Tarikat Nedir Tasavvuf Nedir ve Raşid-i Tarikatı Hakkında Bilgiler
Tarikat Nedir Tasavvuf Nedir ve Raşid-i Tarikatı Hakkında Bilgiler
Merhaba arkadaşlar
bu konumuzda Öncelikle Tarikat nedir Tasavvuf nedir ve raşid-i Tarikatı hakkında bilgiler olacak
Öncelikle Tarikat nedir meselesine girersek
Arapça tarikat yol demektir, Tarik yol demektir, tarikat ise gidilen yollar,..
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinden buyurmuşlar ki
"Allah'a giden yollar, gökyüzündeki yıldızların adedince çoktur."
ve işte tarikatler tasavvuf yöntemi ile, insanları Allah'a seyri sülük
ettirmektedir. yani seyri illallah, manası ise, Allah'a doğru sefer
etmek, yolculuk etmek, yol almak demektir, ve yol almak için, illaki bir
yol lazım ki, o yolda gidebilesin, ve her enbiya ve evliya bir yol
tayin etmişler, Allah'a Giden Yol, ve bu Peygamberimizin ki mesela
Müslümanlık, hz İsa'nın ki, Hristiyanlık, hz. Musa'nın ki bu Musevilik
gibi bir yol ve, din, usul, bu usulü Cenabı Mevla, bizzat kendisi kitap
göndererekten öğretmiş, ve peygamberini de, bu usulü öğretme hususunda
öğretmen ve Mürşit Tayin etmiş.
Her peygamber de beşer ve insan olması Hasbi ile, eceli geldi mi,
ahirete ve Allah'a kavuşmuş, yani vefat etmiş. Öyle olunca, peygamber
gidince, peygamberin yolunu devam ettiren, onun usulünü benimseyen, ve
onun ümmeti olan, ve arkadaşı olan kimseler, bu yolları devam
ettirmişler, ve gündeme uygun yeni usuller ve uygulamalar sünnetler
geliştirmişler. işte bizim dinimizde, İslam'da Dinimiz İslam'da bu yol
belirleyen kimselere biz, "evliya" ismini veririz. Aslında Allah,
kur'an-ı Kerim'de, kendisini, yani Cenabı Mevla müminlerin mevlasıdır,
ya da velisidir diye tarif ediyor,
ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ مَوْلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَاَنَّ الْكَافِر۪ينَ لَا مَوْلٰى لَهُمْ۟
Muhammed Suresi 11. Ayet
Mevlana demek, Veli demek, yani velisidir, o yüzden işte, Mevlana
Celaleddin rumi nin isminde ki mevlana'daki "Mevlana" da aynı şekilde
yani "velimiz"
VELİ NE DEMEK, NE ANLAMA GELİR? VELİ KELİMESİ TDK ANLAMI
1-Bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her türlü davranışından sorumlu kimse, ege, iye
2- Ermiş
3-Veli demek, Hani bir iş yapacağımız zaman, ona danışılan, ona sorulan, Yetkili kimse gibi bir mana.
اَللّٰهُ وَلِيُّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۙ
Bakara Suresi 257. Ayetten pasaj
işte müminlerin velisi Allah olunca, Allah'la irtibatı güzel olan
Kullar, Herhangi bir problem veya sorun olduğunda, onun çözümünü Allah'a
danışıp, ondan aldıkları cevaba göre, Bir yol ve usul belirlemişler.
Bunun bariz bir örneği istihare namazi ile bir işin sonunu Allah'a sormak kalmış bizlere...
ve o usule uyanlar, o tarikin ya da yolun mensupları olmuş, o yolu
benimseyen kimseler olur. Ve bu yüzden Yollar, çeşitli Dallara ayrılmış,
Bunlar bizim İslam dininde, kadiriler, rufailer, nakşiler gibi hak
tarikatlara bölünmüş, "Hak tarikat" Demek gerçekten İslam'dan ayrılmadan
düzgün bir usul belirlemiş ve hayat tarzı benimsemiş kimselerin
uygulamalarına verilen isimdir.
