29 Eylül 2023 Cuma

Ayyıldız Türkiye Bayrak Atatürk Resimi V190920230323

  Ayyıldız Türkiye Bayrak Atatürk Resimi V190920230323

 




 

HD Yellow Calligraphy Muhammed Yazısı V190920230323P1

 HD Yellow Calligraphy Muhammed Yazısı  V190920230323P1


 

HD Yellow Calligraphy Allah Yazısı V190920230323P1

 HD Yellow Calligraphy Allah Yazısı  V190920230323P1


 

Calligraphy Allah ve Muhammed Yazısı Bye Rasit Tunca V130920231429

 Calligraphy Allah ve Muhammed Yazısı Bye Rasit Tunca V130920231429

 





 

Calligraphy Orange Allah ve Muhammed Yazısı Bye Rasit Tunca V190920230543

 Calligraphy Orange Allah ve Muhammed Yazısı Bye Rasit Tunca V190920230543

 



 

Calligraphy Red Allah ve Muhammed Yazısı Bye Rasit Tunca V190920230543

Calligraphy Red Allah ve Muhammed Yazısı Bye Rasit Tunca V190920230543
 


 

Ayyıldız Türkiye Bayrak Atatürk V190920230543

 Ayyıldız Türkiye Bayrak Atatürk V190920230543

 




 

16 Eylül 2023 Cumartesi

Tarikat Nedir Tasavvuf Nedir ve Raşid-i Tarikatı Hakkında Bilgiler

 


 

Tarikat Nedir Tasavvuf Nedir ve Raşid-i Tarikatı Hakkında Bilgiler

Merhaba arkadaşlar

bu konumuzda Öncelikle Tarikat nedir Tasavvuf nedir ve raşid-i Tarikatı hakkında bilgiler olacak

Öncelikle Tarikat nedir meselesine girersek

Arapça tarikat yol demektir, Tarik yol demektir, tarikat ise gidilen yollar,..

Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinden buyurmuşlar ki

"Allah'a giden yollar, gökyüzündeki yıldızların adedince çoktur."

ve işte tarikatler tasavvuf yöntemi ile, insanları Allah'a seyri sülük ettirmektedir. yani seyri illallah, manası ise, Allah'a doğru sefer etmek, yolculuk etmek, yol almak demektir, ve yol almak için, illaki bir yol lazım ki, o yolda gidebilesin, ve her enbiya ve evliya bir yol tayin etmişler, Allah'a Giden Yol, ve bu Peygamberimizin ki  mesela Müslümanlık, hz İsa'nın ki, Hristiyanlık, hz. Musa'nın ki bu Musevilik gibi bir yol ve, din, usul, bu usulü Cenabı Mevla, bizzat kendisi kitap göndererekten öğretmiş, ve peygamberini de, bu usulü öğretme hususunda öğretmen ve Mürşit Tayin etmiş.

Her peygamber de beşer ve insan olması Hasbi ile, eceli geldi mi, ahirete ve Allah'a kavuşmuş, yani vefat etmiş. Öyle olunca, peygamber gidince, peygamberin yolunu devam ettiren, onun usulünü benimseyen, ve onun ümmeti olan, ve arkadaşı olan kimseler, bu yolları devam ettirmişler, ve gündeme uygun yeni usuller ve uygulamalar sünnetler geliştirmişler. işte bizim dinimizde, İslam'da Dinimiz İslam'da bu yol belirleyen kimselere biz, "evliya" ismini veririz. Aslında Allah, kur'an-ı Kerim'de, kendisini, yani Cenabı Mevla müminlerin mevlasıdır, ya da velisidir diye tarif ediyor,

ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ مَوْلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَاَنَّ الْكَافِر۪ينَ لَا مَوْلٰى لَهُمْ۟

Muhammed Suresi 11. Ayet

Mevlana demek, Veli demek, yani velisidir, o yüzden işte, Mevlana Celaleddin rumi nin isminde ki  mevlana'daki "Mevlana" da aynı şekilde yani "velimiz"

VELİ NE DEMEK, NE ANLAMA GELİR? VELİ KELİMESİ TDK ANLAMI

1-Bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her türlü davranışından sorumlu kimse, ege, iye
2- Ermiş
3-Veli demek, Hani bir iş yapacağımız zaman, ona danışılan, ona sorulan, Yetkili kimse gibi bir mana.

اَللّٰهُ وَلِيُّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۙ

Bakara Suresi 257. Ayetten pasaj

işte müminlerin velisi Allah olunca, Allah'la irtibatı güzel olan Kullar, Herhangi bir problem veya sorun olduğunda, onun çözümünü Allah'a danışıp, ondan aldıkları cevaba göre, Bir yol ve usul belirlemişler.
Bunun bariz bir örneği istihare namazi ile bir işin sonunu Allah'a sormak kalmış bizlere...

ve o usule uyanlar, o tarikin ya da yolun mensupları olmuş, o yolu benimseyen kimseler olur. Ve bu yüzden Yollar, çeşitli Dallara ayrılmış, Bunlar bizim İslam dininde, kadiriler, rufailer, nakşiler gibi hak tarikatlara bölünmüş, "Hak tarikat" Demek gerçekten İslam'dan ayrılmadan düzgün bir usul belirlemiş ve hayat tarzı benimsemiş kimselerin uygulamalarına verilen isimdir.

Çünkü mesela Peygamberimiz döneminde daha Amerika keşif olmadığı için, mesela patates, mısır ve domates, Amerika'dan diğer ülkelere ithal edilmiş ya da ihraç edilmiş, bir ürün, Biz bunu yenip yenmemesi hususunda, mesela helal ve haram meselesi var, Peygamberimizin yedikleri ve tavsiye ettiklerini Biz Helal biliyoruz, Ve Kur'an'da yazanları, Kur'an'da yazmayanlari da Peygamberimiz uygulamasında, Eğer yedi veyahutta tasdik ettiyse "sarımsak "misali gibi "sarımsak " için "ben cebrail ile konuşuyor olmasaydım bende yerdim" melekler kötü kokuları sevmez dedi, bu yüzden o  kendisi yedi yahut tavsiye  veya tasdik etttiyse, yenilir dediyse, onları biz helal bildik. Peki bu patates,... Peygamberimizin döneminde olmayan Peygamberimizin bulunduğu bölgede bulunmayan bir meyve ya da sebze yiyecek gıda olduğu için, buna gereken fetvayı kim verecek, Peygamberimiz öldü vefat etti, ona soramayız, işte Evliya denen veyahut da fakih denen kimseler, Alim denen kimseler, bu konuda görüş belirtmişler, şunları helaldir, şunlar helala yakındır, şunlar haramdır , harama yakındır diye, veya yenmez diye usul belirlemişler.

Mesela İmamı Şafii demiş ki "Denizden babam çıksa, yerim" demiş Yani bu imam-ı Şafi'nin sözüdür. imam-ı Şafi'nin benimsemesidir, ama Hanefi dininde denizden çıkan her şey yenmez, balık cinsi yenir sadece, balık cinsinin de belirli olanları  yenebilir, hepsi yenmez. bu iki alimin iki ayrı usulü mesela işte. imam Hanefi'ye uyan kimseler daha dikkatli davranmışlar, mesela Böcük cinsi şeyleri yemek Hanefilerde helal değildir, deniz böcekleri mesela,... ama imamı Şafi'ye göre Deniz, su dan mamul olduğu için, su temizleyici olduğu için, Sudan çıkan her şey temizdir hükmüne varmış, ve "denizden babam çıksa yerim demiş" o da bir usul. işte sen bir ümmeti muhammed olaraktan, bunlardan İkisinden birisini seçmekte muadilsin, ister imamı Hanife'nin yolundan git, ister imamı Şafi'nin yolundan git.

