5 Nisan 2024 Cuma

Kadir Geceniz Mübarek Olsun V040420242147

 Kadir Geceniz Mübarek Olsun V040420242147

 


Etiketler : Kadir Geceniz Mübarek Olsun ,Kadir Gecesi ,Ramzanin 27. Gecesi ,Takdir Gecesi ,Karar Gecesi ,kuranin indigi gece ,Mübarek gece ,Kandil gecesi ,Dini Resim ,Dini Fotoğraflar ,Dini ,islam ,islami ,islamic ,Kuran ,Ayet ,Allah ,Din ,Peygamber ,Allah Yazılı,Allah,Calligraphy,Allah Yazılı Web Button,Allah Yazılı Web dügme,Allah Yazılı PNG Logo,Sarı , Kırmızı , Mavi , Yeşil , Pembe , Mor , Turuncu , Kahverengi , Siyah , Beyaz ,Gri ,Yellow ,Red ,Blue ,Green ,Pink ,Purple ,Orange ,Brown ,Black ,Grey ,White ,Gelb , Rot , Blau , Grün , Rosa , Lila , Orange , Braun , Schwarz , Weiß ,Grau ,Muhammed Yazılı ,Muhammed ,Calligraphy ,Muhammed Yazılı Web Button ,Muhammed Yazılı Web dügme ,Muhammed Yazılı PNG Logo

27 Şubat 2024 Salı

Kalp Gözü Yahutta Gönül Gözü Nedir?

 


 

Kalp Gözü Yahutta Gönül Gözü Nedir?

Gönül gözü ya da Kalp Gözü, insanın olayların farkına varmasını sağlayan bir anlayış, bir firaset, ve fuattır

Bunun mertebelerine gelince

"Hissi kablel Vuku" denilen 1. basamak

Bir olay olmadan hemen önce o olayın olacağını hissetmek, olmadan önce bilmek, fakat bunda kötü olan taraf, herhangi bir önlem alamazsın, çok kısa mesafelidir, olmadan biraz önce bilmek, mesela birisinin geleceğini gelmeden az önce bilmek, ve mesela Ahmet geliyor gibi hissederekten bilmek, ve az sonra da onun kapıdan girivermesi gibi bir olay, bunda herhangi bir tehlike durumunda, önlem almanıza yetecek kadar vakit yoktur.
bunun biraz daha üstü Salih Rüya şeklinde olanıdır

Salih Rüya denilen 2. basamak


Bir olayı olmadan önce, size Rüya yoluyla görüp, o olaya karşı tedbir almanız için, bir hafta, birkaç gün önce, veya bir ay önce, size bir rüya gösterilir. o rüyayla olayları yorumladığınız zaman. herhangi bir tehlike durumunda, size almanız gereken önlemleri almanızı kolaylaştıracak bir zaman dilimidir. Bunda, gelen tehlikeye karşı tedbir almak mümkündür, herhangi bir seni sevindirici bir olay durumunda da önceden bilmek mutluluk verir.

Yanınızda görevli melaike bulunur 3. basamak

3 basamak yanınızda görevli melaike bulunur ve her an gözetim altında bulundurulursunuz, ve size her olay karşısında uyarılar gelir, saga bakma, ya da sola bakma, ileride falancı var, ona selam ver, Buradan şunu al, buraya şunu bırak, şuna yardım et,.. gibi her olay karşısında size anlık gelen ilhamlardır. Bu ilhamlar, sizden ayrılmayan Bir meleğin size yardımcı olmasıyladir, bu hal ancak İhsan makamına çıkmış kimselerde meydana gelir, görüyor gibi iman eden kimseler de meydana gelir,



Allah'la görüp, Allah'la duymak, Allah'la yürüme  4. basamak

Bir Hadisi kutside

"Kulum Bana Farzlar ve nafilelerle yaklaşır, Ben o'nun gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum..."  dediği hadis de ki, artık Allah'la görüp, Allah'la duymak, Allah'la yürümek, halini almış kimseler, Bu mertebenin dördüncü basamağında yer alır. Bizzat Allah ile kelam eder her halinde, bu hal tasavvufdaki ölü yıkayıcın elindeki  ölü gibi olmak kuralını getirir,  ve Allah'dan gelene itiraz etmemek gerekir ki, ve hani Hz. Muhammede "illa vahyun yuha" ayetindeki, o vahyden başka şey konuşmaz kuralı, artık Allahın istemedğ bir hal o kimseden zuhur etmez, çünkü onu yöneten bizatihi Allah Tealadır ölüyü döndürür gibi onu Allah yönetir, sola dön, öne bak, selam ver,..... v.s.