Çünkü mesela Peygamberimiz döneminde daha Amerika keşif olmadığı için,
mesela patates, mısır ve domates, Amerika'dan diğer ülkelere ithal
edilmiş ya da ihraç edilmiş, bir ürün, Biz bunu yenip yenmemesi
hususunda, mesela helal ve haram meselesi var, Peygamberimizin yedikleri
ve tavsiye ettiklerini Biz Helal biliyoruz, Ve Kur'an'da yazanları,
Kur'an'da yazmayanlari da Peygamberimiz uygulamasında, Eğer yedi
veyahutta tasdik ettiyse "sarımsak "misali gibi "sarımsak " için "ben
cebrail ile konuşuyor olmasaydım bende yerdim" melekler kötü kokuları
sevmez dedi, bu yüzden o kendisi yedi yahut tavsiye veya tasdik
etttiyse, yenilir dediyse, onları biz helal bildik. Peki bu patates,...
Peygamberimizin döneminde olmayan Peygamberimizin bulunduğu bölgede
bulunmayan bir meyve ya da sebze yiyecek gıda olduğu için, buna gereken
fetvayı kim verecek, Peygamberimiz öldü vefat etti, ona soramayız, işte
Evliya denen veyahut da fakih denen kimseler, Alim denen kimseler, bu
konuda görüş belirtmişler, şunları helaldir, şunlar helala yakındır,
şunlar haramdır , harama yakındır diye, veya yenmez diye usul
belirlemişler.
Mesela İmamı Şafii demiş ki "Denizden babam çıksa, yerim" demiş Yani bu
imam-ı Şafi'nin sözüdür. imam-ı Şafi'nin benimsemesidir, ama Hanefi
dininde denizden çıkan her şey yenmez, balık cinsi yenir sadece, balık
cinsinin de belirli olanları yenebilir, hepsi yenmez. bu iki alimin iki
ayrı usulü mesela işte. imam Hanefi'ye uyan kimseler daha dikkatli
davranmışlar, mesela Böcük cinsi şeyleri yemek Hanefilerde helal
değildir, deniz böcekleri mesela,... ama imamı Şafi'ye göre Deniz, su
dan mamul olduğu için, su temizleyici olduğu için, Sudan çıkan her şey
temizdir hükmüne varmış, ve "denizden babam çıksa yerim demiş" o da bir
usul. işte sen bir ümmeti muhammed olaraktan, bunlardan İkisinden
birisini seçmekte muadilsin, ister imamı Hanife'nin yolundan git, ister
imamı Şafi'nin yolundan git.
Bu örnekte olduğu gibi her alim kendi benimsediği usulü talebelerine,
mensuplarına, müntesiplerine öğretmiş ve, O yoldan gidenler o mezhebe ya
da, o tarikata bağlı olmuşlar.
işte Allah'a giden yolların gökyüzündeki yıldızların adedince çok olması
demek, alimlerin çok olduğunu, ışık saçan kimselerin, ilmi ile ışık
saçan kimselerin, Yıldızlar kadar çok olduğunu belirtmek istemiş burada
Peygamber Efendimiz, sadece kesreti kullanmak için, çokluk kelimesini
kullanmak için, gökyüzündeki yıldızlar misalini vermiş.
