimizi hicbirşey yok diyorlar. Eger öyle olsa idi
gözümüz mavi bir cicek görünce, peki karşisinda ne varda, onu mavi cicek
saniyor peki, yani karşisinda illa birşey var, ve o birde mavi birde
cicekmiş, peki karşisinda da sadece bir frekansmi var, hayir mesala
bilgisayarda biz mesala Emel Sayini dinliyoruz, ve yayinda hemde canli
olsun, amma bilgisayardaki Emel Sayin ve onun sesi, sazlarin sesi, hepsi
frekansdan ibaret, ve yine boyut olarakda, bilgisayar ekrani mesala
diyeleim 40cm ye 40cm olsun, ve o Emel Sayin in boyunu simetrik olarak
kücültüp sanki biglisayarin icindeymiş gibi gösteriyor, amma işde,
aslinda bilgisayarin icinde gösterilen, yine frekans, ve lambalarin
sadece gözümüze yansitigi işiklar ve gölgeler sadece, amma işde o
gölgelrin ve işiklarin asli olan bir Emel Sayin ise, o an, hangi
stüdyoda canli şarki söylüyorsa, orda madde ve kati olarak duran, orda
bir Eml Sayin var, ve bilgisayar ise, onun sadece siluetini veya
görüntüsünü sinyal olarak alip bize yansitan alet, peki biz ona dokunmak
isteyince, bilgisayara dokununca, ona dokunmuş olmuyoz, amma stüdyodaki
sunucu onun eline dokunmak isteyince, elini uzatip tokalaşinca, ona
dokunabiliyor, ve ve gercek ile sanal arasindaki fark bu, göz ve beyin
bu bedenin bigisayari ve ekrani gibi, amma gercek olan o beyini kafa
denen bölgesinde taşiyan bir maddi beden varki, o bedende beyin diye göz
diye bir yer var, ve yine o beyinin calişmasi için, enerjiye ihtiyaci
var, ve bunlar elma armut ekmek peynir şeker gibi maddeler, ve onlar
olmadan bu beyinde calişmaz, ve yine eger beyin gercekse, onu caliştiran
elma yalansa yok ise, beyin bu yalan ve olmayan ve sanal olan elma
frekansi ile nasil beslenipde bize elmayi armutu, elma ve armutt diye
gösteriyor demek yokmu? yani o fikir grubu olan illluminat fikri olan bu
halogram dünya fikri külli uydurmaca, cünkü olmayanla olan beslenemez,
olmayan bir elma armut, nasill olmayan midede eriyecekde,olmayan
kafadaki beyine enerji olcak, peki madem elma diye birşey yok, olmayan
nasil oluyorda, olan ve var olan algilayan beyine enerji oluyor peki,
bilgisayar elektriksiz calişmaz, elektrik için elektrik santralina
ihtiyac var, eger santaral diye birşey dünyada yok ise o zaman
bilgisaayar ne ile calişiyor, enerjisi nerden, haydi fişe takmada
calişsin bakalim, yani yine mesela ben mavi gömlek giyip fotograf ve
video cekinsem, ve bunu sana yollasam, eger bizler beynimizin
algiladiklari isek, sen beni hic görmedinse, ve senin beynin mavi diye,
neyi mavi saniyor, mesala renk körü insanlar var, onlar kirmiziyi yeşil
saniyor, yani renk körü, yani eger sen beni tanimiyorsan ve mavi
giydigimide bilmiyorsan, benim videoma veya fotografim sana
gösterildiginde, senin beynin belki beni mavi gömlekli degilde kirmizi
paltolu düşünebilir, vve vakit ve mevsim kiş ve kar yagiyorsa, beni kar
yagarken palto giymiş düşünebilir o an, ve öyle algilamasi lazim,
halbuki ben mavi gömlekli fotograf e video cekinince bunu taa
Amerikadaki görende mavi gömlekli görüyor, japonyadakida ayni görüyor
yani.