Bu örnekte olduğu gibi her alim kendi benimsediği usulü talebelerine, mensuplarına, müntesiplerine öğretmiş ve, O yoldan gidenler o mezhebe ya da, o tarikata bağlı olmuşlar.

işte Allah'a giden yolların gökyüzündeki yıldızların adedince çok olması demek, alimlerin çok olduğunu, ışık saçan kimselerin, ilmi ile ışık saçan kimselerin, Yıldızlar kadar çok olduğunu belirtmek istemiş burada Peygamber Efendimiz, sadece kesreti kullanmak için, çokluk kelimesini kullanmak için, gökyüzündeki yıldızlar misalini vermiş.

işte o yüzden Allah'ın sevgisini kazanacağımız ameller çoktur, bunları Peygamber Efendimiz tarif ederken, mesela yoldaki taşı kaldırmak bir sevaptır, selam vermek sevaptır, selam almak sevaptır, cenazenin defninde bulunmak sevaptır, hasta ziyareti sevaptır, Sadaka sevaptır, miskini doyurmak, yolda kalmışa yardım etmek, talebeye yardım etmek ve benzeri hayırlı amelleri tarif etmiş, fakat Mesela bugün İnternet denen bir uygulamamız var, bu Peygamberimiz zamanında yoktu, şimdi internetten sevap kazanmanın yolları nelerdir? mesela Bunlar Peygamberimizin usulünde yoktu? yoldaki taşı kaldırmak vardı da, internetten sevap kazanma usulleri yoktu, Mesela bir sayfa açıp orada ilim yaymak, yahut oradan resim paylaşmak, müzik paylaşmak sevap mıdır? Bunların hepsi bugün var o günlerde yoktu, bugünkü uygulamaların yapılmasındaki fetvalara ihtiyaç var. Ve bunları Bir Alim, Allah'tan korkan, sakınan takvalı bir Alim, nasıl kullanıyor, nasıl bunlardan faydalanıyor, ve insanları da bundan nasıl faydalanmaya teşvik ediyor baktığımız zaman, işte o alimlerin itinalı davranışlarında gördüğümüz halleriyle Biz de yol aldığımızda, Yani Bu komnuda ki Allah'a giden bir yolu bulmuş oluruz. Bu bir misal.

Fakat bu Peygamberimiz zamanında, işte Peygamberimiz buyurmuş ki yine başka bir hadis-i şerifinde,

"Benim Eshabım Gökteki yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız kurtuluşa erersiniz" buyurmuş

Öyle olunca her bir Ashab'ta, birkaç tane veya, bir tane iki tane, Peygamberimizin uygulaması, hadisi, sözü veya fiili saklı, işte onları öğrenip, Biz tatbik ettiğimiz zaman, o yola girmiş oluruz. Şimdi ben eğer Afyon'daysam, Afyon'dan İstanbul'a gideceksem, şimdi arabaya binip, Sandıklı garajından arabaya binip, Ankara'ya doğru, ya da İstanbul'a doğru yola Çıktığım zaman, İstanbul'a varmış değilim, Henüz daha ancak Yolun Başındayım, daha Kütahya'yı geçeceğiz, adapazarı'nı geçeceğiz falan fesleğen, Ondan sonra İstanbul'a varacağız ya da Ankara'ya varacağız değil mi, böyle olduğu gibi, şimdi hemen bir ashabın bize öğrettiği hadisi yapmakla, uygulamayı tatbik etmekle, Yani hemen Biz Allah'a, cenab-ı mevlaya vasıl olmuş değiliz, ama kurtuluşa erdiren ameldir, ama yani yolun başındaki birkaç kilometreyi gitmek gibidir, ama Yol uzun değil mi? Yol uzun, mesela Afyon'dan Ankara'ya 450 kilometre, Mekke ile Medine'nin arası gibi, Öyle olunca işte yoldaki güzel meyveleri toplaya toplaya gitmek lazım, yani nasıl bu usul işte, bu ashab-ı Keiim'dan birisinden birisini öğrendik, diğerinden başkasını öğrendik, Artık Ashabı Kiram gitti Tabiin gitti,... anca alimler kaldı işte, alimlerin uygulamaları ile de, bugün ki yolumuzu düzgün bir şekilde devam ettirmek mümkün. ama Tabi gerçek evliyayı, gerçek Allah dostunu bulmak biraz zor. Bugünün döneminde herkes tarafgir olmuş, Eğer bir siyaset adamına bağlı değilsen, seni barındırmazlar, sana söz söyletmezler, Hele bir de iktidar partisine bağlı değilsin, O günün iktidarının partisine, o gün seni taşlarlar, ve sözün lafın kaale alınmaz, bir yere varmaz. Meğer ki kendi içinde, kendi grubunda söylenesin, anlatasın, onun dışına çıkamazsın. yine dünyadaki Global sisteme karşı bir laf söylediğin zaman, yine seni barındırmaz ve seni kaale almazlar, hal böyle olunca, bugün gerçek alimi, hak sözü korkmadan söyleyebilen ve doğru uygulamayı yapabilen kimseler azalmış. Onlar ancak pirincin içindeki taşlar gibi yani pirinç bir çuval Ama içinde 50 tane de taş olduğu gibi onun içindeki aranılan taşlar gibi olmuşlar, ya da kömürün içindeki elmaslar gibi olmuşlar, arada bul onları bugün.

Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

    "Allah Teâla Hazretleri şöyle ferman buyurdu:"

    "Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse, ben de ona harp ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım (aynî veya kifaye) şeyleri  eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı (aklettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. Benden bir şey isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme alır, korurum. Ben yapacağım bir şeyde, mümin kulumun ruhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem."

(Buhârî, Rikak 38.)

işte Peygamber Efendimiz bu hadis-i şerifelerinde buyurmuşlar ki  Rabbimiz Diyor ki : Kulum farzlar ile bana yaklaşır, sünnetlerle daha fazla yaklaşır, ondan sonra nafilelerle bana İyice yaklaşır, ve artık ben onun gören gözü, duyan kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. o benimle görür, benimle duyar, benimle yürür.. şeklinde bir Kutsi hadis rivayet etmiş. Peygamber Efendimizin bu Hadisine binaen işte farzlar en önemlileri Namaz, abdest, Oruç imkan olana Hac ve zekat, Onun dışında da işte daha imkanı olan sadaka, Salih amel, işte Salih amellerin bazılarını da 54 farz denilen farzlarda alimler açıklamışlar. bu 54 farzın dışında farz yoktur gibi değil, işte yani Mesela Salih Aleyhisselam'ın dini, daha önceki vaazlarımızda anlatmıştık, hayvan haklarına saygılı olmak, hayvanları Peygamber Efendimizden yine Kutsi hadiste Rabbimiz buyurur ki "onlar benim dilsiz kullarım" diye tarif etmiş yani biz dilini anlamıyoruz, dilleri var, fakat biz onların dilini anlamıyoruz, bugün hepsi neredeyse konuşacak seviyeye geldiler, İnsanlar biraz ilgi gösterince, onlar da insan gibi insanlarla anlaşmasını iyice öğrendiler, yani dıştaki vahşi hayvanlar bile, insanla anlaşabiliyor, yani dilimiz aynıymış, insanlık dili aynı, Merhamet en güzel dil, Merhamet dili, Vicdan dili, Vicdan dilini bilen kimse, bütün hayvanlarla, merhamet dilini bilen kimse bütün hayvanlarla anlaşabilir, konuşabilir, derdini anlatabilir, onlar da onlara derdini anlatabilir, anlayabilir. Öyle olunca Salih Aleyhisselam işte Devenin de su içme hakkı vardır davasını sürdürmesi, Cenabı Allah tarafından istenmiş, ve uygulamış olan peygamber Aleyhisselam, ve dini hayvan haklarını savunmak, böyle olunca, işte yani farzlar sadece o 54 farzdakiler değil, yani baktığımız zaman Kur'an'dan sünnetten ve bunun dışında  da, yani gördüğümüz zaman, hak olan şeyleri, idraki olan biri anlayabilir. Her  doğrunun eğrisi de vardır, Evet gecenin gündüzü de vardır, her şeyi Allah zıttı ile Kaim etmiş, Öyle olunca bir fiilin kötüsünü gördüğümüz, zaman illaki iyisi vardır, Sen iyi olanını Yapmaya gayret et ki, doğru yolda bulunasın, her namazda okuduğumuz Fatiha Suresinde de doğru yolu ihdines sıratel müstakim, sıratı müstakim, Doğru yol, Doğru yol, yani hak yol demek, işte hak tarikatta, Aynı mana, tarikat demek yol demek ya, Bir nevi sırat-i müstakim demek, "Hak tarikat" demektir, yani Hak tarikat, Doğru Sırat üstünde bulunmak, yol olmazsa Araba nereden gidecek, Hak yol, işte doğru yol üstünde bulunan araba binek gibidir tarikatta yolculuk almak.