işte o yüzden Allah'ın sevgisini kazanacağımız ameller çoktur, bunları
Peygamber Efendimiz tarif ederken, mesela yoldaki taşı kaldırmak bir
sevaptır, selam vermek sevaptır, selam almak sevaptır, cenazenin
defninde bulunmak sevaptır, hasta ziyareti sevaptır, Sadaka sevaptır,
miskini doyurmak, yolda kalmışa yardım etmek, talebeye yardım etmek ve
benzeri hayırlı amelleri tarif etmiş, fakat Mesela bugün İnternet denen
bir uygulamamız var, bu Peygamberimiz zamanında yoktu, şimdi internetten
sevap kazanmanın yolları nelerdir? mesela Bunlar Peygamberimizin
usulünde yoktu? yoldaki taşı kaldırmak vardı da, internetten sevap
kazanma usulleri yoktu, Mesela bir sayfa açıp orada ilim yaymak, yahut
oradan resim paylaşmak, müzik paylaşmak sevap mıdır? Bunların hepsi
bugün var o günlerde yoktu, bugünkü uygulamaların yapılmasındaki
fetvalara ihtiyaç var. Ve bunları Bir Alim, Allah'tan korkan, sakınan
takvalı bir Alim, nasıl kullanıyor, nasıl bunlardan faydalanıyor, ve
insanları da bundan nasıl faydalanmaya teşvik ediyor baktığımız zaman,
işte o alimlerin itinalı davranışlarında gördüğümüz halleriyle Biz de
yol aldığımızda, Yani Bu komnuda ki Allah'a giden bir yolu bulmuş
oluruz. Bu bir misal.
Fakat bu Peygamberimiz zamanında, işte Peygamberimiz buyurmuş ki yine başka bir hadis-i şerifinde,
"Benim Eshabım Gökteki yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız kurtuluşa erersiniz" buyurmuş
Öyle olunca her bir Ashab'ta, birkaç tane veya, bir tane iki tane,
Peygamberimizin uygulaması, hadisi, sözü veya fiili saklı, işte onları
öğrenip, Biz tatbik ettiğimiz zaman, o yola girmiş oluruz. Şimdi ben
eğer Afyon'daysam, Afyon'dan İstanbul'a gideceksem, şimdi arabaya binip,
Sandıklı garajından arabaya binip, Ankara'ya doğru, ya da İstanbul'a
doğru yola Çıktığım zaman, İstanbul'a varmış değilim, Henüz daha ancak
Yolun Başındayım, daha Kütahya'yı geçeceğiz, adapazarı'nı geçeceğiz
falan fesleğen, Ondan sonra İstanbul'a varacağız ya da Ankara'ya
varacağız değil mi, böyle olduğu gibi, şimdi hemen bir ashabın bize
öğrettiği hadisi yapmakla, uygulamayı tatbik etmekle, Yani hemen Biz
Allah'a, cenab-ı mevlaya vasıl olmuş değiliz, ama kurtuluşa erdiren
ameldir, ama yani yolun başındaki birkaç kilometreyi gitmek gibidir, ama
Yol uzun değil mi? Yol uzun, mesela Afyon'dan Ankara'ya 450 kilometre,
Mekke ile Medine'nin arası gibi, Öyle olunca işte yoldaki güzel
meyveleri toplaya toplaya gitmek lazım, yani nasıl bu usul işte, bu
ashab-ı Keiim'dan birisinden birisini öğrendik, diğerinden başkasını
öğrendik, Artık Ashabı Kiram gitti Tabiin gitti,... anca alimler kaldı
işte, alimlerin uygulamaları ile de, bugün ki yolumuzu düzgün bir
şekilde devam ettirmek mümkün. ama Tabi gerçek evliyayı, gerçek Allah
dostunu bulmak biraz zor. Bugünün döneminde herkes tarafgir olmuş, Eğer
bir siyaset adamına bağlı değilsen, seni barındırmazlar, sana söz
söyletmezler, Hele bir de iktidar partisine bağlı değilsin, O günün
iktidarının partisine, o gün seni taşlarlar, ve sözün lafın kaale
alınmaz, bir yere varmaz. Meğer ki kendi içinde, kendi grubunda
söylenesin, anlatasın, onun dışına çıkamazsın. yine dünyadaki Global
sisteme karşı bir laf söylediğin zaman, yine seni barındırmaz ve seni
kaale almazlar, hal böyle olunca, bugün gerçek alimi, hak sözü korkmadan
söyleyebilen ve doğru uygulamayı yapabilen kimseler azalmış. Onlar
ancak pirincin içindeki taşlar gibi yani pirinç bir çuval Ama içinde 50
tane de taş olduğu gibi onun içindeki aranılan taşlar gibi olmuşlar, ya
da kömürün içindeki elmaslar gibi olmuşlar, arada bul onları bugün.
Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah Teâla Hazretleri şöyle ferman buyurdu:"
"Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse, ben de ona harp ilan
ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni,
ona farz kıldığım (aynî veya kifaye) şeyleri eda etmesidir. Kulum bana
nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir
sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli,
yürüdüğü ayağı (aklettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. Benden bir şey
isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme alır,
korurum. Ben yapacağım bir şeyde, mümin kulumun ruhunu kabzetmedeki
tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun
sevmediği şeyi sevmem."
(Buhârî, Rikak 38.)
işte Peygamber Efendimiz bu hadis-i şerifelerinde buyurmuşlar ki
Rabbimiz Diyor ki : Kulum farzlar ile bana yaklaşır, sünnetlerle daha
fazla yaklaşır, ondan sonra nafilelerle bana İyice yaklaşır, ve artık
ben onun gören gözü, duyan kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. o
benimle görür, benimle duyar, benimle yürür.. şeklinde bir Kutsi hadis
rivayet etmiş. Peygamber Efendimizin bu Hadisine binaen işte farzlar en
önemlileri Namaz, abdest, Oruç imkan olana Hac ve zekat, Onun dışında da
işte daha imkanı olan sadaka, Salih amel, işte Salih amellerin
bazılarını da 54 farz denilen farzlarda alimler açıklamışlar. bu 54
farzın dışında farz yoktur gibi değil, işte yani Mesela Salih
Aleyhisselam'ın dini, daha önceki vaazlarımızda anlatmıştık, hayvan
haklarına saygılı olmak, hayvanları Peygamber Efendimizden yine Kutsi
hadiste Rabbimiz buyurur ki "onlar benim dilsiz kullarım" diye tarif
etmiş yani biz dilini anlamıyoruz, dilleri var, fakat biz onların dilini
anlamıyoruz, bugün hepsi neredeyse konuşacak seviyeye geldiler,
İnsanlar biraz ilgi gösterince, onlar da insan gibi insanlarla
anlaşmasını iyice öğrendiler, yani dıştaki vahşi hayvanlar bile, insanla
anlaşabiliyor, yani dilimiz aynıymış, insanlık dili aynı, Merhamet en
güzel dil, Merhamet dili, Vicdan dili, Vicdan dilini bilen kimse, bütün
hayvanlarla, merhamet dilini bilen kimse bütün hayvanlarla anlaşabilir,
konuşabilir, derdini anlatabilir, onlar da onlara derdini anlatabilir,
anlayabilir. Öyle olunca Salih Aleyhisselam işte Devenin de su içme
hakkı vardır davasını sürdürmesi, Cenabı Allah tarafından istenmiş, ve
uygulamış olan peygamber Aleyhisselam, ve dini hayvan haklarını
savunmak, böyle olunca, işte yani farzlar sadece o 54 farzdakiler değil,
yani baktığımız zaman Kur'an'dan sünnetten ve bunun dışında da, yani
gördüğümüz zaman, hak olan şeyleri, idraki olan biri anlayabilir. Her
doğrunun eğrisi de vardır, Evet gecenin gündüzü de vardır, her şeyi
Allah zıttı ile Kaim etmiş, Öyle olunca bir fiilin kötüsünü gördüğümüz,
zaman illaki iyisi vardır, Sen iyi olanını Yapmaya gayret et ki, doğru
yolda bulunasın, her namazda okuduğumuz Fatiha Suresinde de doğru yolu
ihdines sıratel müstakim, sıratı müstakim, Doğru yol, Doğru yol, yani
hak yol demek, işte hak tarikatta, Aynı mana, tarikat demek yol demek
ya, Bir nevi sırat-i müstakim demek, "Hak tarikat" demektir, yani Hak
tarikat, Doğru Sırat üstünde bulunmak, yol olmazsa Araba nereden
gidecek, Hak yol, işte doğru yol üstünde bulunan araba binek gibidir
tarikatta yolculuk almak.