yine mesala bunlar sadece beynimizin hayalinden ibaret ise, mesala sen o
resime bakinca beni sakalli hayal ederdin, belki digeri biyikli, digeri
kabak, digeri ise uzun sacli, bir digeri kisa sacli, biri sarişin,
digeri ise esmer görürdü, halbuki hicde öyle görmüyor, ve algilamiyor,
ben mavi gömlekli ve esmer ve sakalli isem, beni gören herkes ayni
görüyor, hic görmemiş olanda ayni görüyor, dün beni görüp taniyanda ayni
görüyor, o halde, yine var olanlar hayalden de ibarert degildir yani,
rüya ile bunu kariştirmamak lazim. o rüyalarin cogu Allahu teala iki
yanimiza iki kiramen katibin melegi vermiş, onlar her an kayit
halindeler bizi, ve ve yine gecen hafta dedigimiz kiyamete kadar olacak
olanlar oldu ise, bütün filimde kaydedildi ve levhi mahfuz denen
arşivde, senin tamam olmuş bir filimin var, ahmetinde, mehmtinde,
muhamedinde, bir filmi var, ve işde rüya bazen meleklerinin sana ilerde
olcak olana bazi olaylarin filimini sana göstermeleri gibi birşey
yani,ve belkide diyorki, yani HIZIR meselesi, yani bak başina senin
filimde böyle bir durum geliyor, eger sen aklli davranirsan, bunlar
olmaayabilir diye bildirlyor, bazende bak ilerde olcak olan bu diye,
filimin sonu gösteriliyor yani, meleklerince, yine yaninda kiramen
katibin melekleri sana filimin ilerisini veya gerisinin gösteriyor
olabilirler yani.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَلَمَّا جَاء مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ
أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَكِنِ انظُرْ إِلَى
الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا
تَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ موسَى صَعِقًا
فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَاْ أَوَّلُ
الْمُؤْمِنِينَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve lemmâ câe mûsâ li mîkâtinâ ve kellemehu rabbuhu kâle rabbi erinî
enzur ileyke, kâle len terânî ve lakininzur ilâl cebeli fe inistekarre
mekânehu fe sevfe terânî fe lemmâ tecellâ rabbuhu lil cebeli cealehu
dekkan ve harra mûsâ saıkan, fe lemmâ efaka kâle subhâneke tubtu ileyke
ve ene evvelul mu’minîn
Meali :
Mûsâ, belirlediğimiz yere (Tûr’a) gelip Rabbi de ona konuşunca, “Rabbim!
Bana (kendini) göster, sana bakayım” dedi. Allah da, “Beni (dünyada)
katiyen göremezsin. Fakat (şu) dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de
beni görebilirsin.” dedi. Rabbi, dağa tecelli edince onu darmadağın
ediverdi. Mûsâ da baygın düştü. Ayılınca, “Seni eksikliklerden uzak
tutarım Allah’ım! Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim” dedi.
(Sadakallahul Aziym A'RAF Suresi 143. ayet)
yani mesela karinca ile insani düşünün, karinca insani dev bir dag
yürüyor olarak görebilir, hakkiyla bir insani onun gözü algilayabilirmi,
yani karinca ile insanin boyutu ne kadar farkli, ve insan tam onun
üstüne dogru gelse, karinca yukari baksa ne görebilirki, yani hani
agacin altina gelipde agacin tepesine bakinca, onu nasil görür insan
öyle uzunca göremez, şekli bozuk görür ya , işde kainati yaratan, kebir
ve büyük olan rabbimizi, bizim gözümüzün ihata etmesi mümkünmü, yani
kocaman güneşi halkden, ve binlerce güneş halkeden kainat diye birşey
halkeden, bir rabbi, sen şu karinca kadar cürmünle görebilceginimi
sanirsin, yani işde musaya dediki, senin gözün Allahi ihata etmeye
yetmez, yani onun sinirilarini senin gözün almaz, yani ihata etmez, yani
senin göz kadranin bunu almaya müsait degil demek istedi. hani
bigisayarin cözünürlügü vardirya, grafik karti ve ekran kartinin eski xp
sisteminde bu 1024 px falan idi, amma ona simdiki sistem olan 1600 veya
1900 gibi bir cözünürlük uygun olmaz, yani 1900 px bir resimi eski xp
sistemine uygun ekranda duvar resimi yapsan, onun ancak bazi bölümünü
görebilir ekran, yarisi gözükmez, yine bunun binlerce farkli boyutta
oldugunu düşün, yani kainatin büyüklügünü bile gözün almaz iken, sen o
kainati yaratani bu kadrana nasil sigdircan, yani öyle olunca, Allah
insana diyorki, senin göz kadranin, Allahin Azametini görmeye müsait
degil diyor , yani ondan ezanda bizler "Allahuekber" diye sena ederiz,
yani Allah kebirdir, tek ve yegane büyük olan demekdir.
Başağaçlı Raşit Hocanın Makaleleri
Raşit Tunca
Schrems, 20 Kasım 2017
Esma-ül Hüsna ve Esma-ül Hüsnanın Anlamları Hakkında
Esma-ül Hüsna ve Esma-ül Hüsnanın Anlamları Hakkında
-
Vele Zikrullahı Ekber - Allahuekber Zikiri ve Faydaları ############## Zikir dinden bir parçamıdır zikirin usullerini kimler belirle...
-
Tasavvuftaki Letâifler (Letâif-i Hamse / Beş İnce Nokta) Tasavvuftaki Letâifler (Letâif-i Hamse / Beş İnce Nokta), insanın mânevî yapıs...
-
Ayetler ve Hadisler Işığında Duanın Psikolojik ve Kültürel Önemi Dua, neredeyse tüm dinlerde ve kültürlerde merkezi bir role sahip ola...

