"Tasavvuf" ise vaaz, sohbet ve nasihat yoludur, ve bir de zikir ve Ezkar yoludur.

Birşeyi 40 kere söylersen olur mu?

Hani derler ya Bir şeyi 40 kere dersen yada söylersen olur diye bir deyim ya da atasözü bir biliş vardır.

"kırklar" o yüzdendir "40 kişi bir araya geldi mi illaki biriniz evliyasiniz dir" diye tarif etmiş Peygamber Efendimiz, ve yine Şafii mezhebinde mesela cuma namazı 40 kişi olmadan kılınmaz, sebebi bu yüzdendir, Yani bir kimsenin namazı, 40 kişinin içinden sadece bir kimsenin namazı kabul olsa, diğerlerinin namazida, onun hürmetine kabul olur meselesi ile, cuma namazı 40 kişi olmadan kılınmaz, ve bu kırk meselesi işte yani aynen bu 40 meselesinde olduğu, gibi bir zikri 40 kere tekrar etmek, yani "Allah mümindir, müminleri sever", "Allah tevvabtır, tövbe edenleri sever", "Allah kudüs'tür, kutsalları koruyanları sever" ve benzerleri, Allahu Teala'nın isimleri, işte bunlar zikredile zikredile aynı 40 usulünde olduğu gibi, bunlar sen de ahlaki hasane haline gelir. O yüzden tasavvufta yolun araçlarından birisi zikirdir ve tesbihtir.

"Dervişin fikri neyse zikri de o dur"

diye bir söz vardır. Öyle olunca işte zikir Senin, benim, o'nun güzel hasletleri kazanmamızdaki araçlardan birisidir. Çünkü Allah Haşr suresindeki, Hüvallahüllezi diye okuduğumuz, ayetlerde "Esmaül Hüsna" Bütün güzel isimlerin Allah'ın olduğunu "Esmaül hüsna" da da güzel ahlakın gizli olduğunu bize gizli şekilde ya da alenen bildirmiş bulunuyor. işte o isimleri tekrar ederekten. zikretmek. o  güzel hasletleri kazanmanın bir yolu yöntemi, ve Tasavvuf ehli işte, zikrederekten, güzel ahlakı kazanmaya çalışmışlar, her tarikatın açıktan veya gizli yaptığı zikirleri vardır, ve tuttuğu yol, sünnetleri, uyguladığı sünnetler vardır, bazı sünnetler onlarda Galebe çalmıştır, Yani daha fazla uygulanan sünnetlerdir. işte Öyle olunca, dediğimiz gibi zikrin tekrararı, bir gün sen de de o güzel hasletin ortaya çıkmasına sebep olmakta.  "dediğin kaderin olur" meselesi.

يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِقٖينَ

Tevbe Suresi - 119 . Ayet

Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.

Kur'an-ı Kerim'de de iyilerle beraber olun meselesi bu yüzdendir ki, iyilerin fikri de ameli de güzel şeylerdir, güzel bir fikirle güzel amellerdir, fiillerdir, onlarla birlikte olmak da da "Hal geçmesi" denilen bir yöntem ile Hani Atalar demiş ya

"sarı öküzün yanında duran, ya huyundan, ya suyundan kapar" demişler.

Yani iyinin yanında Duran da ya amelinden ya sözünden faydalanır

Ebû Mûsâ el-Eş’arî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“İyi ve kötü arkadaşın hali, güzel koku satanla körük çekenin haline benzer: Misk satan, ya sana güzel kokusundan bir miktar meccanen verir ya  sen satın alırsın, ya da (hiç değilse onunla beraber olduğun sürece) güzel koku koklamış olursun. Körük çeken kimse ise, ya  elbiseni yakar ya da (en azından) körüğün kötü kokusundan rahatsız olursun.”

(Buhârî, Zebâih 31, Büyû’ 38; Müslim, Birr 146. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 16)

Peygamberimiz de buyurmuş ki

müminin yanında bulunan en azindan kokusundan faydalanır, kafir ve kötülerin yanında bulunan da kömürün karası gibi zararından etkilenir.
işte cemaat Olmanın Önemi de, bir tarikatta grup olma,  bir gruba müntesib olma, intisap etmeninin sebeplerinden birisi de, iyilerle birlikte olmak farzı yüzünden, kur'an-ı Kerim'de emredilen bir husustur, Hani farzlar bu kadar az degil sadece 54 degildir, dedik ya şimdi 54 farz Bak burada kur'an-ı Kerim'de iyilerle birlikte olun Bir emirdir, iyilerle birlikte olmak için, bir grup olması lazım ki, işte bu "Hak tarikatlar" da iyi amellerin açığa çıktığı ve uygulandığı yer ve gruplardır.

"Seyri Sülük" ise "insanı Kamil" olmanın yöntemidir. Kamil insan, yani olgunluğa ermiş insan demek, sözüne dikkat eden, fiiline dikkat eden, önünü gören, ufku açık, firaseti açık, yaptığı işin hikmetinin farkında olan, amelinin hikmetinin farkında olan, amellerinin ileride nereye varacağını hesaplayan, herhangi bir tehlike durumunda, tedbir alan, etrafını da bu konuda uyaran, yani ve benzeri konular nokta.. nokta...  Öyle olunca işte bir gruba bir tarikata intisap etmek Bu yüzden önemli ve gerekli.