"Tasavvuf" ise vaaz, sohbet ve nasihat yoludur, ve bir de zikir ve Ezkar yoludur.
Birşeyi 40 kere söylersen olur mu?
Hani derler ya Bir şeyi 40 kere dersen yada söylersen olur diye bir deyim ya da atasözü bir biliş vardır.
"kırklar" o yüzdendir "40 kişi bir araya geldi mi illaki biriniz
evliyasiniz dir" diye tarif etmiş Peygamber Efendimiz, ve yine Şafii
mezhebinde mesela cuma namazı 40 kişi olmadan kılınmaz, sebebi bu
yüzdendir, Yani bir kimsenin namazı, 40 kişinin içinden sadece bir
kimsenin namazı kabul olsa, diğerlerinin namazida, onun hürmetine kabul
olur meselesi ile, cuma namazı 40 kişi olmadan kılınmaz, ve bu kırk
meselesi işte yani aynen bu 40 meselesinde olduğu, gibi bir zikri 40
kere tekrar etmek, yani "Allah mümindir, müminleri sever", "Allah
tevvabtır, tövbe edenleri sever", "Allah kudüs'tür, kutsalları
koruyanları sever" ve benzerleri, Allahu Teala'nın isimleri, işte bunlar
zikredile zikredile aynı 40 usulünde olduğu gibi, bunlar sen de ahlaki
hasane haline gelir. O yüzden tasavvufta yolun araçlarından birisi
zikirdir ve tesbihtir.
"Dervişin fikri neyse zikri de o dur"
diye bir söz vardır. Öyle olunca işte zikir Senin, benim, o'nun güzel
hasletleri kazanmamızdaki araçlardan birisidir. Çünkü Allah Haşr
suresindeki, Hüvallahüllezi diye okuduğumuz, ayetlerde "Esmaül Hüsna"
Bütün güzel isimlerin Allah'ın olduğunu "Esmaül hüsna" da da güzel
ahlakın gizli olduğunu bize gizli şekilde ya da alenen bildirmiş
bulunuyor. işte o isimleri tekrar ederekten. zikretmek. o güzel
hasletleri kazanmanın bir yolu yöntemi, ve Tasavvuf ehli işte,
zikrederekten, güzel ahlakı kazanmaya çalışmışlar, her tarikatın açıktan
veya gizli yaptığı zikirleri vardır, ve tuttuğu yol, sünnetleri,
uyguladığı sünnetler vardır, bazı sünnetler onlarda Galebe çalmıştır,
Yani daha fazla uygulanan sünnetlerdir. işte Öyle olunca, dediğimiz gibi
zikrin tekrararı, bir gün sen de de o güzel hasletin ortaya çıkmasına
sebep olmakta. "dediğin kaderin olur" meselesi.
يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِقٖينَ
Tevbe Suresi - 119 . Ayet
Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.
Kur'an-ı Kerim'de de iyilerle beraber olun meselesi bu yüzdendir ki,
iyilerin fikri de ameli de güzel şeylerdir, güzel bir fikirle güzel
amellerdir, fiillerdir, onlarla birlikte olmak da da "Hal geçmesi"
denilen bir yöntem ile Hani Atalar demiş ya
"sarı öküzün yanında duran, ya huyundan, ya suyundan kapar" demişler.