Biz de yani ben Karoğlan Raşit Tunca "Raşidi Tarikatı" nı kurdum, ve bir yol ve usul benimsedim.
Bu usulde de yaklaşık 28 tane sınıf var, o'nda zikredilecek zikirlerimizi bina ettik, sınıflara uygun öğrenilecek tatbik edilecek uygulamalar var ve sohbetlerimizde bunları anlatıp öğretiyoruz.
Tarikatımıza yani usulümüze ve yolumuza intisap eden  kimselerin getirisi, en azı bunlardan, günde 5 vakit namazlardan önce 13 Estağfurullah çekmek, namazlardan sonra yine tekrar 13 Estağfurullah çekmek tir. mesela sadece bunun getirisi, Allah tevvabtır, tövbe edenleri sever, Hususunda bir uygulama, her an tövbe üzeri bulunmak. Yani bir hadiste 8 saat geçmeden önce tövbe ederse bir kimse günahlari deftere yazilmaz. iki Yanımızdaki "Kiramen Katibin melekleri" işte Sağdaki Melek komutan ve sevablari yazar, soldaki de günahlari yazar, soldaki Melek günahı yazacağı zaman, Dur bekle dermiş, soldaki Melek günahları yazan, Sağdaki iyilikleri yazan, ve soldaki Melek, herhangi bir hata yaptığımızda yazacağı zaman, Sağdaki Melek Dur bekle dermiş, bu bekleme hususun da da  8 saat ya da 5 saat, en az 5 saat ya da 8 saate kadar beklemesini emredermiş, yazayım mı? bekl yazma, yazayım mı? yazma bekle, yazma bekle ve en son işte 8 saatten sonra, artık Tövbe etmezse, soldaki Melek, şu hatayı yaptı, şu günahı işledi diye deftere yazarmış, mış, miş, Öyle olunca işte, iki namaz arası yaklaşık olaraktan 4-5 saat, her 4-5 saatte bir gerçekten, kalpten tövbe eden bir kimse, bu bizim tarikatta adab,  Estağfurullah çeken bir kimse, Hatta etse bile, hatalarını Kiramen Katibin melekleri işte soldaki Melek Hatalarımızı yazmaz, tövbe etti diye yazar, hata etti ama tövbe etti diye yazar,

“Bütün Âdemoğulları günahkârdır, günahkârların en hayırlıları ise tövbe edenlerdir.”

(İbn Mâce, Zühd, 30)

“Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı.”

(Müslim, Tevbe, 9-11)

Öyle olunca işte, Allah Teala da, Müntesiplerimiz hata etse bile,

إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلتَّوَّٰبِينَ وَيُحِبُّ ٱلْمُتَطَهِّرِينَ

Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever.

Bakara Suresi 222. Ayetten pasaj

Allah tövbe edenleri sever kuralı gereği, inşallah O Rahmana'a, ahirete geçtiğimizde, cenab-ı Mevla'nın huzuruna Vardığımızda, İşte o hatalarımızdan dolayı sorumlu olmayız, Yani en az getirisi Bunlardan birisi mesela bu, tarikimize intisap etmenin faydalarından birisi,.. diğer faydaları mesela bir usul vardır ki, güneş doğar, siz o usule uyup zikrinizi yaptığınız zaman, bir usul var ki, yağmur yağar, kar yağar, yine bu hadislerle sabittir, Peygamberimiz yağmur duasına çıkmış,.. ve bir hadisinde de bazı kimseler var ki onların hatırına güneş doğar yağmur yağar hadis-i şerifi Kırklar Abdallar hadis-i Şerifi vardır

Abdullâh b. Mes`ûd Rasûlullâh’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.

“Allah’ın yaratılanlar arasında üçyüz’leri vardır. Onların kalpleri Âdem’in kalbi üzeredir (Onun gibi düşünürler, Onun duygularını taşırlar). Yine Allah’ın yaratılanlar arasında kırkları vardır. Onların kalpleri Mûsâ’nın kalbi üzeredir. Keza Allah’ın yaratılanlar arasında yedileri vardır. Onların kalpleri İbrâhîm’in kalbi üzeredir. Yine Allah’ın yaratılanlar arasında beşleri vardır. Onların kalpleri Cebrâîl’in kalbi üzeredir. Keza Allah’ın yaratılanlar arasında üçleri vardır. Onların kalpleri Mikail’in kalbi üzeredir. Allah’ın yaratılanlar arasında bir kulu vardır. Onun kalbi İsrâfîl’in kalbi üzeredir. Bir olan öldüğünde Allah onun yerine üçlerden birini getirir. Üçlerden biri öldüğünde Allah onun yerine beşlerden birini getirir. Beşlerden biri öldüğünde, Allah onun yerine yedilerden birini getirir. Yedilerden biri öldüğünde Allah onun yerine kırklardan birini getirir. Kırklardan biri öldüğünde onun yerine üçyüz’lerden birini getirir. Üçyüz’lerden biri ölünce de onun yerine avam halktan birini getirir. Onlar vesilesiyle yaşanır ölünür. Yağmur yağdırılır, bela def edilir.”

1) İbn Mesud’dan nakledilen “Allah’ın yaratılanlar arasında üçyüz’leri vardır. Onların kalpleri Âdem’in kalbi üzeredir…” manasındaki hadis rivayeti için bk. Aclunî, Keşful-hafa,1/33.

2) İbn Ömer’den nakledilen “Ümmetimin her asırdaki seçkinleri beş yüz tanedir. Ebdâllar ise kırktır…” manasındaki rivayet için bk. Ebu Nuaym, Hilyetu’l-Evliya, 1/ 8; Kenzu’l-Ummal, h. no:34591.

3) “Ebdâl kırk adam kırk kadındır. Her ne zamân bir adam ölse Allah onun yerine başka bir adam getirir. Her ne zaman da bir kadın ölse Allah onun yerine bir kadın getirir." hadisi için bk. Deylemi, 1/119-120/h.no: 405; el-Hallal, Keramatu’l-Evliya,1/1;  Kenzu’l-Ummal, h. no: 34597.

İki Cihanın Güneşi Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm
işte Peygamber Efendimiz İki Cihanın Güneşi olması Hasbi ile güneşimiz, her Güneş  gibi Alfa, Beta, Gama ışınları yayar, buna "Glow" denir Glow yani ışıma yansıma arapcada "Ziya"demektir.
Ziya demek Ziya demek Glow demektir ışıma yansıma demektir, Peygamber Efendimiz bunu her hareketinde, Alfa hareketi yaparaktan, Alfa hareketi yaparaktan, Glow yani, gezen yürüyen Glow yayan, ışıma yansıma yapan bir kimse olaraktan yaşamıştır, mesela bunu resimlerimiz ile gösterdik müntesiblerimize bir oturma usulu gösterdik, yine misvak tutuşu, oturuşu ve  el yazısı ile yazmayı her şeyde Alfa yapmak Alfa hareketi yapmaktır glowluk, yani güneşlik makamına çıkmaktır, Tarikatımız da belli bir yer vardır ki, işte belli zikirlerden sonra güneş makamına çıkılır, bunları yaptığın zaman, güneş makamına çıktığın zaman, artık sen de bir güneşsindir, artık bir ışık yayarsın Alfa Beta Gama ışıması yayarsın...
işte bunlar tarıkımızın sadece birkaç özelliğidir girdikten sonra, intisab ettikten sonra yol almanız, artık yani Kamil insan olma yolu, Ondan sonra, Safiye, saf ve temiz insan olma yolu, Ondan sonra Allah görüyormuş gibi ibadet eden insan haline gelmenizdeki vesilelerdir, seyr-i sülük demek geri yolculuk demektir, kur'an-ı Kerim'de buyurulduğu gibi ve ileyhi türceun

فَسُبْحَانَ الَّذِي بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
Fe subhanellezi bi yedihi melekutu kulli şey'in ve ileyhi turceun.