Yani iyinin yanında Duran da ya amelinden ya sözünden faydalanır
Ebû Mûsâ el-Eş’arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“İyi ve kötü arkadaşın hali, güzel koku satanla körük çekenin haline
benzer: Misk satan, ya sana güzel kokusundan bir miktar meccanen verir
ya sen satın alırsın, ya da (hiç değilse onunla beraber olduğun sürece)
güzel koku koklamış olursun. Körük çeken kimse ise, ya elbiseni yakar
ya da (en azından) körüğün kötü kokusundan rahatsız olursun.”
(Buhârî, Zebâih 31, Büyû’ 38; Müslim, Birr 146. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 16)
Peygamberimiz de buyurmuş ki
müminin yanında bulunan en azindan kokusundan faydalanır, kafir ve
kötülerin yanında bulunan da kömürün karası gibi zararından etkilenir.
işte cemaat Olmanın Önemi de, bir tarikatta grup olma, bir gruba
müntesib olma, intisap etmeninin sebeplerinden birisi de, iyilerle
birlikte olmak farzı yüzünden, kur'an-ı Kerim'de emredilen bir husustur,
Hani farzlar bu kadar az degil sadece 54 degildir, dedik ya şimdi 54
farz Bak burada kur'an-ı Kerim'de iyilerle birlikte olun Bir emirdir,
iyilerle birlikte olmak için, bir grup olması lazım ki, işte bu "Hak
tarikatlar" da iyi amellerin açığa çıktığı ve uygulandığı yer ve
gruplardır.
"Seyri Sülük" ise "insanı Kamil" olmanın yöntemidir. Kamil insan, yani
olgunluğa ermiş insan demek, sözüne dikkat eden, fiiline dikkat eden,
önünü gören, ufku açık, firaseti açık, yaptığı işin hikmetinin farkında
olan, amelinin hikmetinin farkında olan, amellerinin ileride nereye
varacağını hesaplayan, herhangi bir tehlike durumunda, tedbir alan,
etrafını da bu konuda uyaran, yani ve benzeri konular nokta.. nokta...
Öyle olunca işte bir gruba bir tarikata intisap etmek Bu yüzden önemli
ve gerekli.
Biz de yani ben Karoğlan Raşit Tunca "Raşidi Tarikatı" nı kurdum, ve bir yol ve usul benimsedim.
Bu usulde de yaklaşık 28 tane sınıf var, o'nda zikredilecek
zikirlerimizi bina ettik, sınıflara uygun öğrenilecek tatbik edilecek
uygulamalar var ve sohbetlerimizde bunları anlatıp öğretiyoruz.
Tarikatımıza yani usulümüze ve yolumuza intisap eden kimselerin
getirisi, en azı bunlardan, günde 5 vakit namazlardan önce 13
Estağfurullah çekmek, namazlardan sonra yine tekrar 13 Estağfurullah
çekmek tir. mesela sadece bunun getirisi, Allah tevvabtır, tövbe
edenleri sever, Hususunda bir uygulama, her an tövbe üzeri bulunmak.
Yani bir hadiste 8 saat geçmeden önce tövbe ederse bir kimse günahlari
deftere yazilmaz. iki Yanımızdaki "Kiramen Katibin melekleri" işte
Sağdaki Melek komutan ve sevablari yazar, soldaki de günahlari yazar,
soldaki Melek günahı yazacağı zaman, Dur bekle dermiş, soldaki Melek
günahları yazan, Sağdaki iyilikleri yazan, ve soldaki Melek, herhangi
bir hata yaptığımızda yazacağı zaman, Sağdaki Melek Dur bekle dermiş, bu
bekleme hususun da da 8 saat ya da 5 saat, en az 5 saat ya da 8 saate
kadar beklemesini emredermiş, yazayım mı? bekl yazma, yazayım mı? yazma
bekle, yazma bekle ve en son işte 8 saatten sonra, artık Tövbe etmezse,
soldaki Melek, şu hatayı yaptı, şu günahı işledi diye deftere yazarmış,
mış, miş, Öyle olunca işte, iki namaz arası yaklaşık olaraktan 4-5 saat,
her 4-5 saatte bir gerçekten, kalpten tövbe eden bir kimse, bu bizim
tarikatta adab, Estağfurullah çeken bir kimse, Hatta etse bile,
hatalarını Kiramen Katibin melekleri işte soldaki Melek Hatalarımızı
yazmaz, tövbe etti diye yazar, hata etti ama tövbe etti diye yazar,
“Bütün Âdemoğulları günahkârdır, günahkârların en hayırlıları ise tövbe edenlerdir.”