O, çok yüce ve çok üstündür. Her şeyin mülkü ve egemenliği O'nun elindedir. Ve O'na döndürüleceksiniz.

ondan geldik ona döndürüleceğiz, işte bu dönme yoluna başlamayan kimseler, geri gitmeyen kimseler, Allah'a vasıl olamaz. seyri sülük demek de geri yolculuk, biz Nereden geldik, Annemizden doğduk, annemize geri gitmek gibi yani, annemize geri gitmek gibi yolu tersinden okumak, sadece tersinden yolu okumak, okuduğumuz zaman, geldiğimiz yolu anlarız, geri gitmemiz gereken yolu da biliriz, işte Allah'tan geldik Allah'a gideceğiz, topraktan geldik toprağa gideceğiz, en özümüz ondan önce toprak, ondan önce Işık ruhumuz, Işık enerji ve bunlar bütün usuller şeklinde, zikirler şeklinde, sohbetler vaazlar halınde anlattık Bunlar, zikrettiğiniz zaman, zikirler şeklinde, zikrettiğin zaman, siz de de o bilgiler inkişaf edip açığa çıkacaktır, Zamanı geldiği zaman,

Evet bizim anlattığımız usulde "Tarikat nedir? yol nedir? Raşit tarikatı nedir? Tasavvuf nedir? neden gereklidir? Bu makalemizde açıklamış olduk vesselam...

Selamünaleyküm,..

Bu bir Karoglan Raşit Tunca Makalesidir
Raşit Tunca
Schrems, 14 Eylül 2023

5 Eylül 2023 Salı

Öglena Sünneti Nedir? Bu Sünnete ittiba Neden Gerekli?

 


 

Ögel  yada Öcal Ana  Sünneti Nedir? Bu Sünnete ittiba Neden Gerekli?

Ögel  yada Öcal Ana  Sünneti
Merhaba dostlar bir makalede daha beraberiz

Dünyamız Güneşle birlikte galaksimizin ana Yıldızı etrafında bir tur atmasına "asır" ya da "Yüzyıl" diyoruz  zaman birimi olaraktan. işte aynen bizim yengeç dönencesi ve oğlak dönencesi gibi, birisi horizontal, birisi de vertikal hareketimizin olması sebebiyle, işte güneşimiz de dünyamız ve diğer gezegenleri, galaksinin ana Yıldızı etrafında, bir vertikal, Bir de horizontal olaraktan Tur attırır. işte bunu anlatmıştık, U dönüşü olan bir virajda, sağdan gitme kuralı olan, trafik yasası olan bir ülkede, sağdan giderken, U dönüşü yapıp geri döndüğümüzde, sağımız sol, solumuz sağ olacaktır, işte ana yıldızın etrafından dönüp, aynen yazdan Sonbahara, veyahut da kıştan ilkbahara dönüş olan, Dönence zamanlarında, yahut da 21 Aralık gibi ve 21 Haziran, veyahut da 23 Eylül 21 Mart gibi, Ekinoks veya dönencelerin olduğu zamanlarda, bizim sistemimizde, Dünyamız güneşin etrafından dönüp, sırtını dönüp geri gitmekte, veyahut  dünya güneşe doğru yaklaşmakta veya uzaklaşmakta, işte bu Dönence ve Ekinoks zamanlarından birisinde hareket yaklaşaraktan, güneşe doğru birisinde ise uzaklaşaraktan ve genişleyerekten, güneşe sırtını dönüp Karanlığa doğru hareket vardır. birisinde Havalar soğur, birisinde havalar ısınır, işte aynı sistem, bütün Yıldız sistemlerinde mevcuttur, çekim kuvvetine göre, yıldızın çekim kuvvetine göre, gezegenleri ve uyduları o şekilde kendi haznesinde tutup, kendisiyle birlikte, ana galaksinin etrafında tur atarlar,  ve bu nebulanin, gaz kütlesi şeklinde görülen, uzaktan baktığımızda Nebula dediğimiz, gaz kütlesi sandığımız bir görsel oluşturur, Halbuki o yaklaştığımızda, daha büyük bir teleskopla baktığımızda, içinde yıldızlardan oluşmuş sistemlerin hareketinden dolayı, öyle bir görsel oluştuğunu anlayabiliriz, ama çok büyük teleskoplar lazım ki, Görüntüyü büyütebilelim, ve oradaki yıldızların ve gezegenlerin bize gönderdiği sinyalleri algılayabilelim. işte her Yüzyıl bizim sistemimizdeki güneşimizin galaksinin ana yıldızının etrafındaki dönüşü, Asır veya Yüzyıl olaraktan tarif ediliyor ki, bunun da İslam kaynaklarından delili, Peygamberimiz Her yüzyılda, yani her asır da dini yenileyici bir müceddidii Allah dünyaya gönderir, buyuruyor hadisi şerifte. işte buradaki her Yüzyıl yani Asır, işte ümmeti necat'ın imamı olan kimsedir o müceddit olan kimse, dindeki kaymaları ve bozulmaları düzeltip, veyahut da gündeme göre yeni gelişen teknolojiye ve ahlaka uygun fetvalar ve Allah'ın kurallarına ve insanlığa faydalı olacaktan gerekli kuralları ve yaşama tarzını ve ahlakını geliştiren kimselerdir Bu kimseler. ve bu kimselere uyulduğu takdirde, işte ümmeti Necat, yani kurtulanlar ümmeti, yahut da kurtulanlar milleti veya grubu denilen, o zamanın turun sonu olan  yok oluşundan ve helakında geriye kalan, geriye sağlam kalan kimselerin oluşturduğu gruba verilen isim "ümmeti necat"tır. işte o da, zamanın imamına uymakla olabilecek, ve kurtuluşa erebilecek kimseler demektir, ve o zaman her Kutup taklasında, İşte bu U dönüşünü, bunu "Kutup taklası" olaraktan dile getiriyoruz bizler bugün, çünkü dedim ya U dönüşü yaptığımız zaman sağlar sol,  sol lar da sağ olacaktır. bu Aynen dünyaya gelen çocuğun anne karnında doğmadan önce kafası aşağı gelecek şekilde takla atmasını andırır. işte bu galaksideki de aynen öyle, yaratıldığında takla atabilen çocuklar normal dediğimiz çocuklardır, takla atması gerektiğini bilemeyen, ve Ayakları Üstünde dünyaya gelmeye çalışan çocuklar ise, sisteme ters olan ocuklar, yani galaksimizde iki tane yıldız vardır sisteme ters (Neptün ve Venüs) Bu da galaksimizde iki tane dönüş vardır, Ekinoks ve Dönence şeklinde her ikisinde de iki ayrı Kutupta hareket eder Dünyamız güneşin etrafında, birisinde dediğimiz gibi uzaklaşaraktan genişleyerekten birisinde yaklaşaraktan ve daralaraktan hareket eder elipsel yörüngesinde işte buradaki U dönüşü yaptığında sağlar sol sollar sağ olacaktır bu iki gezegen de bize  dönmemiz gereken yere geldigmizde bizim artik geri dönememiz gerektiğini bildiren yada sağlayan iki  ters dönen gezegen, bu demek olur ki, dünyamız  o menzile varınca geri döndüren çarkdır, kuran da raad suresi diye isimlendirilir Bunun ismi.  Bizler de "Kutup taklası" tarifini böyle yapıyoruz, ve bu yengeç dönencesi Horizontal bir hareket olduğu için galaksimizde, 21 mart, güneşe dikey bir hareket olduğu için, bunda  her turda bir defa vertikal yükselme meydana gelir, ve onca galaksi üstümüzdedir, aslında gökyüzüne baktığımızda, Bütün yıldızları biz sanki üstümüzde gibi görüyoruz, fakat hayır öyle değil, Çünkü Dünyanın yuvarlak olması sebebiyle, Afrika'dan bakan birisinin Gökyüzüne bakış yönüyle, Rusya'dan bakan birisinin gökyüzüne bakış yönü aynı olmadığı gibi, birisi yukarıya birisi aşağıya baktığı için, Onun üst dediği Yukarısı dediği yer, Rusya'nın altında kaldı,ve afrika'dakinin üst dediği Yukarısı dediği yerde Rusya'nın altında, ikisi ters kutuplu olaraktan, birisi öbürünün altında, birisi üstünde şeklinde bir bakış açısı vardır. O yüzden işte bu vertikal hareket veya horizontal hareketle, işte Yukarısı dediğimiz yer yani, vertikal yükselme yaparken ki gökyüzü olaraktan gördüğümüz yerdeki, ana Kutup yıldızı, galaksimizi devir ettiren bir kara delik şeklindedir. Bir nevi manevra yaptıran, o spiral dönüşü yapmamızı sağlayan, çekim kuvvetine sahip, dalganın Merkezi, Aynen bir çubuk ya da Değnek alıp, suyun içinde sümüklü böcek şeklinde bir dalga oluşturmaya benzer. İşte bu dalgayı oluşturan merkeze Biz Kutup yıldızı Diyoruz ki, o da radyasyon yıldızıdır, ve Radyasyon yayar. Bizim vertikal yükselmemizde ki, her yükselişte, ona bir adım daha yaklaşırız, Eğer, Aynen bizim sistemimizdeki 21 Haziran'a gidiş gibi hareketimiz dolduğu zaman, spiral DNA sarmalı yada Edirnede ki Selimiye camisinin minaresine çıkışı andırır, yada vidanın yivi gibi her bir tur attığımızda, bir  ileri, ve bir yukarı çıkmış oluruz, eğer 21 aralık'a doğru gidiş gibi hareketimiz varsa, döndükten sonra, ondan uzaklaşaraktan, aşağıya inerekten, vertikal olaraktan aşağı inerekten bir hareketimiz vardır, işte her ikisinde de güneşimiz dönüm noktasına geldiğinde dönmesi gerekir, ve dünyamızı ve diğer gezegenleri de kendisi ile birlikte döndürmesi gerekir, Buna biz işte yengeç dönencesi oğlak dönencesi diye tarif ediyoruz. birisi vertikal birisi horizontal ve bu  defa ki yükselmede ki şu andaki hareketimiz, galakside Aynen dünyamızın yengeç dönencesine gitmesi gibi olan hareketi gibi değil de, 21 Aralık yani oğlak dönencesine gitmesi gibi hareketini yapmak üzereyiz, Çünkü vertikal bir yükselme yapmaktayız, ve bu yükselme sebebiyle, Aynen Pisagor üçgeni gibi, her yükselmede ki  bir tur, Asır denilen tur, daha küçük bir zaman birimi  olmakta, artık dönme turu 100 Yıl değil de, seksen altmış yetmiş gibi küçülmekte. Öyle olunca, Çünkü şu anda Dünyamız da radyasyondan nasıl faydalanacağımızı  keşfettiğimiz yerlere geldik, çünkü radyasyon, en uzak noktaya dalga yollamanın En kolay yöntemi, Çünkü biz Kutup yıldızı kadar uzak bir yıldızın ışığını görebiliyoruz ki, o yıldızı biz onun yolladığı radyasyon parçacıklarıyla bile biliyoruz. Ve bugün telefon, cep telefonlarının kullandığı sistem işte G4 G3 veya G5 şeklinde radyasyon, Radyasyon dalgası kullanaraktan yayım yapan bir sistemi kullanmaktayız. bu Eskiden Radyo dalgaları kısa dalga, uzun dalga, FM şeklinde dalgaları kullanıyorduk, ve bugün mikrowelle yani mikro dalgaları da kullanıyoruz, ve bunun altındaki dalgalarda radyasyon dalgaları. ve o yüzden etrafımız her taraf radyasyon dalgası halinde, fakat radyasyonu biliyoruz ki : hücreleri öldüren bir dalga sistemi, ve bunu daha önceki vaazlarımızda söylemiştik, bu yeni sisteme hızlı olaraktan geçmeyelim, yoksa insanlar Helak olur, çok ölümlere sebep olur, yavaş yavaş geçtiğimiz zaman, insan vücutları kendisini buna uyumlu hale getirecektir yavaş yavaş, ve o zaman bu sistemi kullanabiliriz diye tarif etmiştim. Evet biraz sabrettiler, fakat kıyamete yakın olduğumuz için, son varış noktamıza yaklaştığımız için, yani Kutup taklasında her seferinde sıfırlama gerçekleşmekte, ve dünya çıktığı zirveden tekrar aşağıya inmekte, aynen bu  SIFIR noktasına yani zirveye çıkıp, zirveden tekrar basamak basamak aşağıya inmek gibi fakat, bunu Allahu Teala Kur'an-ı Kerim'de :  şeytan aleyhillana öyle bir kibirlenme gösterince, oraya çıktığı zaman, kendini tanrı iddia etmesi yahut da, üstünlük iddia etmesi yüzünden, "Racim" Kovdum seni aşağıların aşağısına attım sizi, birbirinize düşman olaraktan üçünüzü de attım demesi, yani oradan merdivenden inme şeklinde değil de, kovulma ve atılma şeklinde bir  tezehür göstermekte, ve meydana gelmekte. ve Bu atılma sebebiyle, yani Minareden düşmek gibi ve sıfırlanma gerçekleşmekte, o yüzden her Kutup taklasında dünyamızdaki yaşam bilimleri ve birimleri tamamen temizlenmiş, ve sadece ümmeti Necat denilen, Mehdi  ve o zamanın mehdisinin etrafında toplanan kimseler kurtuluşa ermişler, ve bunların ismine "müttakiler" yada Allah'a Yaklaşanlar denilmiş.