(İbn Mâce, Zühd, 30)
“Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı.”
(Müslim, Tevbe, 9-11)
Öyle olunca işte, Allah Teala da, Müntesiplerimiz hata etse bile,
إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلتَّوَّٰبِينَ وَيُحِبُّ ٱلْمُتَطَهِّرِينَ
Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever.
Bakara Suresi 222. Ayetten pasaj
Allah tövbe edenleri sever kuralı gereği, inşallah O Rahmana'a, ahirete
geçtiğimizde, cenab-ı Mevla'nın huzuruna Vardığımızda, İşte o
hatalarımızdan dolayı sorumlu olmayız, Yani en az getirisi Bunlardan
birisi mesela bu, tarikimize intisap etmenin faydalarından birisi,..
diğer faydaları mesela bir usul vardır ki, güneş doğar, siz o usule uyup
zikrinizi yaptığınız zaman, bir usul var ki, yağmur yağar, kar yağar,
yine bu hadislerle sabittir, Peygamberimiz yağmur duasına çıkmış,.. ve
bir hadisinde de bazı kimseler var ki onların hatırına güneş doğar
yağmur yağar hadis-i şerifi Kırklar Abdallar hadis-i Şerifi vardır
Abdullâh b. Mes`ûd Rasûlullâh’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.
“Allah’ın yaratılanlar arasında üçyüz’leri vardır. Onların kalpleri
Âdem’in kalbi üzeredir (Onun gibi düşünürler, Onun duygularını
taşırlar). Yine Allah’ın yaratılanlar arasında kırkları vardır. Onların
kalpleri Mûsâ’nın kalbi üzeredir. Keza Allah’ın yaratılanlar arasında
yedileri vardır. Onların kalpleri İbrâhîm’in kalbi üzeredir. Yine
Allah’ın yaratılanlar arasında beşleri vardır. Onların kalpleri
Cebrâîl’in kalbi üzeredir. Keza Allah’ın yaratılanlar arasında üçleri
vardır. Onların kalpleri Mikail’in kalbi üzeredir. Allah’ın yaratılanlar
arasında bir kulu vardır. Onun kalbi İsrâfîl’in kalbi üzeredir. Bir
olan öldüğünde Allah onun yerine üçlerden birini getirir. Üçlerden biri
öldüğünde Allah onun yerine beşlerden birini getirir. Beşlerden biri
öldüğünde, Allah onun yerine yedilerden birini getirir. Yedilerden biri
öldüğünde Allah onun yerine kırklardan birini getirir. Kırklardan biri
öldüğünde onun yerine üçyüz’lerden birini getirir. Üçyüz’lerden biri
ölünce de onun yerine avam halktan birini getirir. Onlar vesilesiyle
yaşanır ölünür. Yağmur yağdırılır, bela def edilir.”
1) İbn Mesud’dan nakledilen “Allah’ın yaratılanlar arasında üçyüz’leri
vardır. Onların kalpleri Âdem’in kalbi üzeredir…” manasındaki hadis
rivayeti için bk. Aclunî, Keşful-hafa,1/33.
2) İbn Ömer’den nakledilen “Ümmetimin her asırdaki seçkinleri beş yüz
tanedir. Ebdâllar ise kırktır…” manasındaki rivayet için bk. Ebu Nuaym,
Hilyetu’l-Evliya, 1/ 8; Kenzu’l-Ummal, h. no:34591.