Dönüş aynı dönüş, sistem aynı sistem, ve her seferinde zirveye çıktığımızda, Kutup Yıldızı'nın yanına varmış oluyoruz, Kutup yıldızının yanına Vardığımızda da, sistem radyasyonla çalışan keşifleri bulmak oluyor, ve bunları bulduğumuz zaman, eğer Bizler kainata zarar veren şeyler ve insanlığa yaratılışa diğer canlılara ve diğer sistemlere zarar veren bir buluş ve icat yapmaya kalkmamız yüzünden işte, ya da Allahu Teala'ya, Aynen şeytanın tasladığı gibi, büyüklük, tanrılık taslamaya başladığımız zaman, Allahu Teala hepimizi tekrar aşağıya atıp aşağıların aşağısına indirdik buyurduğu Minareden aşağı atılmak gibi. Pisagor üçgeninin zirvesinden en aşağıya yani arz denilen dünyaya, dünyanın da 7 Sema'nın en alt basamağına atıldığını, yani sıfırlanmanın gerçekleştiğini görüyoruz. Bunu Düya'nın ömrü ile yaklaşık olaraktan 6 defa olduğunu varsayıyor bilim adamları, ama İslam tarihinde Peygamberimizden gelen hadislerden, bunun 4 defa olduğu ve bu sonuncunun 5. olacağını bize bildirmiş ve demiş ki:  Aslında Bu döngüde dünya hakimiyetini iki defa kötüler kazandı, iki defa da İyiler kazandı, bu son defasında Mehdi ile birlikte olanlar ve İyiler kazanacak şeklinde tarif edilmiş, ve bu ayet ile sabittir ve buyuruyor ki Rabbimiz kur'an-ı Kerim'de :  "yeryüzüne sonunda Salih kullarım varis kalacak"  yani "yeryüzünün mirasını sonunda Salih kullarım Devralacak" ayeti mevcut. Hani Şeytan aleyhillane kibirlilik tasladı, tanrılık tasladığı zaman, Şeytan aleyhilleana dedi ki Rabbimize:  "sen madem beni böyle azdırdın, Ben de senin kullarının doğru yoluna durup, onlara sağından solundan fistekler vererekten, onları doğru yoldan saptıracağım, ve sen onları sana gelir, yada geri döner vaziyette bulamayacaksın"dedi. veyahut da "sana kulluk eder vaziyette bulamayacaksın" dedi. Hani dedik ya işte bu vertikal yükselme veyahut da horizontal dönüş, galaksideki ana yıldızın etrafında, bu ana yıldız da, işte bizim batmayan Güneş dediğimiz, baki olan Allah, veyahut da batmayan güneşin etrafındaki dönüşümüz, işte burada ki onları sana gelir vaziyette bulamayacaksın demesi, Çok kimsenin aynı Bu "Simurg efsanesi"nde ki kuşların, başlangıçtaki çok kuşun tanrı'yı aramaya çıkması, ve fakat yolun yarısında çoğunun geri dönmesi ve, fire vermesi sebebiyle, sadece 40 kuşa düşmeleri gibi, İşte onları şeytan aleyhileane,  yoldan saptırıp, sana döner vaziyette bulamayacaksın diye iddia etmesi yüzünden, Rabbimiz kızdı ve " in Oradan aşağı, kovulmuş şeytan, Sen benim Has ve Salih kullarıma hiçbir şey yapamazsın" buyurdu Hadi git Ne yapacaksan yap buyurdu, O zaman, şeytan aleyhileane, "bana kıyamete kadar mühlet ver" dedi, Cenabı Mevla "tamam mühletlisin" dedi "Hadi git Ne yapacaksan yap" dedi. işte o yüzden yolumuza Pusu Kuran şeytan, o yüzden bu vertikal ilerlemede, daha yerimize varmadan önce, çoğumuzu öldürerekten, çoğumuzu hasta ederekten, çoğumuzu birbirimize kavga ettirerekten, yoldan alıkoymakta, ve Tanrıya giden yolda, yolumuza engel olmakta, yahut da Allah'ın kurallarına uygun hareketimize engel olmakta, işte burada yani buradaki ayeti kerimede buyurulduğu gibi "sen benim Salih kullarıma hiçbir şey yapamazsın" buyurdu, bu kapı gibi  bir ayet, Öyle olunca, en son Mehdi Aleyhisselam ile birlikte olanlar o salih kullara olacak. Peygamberimizin "karda sürünüyor bile olsanız, emekleyerek de, olsa mehdi'ye gidin" buyurmasının sebebi, işte doğru yolun ve kurtuluşun anahtarının, Mehdi ile birlikte olmakla olduğunu, Mehdi'nin inkşaf eden bilgileriyle hareket etmekte olduğunu, kurtuluşun ve müttakilerden olup, geleceğe ahirete yolculuk edebilmenin tek çaresi olduğu, bu hadislerle ve ayetle sabit. Öyle olunca işte vertikal hareketimiz sebebiyle, güneşimiz ve dünyamız, ana yıldız olan Kutup yıldızına, Biraz Daha yaklaştı. ve burada "ögel ana" (öglena)  veyahut da "öcal ana" yada "Eugenia" GEN25 denen tek hücreli bir canlı, ve ilk defa canlılığın başladığı yere gelmiş bulunuyoruz. yaklaşık olaraktan, tam yeri neresidir ben de bilmiyorum, Ama yaklaşık olaraktan gelmiş bulunuyoruz, dönüş sebebimizle her dönüş bu burçlar ile tarif ediliyor, ve her burcun menzilinde, aynen balık burcuna gelindiğinde, balık burcu özelliklerini göstermesi, Bilmem, Aslan burcuna gelince, Aslan Burcu'nun özellikleri ve etkilerinin görülmesi gibi, buraya geldiğimiz zamanda  da galaksimizdeki sistemde, bu şu altyapıdaki burçlar değil de, bu üst burclar, yani düşünün ki  kale yada sur sur içinde, sur Sur içinde şeklinde bir sistem, ve bu üst surdaki kalenin burclarından bahsediyoruz burada, buradaki Ögel ana ya da öcal ana denilen ve yahut da kamçılı hayvan ve amip denilen canlının ilk örnekleri olan yapımız, onun ilk canlılığı kazandığı yere gelmiş bulunuyoruz, ve o İşte buradaki sistem, hücre kurutan radyasyon dalgasına maruz kaldığı için, buradaki bu radyasyonda sağ kalabilen canlılar, kendileri bir çeşit savunma mekanizması üretmişler vücutlarında, ve bakteri denen Yapı sistemi oluşmuş. Bir nevi bakteri ve Mikroplar denilen sistem. Mikroplar öyledir ki, bazı Mikroplar çok sıcaklıkta yaşayabilirler, bu canlılar 300 santigrat derecede yaşayabilen canlılar var, radyasyonda yaşayabilen canlılar var, suyun içinde boğulmadan yaşayabilen canlılar var, basınç içinde yaşayabilen canlılar var, basınçsız ortamda yaşayabilen canlılar var,... ve bunların hepsi değişik savunma mekanizmaları oluşturan canlı türleri, Hepsi de bakteri türlerinden, ya da mikrop denilen cinsten bir yapı halindeler. İşte buradaki sistemdeki ilk canlılık onlar sayesinde var olup ve üreyerek devam ettik ve, çok hücreliye de geçip daha sonra  hayvan ve bitkiler şeklinde yapı göstermiş, daha sonradan insan denilen Aziz varlık üretilmiş sonrada erkek ve dişi olraktan eşeyli üreme ye evrimleşmiş, ve şu anda işte, o öglena ya da tek hücreli canlının olduğu yere geldiğimiz için, buradan geçiş sistemi, aynen Mesela bir seyahatte, Mesela bizim Gmünd ilin den Schrems'e gelen yolculuğumuzda, Schrems'in ana merkezine gitmek için bir köprü var, ve bir çay var, çayın üstünde köprü var, o köprüden  illa geçmek gerektiği gibi, illaki köprüden geçmek gerektiği gibi, aynı Bu galaksimizdeki yolculuğumuzda da, öglena denilen ilk canlı türünün sünnetini işlemeden buradan ileriye geçebilmek mümkün değil gözüküyor, benim keşfi bilgilerimce.  Bunu İslam tarihinde peygamber efendimiz şöyle tarif etmiş : mescitte ashabıyla otururlarken, Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: "tam şimdi, bu sırada, şeytan aleyhillane kamçısını, ya da kuyruğunu kıçına soktu ve üredi" diye tarif etmiş. Bu şeytan aleyhillana'nın ana yapısı dedik ki işte, mikrop ve bakteri yapısı gibi, o büyük bir sistem halinde fakat, biz o'nu canlılık sisteminde, Bizden önceki canlı Yapı olduğu için, biz onun yapısını anlayamıyoruz, ve onun yapısı işte, tek hücreli canlı olduğu için, ilk defa üreme  sisteminde eşi Yok, eşi olmadığı için, kendisini geliştirmiş, ve kamçısını veyahut da kuyruğunu kıçına sokaraktan üreyip, canlılığı devam ettirdiği görülüyor, yani Ondan sonra da bölünme yaparaktan çoğaldığı ve, bu sistem, İşte bu canlının sünnetini işlemeden geçmek yok.

Bu sünnet bugün Nasıl yapılacak?

işte radyasyon hücre kuruttuğu için, Affedersiniz hepimizin kıçı belli zaten, dübür ya da anüs denilen bölgemizde, bağırsak sistemimizde, işte kabızlık meydana geldiği için, dedik ya suyu da kurutuyor, hücreyide kurutuyor, ve suyun  oksijen Bağlarını koparıyor bu radyasyon dalgası, G4,  G3 ile hepsi daha fazla radyasyona maruz bırakıyor bizi, ve şu anda G5'e G6'ya G7'ye gidildiği için, artık sistem holografik iletişim sistemine geçmek üzere, Yani artık biz istanbul'da oturup, fakat Ankara'da bedenimizle görüşme yapabileceğiz, "TAYYI MEKAN" "TAYYI ZAMAN" oradaki kimseleri de görebileceğiz, onlar da bizi görebilecek, dokunabileceğiz oturabileceğiniz kalkabileceğiz, Oradan da görüşmemizi yapıp dönebileceğimiz holografik görüşme sistemi,  keşfedilen yeni bir iletişim sistemine geçmek üzereyiz. işte onun uygulanabilmesi için. önceki deltoidden bulduğumuz bilgiler ile, şu anda bu sisteme geçmek üzereyiz, ve bu sisteme geçebilmemiz için de, işte bu radyasyonu daha verimli şekilde kullanmamız gerekmekte, O yüzden de G5 Dalgasına maruz kalıyoruz, G5 denilen iletişim sistemine geçeceğiz fakat, burada İşte bu radyasyon hücre kuruttuğu ve suyun moleküler Bağlarını kopardığı için, vücudumuz elastikiyetini kaybediyor, ve herhangi bir kabızlık durumunda, dışkının birikme yapması sonucu, ve büyümesi sonucu, kaka dübürden atılırken oluşabilecek herhangi bir yırtılmanın, daha sonra o bölgenin ıslak kalmasının sebebi ile iltihaplara yol açtığı, ve bu iltihabında daha ileriye doğru, vücudun hiç yapılarına doğru ilerlediği, ve bütün sistemi tahrip edip, ölümlere sebep olduğu, bugün görülmekte, bir sürü sanatçı ve insan bu sebepten hayatını kaybetmek de, "çoklu organ kaybı" denilmekte bunun ismine de...

işte bu hastalığın, benim keşfi bilgilerimle tedavisi ve çaresi şu şekilde :

işte aynen o ögelene ya da öcal ana yani ilk yapımız ilk canlı türü yapımız olan Eugenia Denilen yapımızın sünnetini işlemek zorundayız. O da işte yani kamçımızı, ya da Elimizi, bugün kremler var, E vitamini kremleri, ve bunun geliştirilmiş versiyonunu "penaten" "Nivea" ve benzerleri, Bu yara kurutucu ve bir de hidro Su bazlı Nivea kremleri var, ve içinde E vitamini ve ve bir nevi altıgen yapıyı hücreyi hücre Bağlarını tekrar meydana gelmesine, hücre bağlarının tekrar kurulabilmesini sağlayan, ve yırtık ve yaraları tamir eden bir krem geliştirilmiş, E vitaminiden zengin, ve bu oktagon yapıyı koruyan, bir nevi Omega içeren, ve hepsi mişung edilmiş karıştırılmış, ve krem halinde, ilk defa "penaten"denilen Marka ile çocuk pişiklerinde iyi gelen bir krem keşfetmiş 1800'lerde, o kremin benzerlerini de bugün Nivea tarafından da geliştirildi ve işte bu sünneti işlemek için de, büyük hacete yani dışkı çıkarmaya gittiğin zaman, herhangi bir kabızlık durumunda, veyahut da kabızlık olmasa bile, her defasında, sol işaret parmağınıza krem alın, bu kremde ile dübürünüzü etrafına sürün ve hafif parmağınızın ucu girecek kadar içini  de parmağınıza sokaraktan yağlayın, zaten  mesela sadece çuvalın ağzı büzüldüğü, diğer yerleri geniş olduğu gibi, mesela çuvalı iple bağladığımız zaman, bir buğday çuvalını çuvalı iple bağladığımız zaman, çuvalını ağzını iple bağladığımız zaman, Sadece ucu büzülür değil mi, büzülen kısım işte hasar görmekte ve yırtılma olmakta, ilk yırtılma olmakta, O yüzden o ağzını işte ucunu, parmağımızı kremleyip yağlayıp, o ucunu yağladığımız zaman, oraya yardımcı oluyoruz, ve hücrelerin yırtılmadan ve yağlı olduğu için yani, vışır vışır kaygan hale gelmesi sebebiyle, o dışkının yırtmadan dışarı atılmasını sağlamış oluruz, herhangi bir yırtılma olduysa, daha önceden yırtılma olduysa, onu da işte yine oraları yağlayaraktan, yine ona faydalı oluruz, fakat buradaki yine önceki yaraları kapatmak için ise, papatya çayı ile ve bir de adaçayını karıştırıp çay halinde kaynatıp, soğuttuktan sonra, hafif ılık şekilde tuvaletimizin kaytasını temizledikten sonra,  orayı Bu Adaçayı ve papatya çayı ile taharet ederekten, içini dışını, hafif içini ve dışını yıkayaraktan, oranın tekrar eski halini kazanmasına, iltihapların gitmesine yaraların kurumasına sağlarız, ve orayı bir de ondan sonra o kremle yağladığımız zaman, işte yaranın içeriye doğru iyi olduğunu göreceksiniz. Yani bunu, tuvaletinizi hem yapmadan önce orayı kremleyip ağlayacaksınız, hem de tuvaletinizi yaptıktan ve çıkmadan önce, Bu karışım ile çay ile taharet ettikten sonra, ardına da, bu hidro kremleriyle, bu krem ile yağlayacaksınız ki, o şekilde yaralar iyi olacak, yahut da yara olmasa bile hafif yırtılmaya yüz tutmuş gerilmeler, tekrar tamir olacaklar, içindeki Omega sebebiyle yeniden hücre Bağları kurulacak ve Efendim hidro  sayesinde de oksijen sayesinde, oksijen Bağlarını tekrar kazanması sebebiyle de, elastikiyet kazanacak, ve tekrar eski haline, eski halini almasa bile, o na benzer bir yapı oluşturacak, en üst kaslarınız ya da dübür kaslarınız. işte bu Aynen o peygamberimizin hadisinde dediği gibi, bu sünnet böyle, kıçını yağlamayan ve  kendi kıçına parmak atmayan bu devirde bu "öglena" sünneti ya da Öcalan'ın sünneti ögel ana sünneti yapmayan, işlemeyen ahirete geçemez, bir gün gelir organ kaybından ölür, ve müttakileriden olamaz. Çünkü galakside burçlar sisteminde, üst burçta bu ögelena ya ya da Öcal ana ya da EU GEN A denilen ilk yapımızın bulunduğu yere geldiğimiz için, onun etkisine maruz kalıyoruz, onun koyduğu sünnete uymayan, buradan geçemez, Buradan daha ileri geçemez, vesselam. Makalemiz Buraya kadar.

Hasta olanlara Allah'tan şifa, Hasta olmaya yakın olanlara, da sünnete ittiba ile, bu beladan, halasa, kurtuluşa ermeye vesile olması dileklerimle

selam ve sevgilerimle hoşça kalın

Raşit Tunca
Bu bir karoglan Raşit Tunca makalesidir
Avusturya Gümünd ili Schrems  ilçesi Bugün 24 Ağustos 2023 perşembe saat sabah 7:29

Esma-ül Hüsna ve Esma-ül Hüsnanın Anlamları Hakkında

 Esma-ül Hüsna ve Esma-ül Hüsnanın Anlamları Hakkında