3) “Ebdâl kırk adam kırk kadındır. Her ne zamân bir adam ölse Allah onun
yerine başka bir adam getirir. Her ne zaman da bir kadın ölse Allah
onun yerine bir kadın getirir." hadisi için bk. Deylemi, 1/119-120/h.no:
405; el-Hallal, Keramatu’l-Evliya,1/1; Kenzu’l-Ummal, h. no: 34597.
İki Cihanın Güneşi Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm
işte Peygamber Efendimiz İki Cihanın Güneşi olması Hasbi ile güneşimiz,
her Güneş gibi Alfa, Beta, Gama ışınları yayar, buna "Glow" denir Glow
yani ışıma yansıma arapcada "Ziya"demektir.
Ziya demek Ziya demek Glow demektir ışıma yansıma demektir, Peygamber
Efendimiz bunu her hareketinde, Alfa hareketi yaparaktan, Alfa hareketi
yaparaktan, Glow yani, gezen yürüyen Glow yayan, ışıma yansıma yapan bir
kimse olaraktan yaşamıştır, mesela bunu resimlerimiz ile gösterdik
müntesiblerimize bir oturma usulu gösterdik, yine misvak tutuşu, oturuşu
ve el yazısı ile yazmayı her şeyde Alfa yapmak Alfa hareketi yapmaktır
glowluk, yani güneşlik makamına çıkmaktır, Tarikatımız da belli bir yer
vardır ki, işte belli zikirlerden sonra güneş makamına çıkılır, bunları
yaptığın zaman, güneş makamına çıktığın zaman, artık sen de bir
güneşsindir, artık bir ışık yayarsın Alfa Beta Gama ışıması yayarsın...
işte bunlar tarıkımızın sadece birkaç özelliğidir girdikten sonra,
intisab ettikten sonra yol almanız, artık yani Kamil insan olma yolu,
Ondan sonra, Safiye, saf ve temiz insan olma yolu, Ondan sonra Allah
görüyormuş gibi ibadet eden insan haline gelmenizdeki vesilelerdir,
seyr-i sülük demek geri yolculuk demektir, kur'an-ı Kerim'de buyurulduğu
gibi ve ileyhi türceun
فَسُبْحَانَ الَّذِي بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Fe subhanellezi bi yedihi melekutu kulli şey'in ve ileyhi turceun.
O, çok yüce ve çok üstündür. Her şeyin mülkü ve egemenliği O'nun elindedir. Ve O'na döndürüleceksiniz.
ondan geldik ona döndürüleceğiz, işte bu dönme yoluna başlamayan
kimseler, geri gitmeyen kimseler, Allah'a vasıl olamaz. seyri sülük
demek de geri yolculuk, biz Nereden geldik, Annemizden doğduk, annemize
geri gitmek gibi yani, annemize geri gitmek gibi yolu tersinden okumak,
sadece tersinden yolu okumak, okuduğumuz zaman, geldiğimiz yolu anlarız,
geri gitmemiz gereken yolu da biliriz, işte Allah'tan geldik Allah'a
gideceğiz, topraktan geldik toprağa gideceğiz, en özümüz ondan önce
toprak, ondan önce Işık ruhumuz, Işık enerji ve bunlar bütün usuller
şeklinde, zikirler şeklinde, sohbetler vaazlar halınde anlattık Bunlar,
zikrettiğiniz zaman, zikirler şeklinde, zikrettiğin zaman, siz de de o
bilgiler inkişaf edip açığa çıkacaktır, Zamanı geldiği zaman,
Evet bizim anlattığımız usulde "Tarikat nedir? yol nedir? Raşit tarikatı
nedir? Tasavvuf nedir? neden gereklidir? Bu makalemizde açıklamış olduk
vesselam...
Selamünaleyküm,..
Bu bir Karoglan Raşit Tunca Makalesidir
Raşit Tunca
Schrems, 14 Eylül 2023
Yorumlar
Yorum Gönder