Gönül gözünün kalp gözünün açılması için yapılması gerekenler

Daimi Zikir
Daim mi Zikir nedir? yani vird, insanın günlük veyahut haftalık yaptığı zikirler olması lazımdır ki, Allahu Teala kur'an-ı Kerim'de buyurmakta "Kalpler ancak Zikir ile doyar tatmin olur" kalbini doyurup beslemeyen bir kimse, vicdanının sesini duyamaz, meleklerin sesini duyamaz, ve Kalp Gözü denilen basireti açılmaz.

Fizikte ve teknolojide buna sensörler deniyor,

ALINTI

En geniş tanımıyla sensör amacı ortamındaki olayları veya değişiklikleri tespit etmek ve bilgileri diğer elektronik cihazlara genellikle bir bilgisayar işlemcisine göndermek olan bir cihaz, modül, makine veya alt sistemdir.

Sensör her zaman diğer elektronik cihazlarla kullanılır. Sensörler çoğu insanın hiç farkında olmadığı sayısız uygulamanın yanı sıra dokunmaya duyarlı asansör düğmeleri (dokunsal sensör) ve tabanına dokunulduğunda kararan veya parlaklaşan lambalar gibi gündelik nesnelerde kullanılır.

ALINTI SONU

“Onlar o kimselerdir ki, Allah imanı kalplerine yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir.” (Mücâdele: 22)


Mesela bir Sensör sıcaklığa duyarlıdır ve sıcaklığa göre uyarı bildirimi yapar Eğer sensörün ayarını minimum dereceye getirdiğiniz zaman, mesela 5 dereceden yukarısında haber et Dediğiniz zaman, derece 5 dereceden yukarıya çıktığı zaman size bildiri verir, sinyal verir, yahut 4 derecenin altına düştüğü zaman buzlanma olacak, bana haber ver Dediğiniz zaman, 4 dereceden aşağı düşen hava sıcaklığında size bildiri verir, bu genellikle arabalarda, modern arabalarda mevcuttur, arabanın göstergesinde hava dört dereceye düştüğü zaman buz işareti ile sinyal verir, ve akustik bir sesde verenler var, yani yolda buzlanma olabilir diye size bildirir, İşte bu bir sensördür. yine sensörlerdenr mesela sese Duyarlı sensörler vardır belli gürültüden yüksek olan seslerden sonra bana haber ver Dediğiniz zaman, mesela hastanenin bulunduğu bölgede seslerin yüksek olmaması lazımdır, oraya konacak bir radar sisteminde mesela gürültü yapan bir araba, yahut da gürültü yapan bir kimse olduğu zaman, onun görüntüsünü çeken bir sensör, o kimseye ceza yazılması için gürültü yaptığından dolayı, rahatsızlık verdiğinden dolayı radar cezası. işte böyle bir sensör mesela o bölgenin rahatsız edilmemesini sağlamış olur, hastaların rahatsız edilmemesini sağlamış olur, misal olaraktan verdim. Bunlar, işte bu sensörler gibi hassas duyarlı sensörler vücudumuzda da mevcuttur, işte onlar da bize Melek gruplarının sinyallerini algılamamızı sağlayan sensörlerdir, Bunlar "Kalp, Ruh, Sır, Hafa,  Ahfa ve Nefs" Denilen 5 Cevher+can  veyahutta letaiftir.
bunlardan kalp birincisidir işte kalp gözünün yada gönül gözünün açılması demek, 1. sınırdaki sesleri duymaktır, yani sensörün algılama hassasiyeti ile alakalıdır, dediğim gibi, birincisi "Hissi Gablel Vuku" şeklinde olduğu için, olayı olmadan hemen Az önce, duyduğu veya gördüğü için, olaya bir tedbir alamazsınız. Hani bu, dämmerung sensor var, gece ve gündüz sensörü vardır, akşam hava karardıktan sonra lamba yansın, sabah güneş doğmadan önce kapansın diye, ışığa hassas sensör vardır, Bu sensör işte mesela alacakaranlıkta yansın şeklinde olduğu zaman, işte duyarlılığı, ışığı ne kadar aldığı zaman yandığının hassasiyeti ile alakalı. yahut da hareket ve kıpırdanma sensörü"Alarm Anlage" lerde vardır genellikle, ve herhangi bir kıpırdanma ve harekette, bu sensörün algılama kapasitesi, mesela 3 metre içindeki görüntüleri algılar, ya da 4 metre içindeki görüntüleri algılar gibi hassasiyeti vardır, ve bunu mesela 90 derece yi algıla yahut 360 dereceyi algılar gibi hassasiyeti vardır, İşte buradaki hassasiyetinden Anlaşılacağı gibi, mesela 3 metrenin dışındakileri bilemez, işte olayın da bize ne kadar yakın olduğuyla alakalıdır, bu "hissi kablel vuku" da olay bize yaklaştıktan sonra, yani olay ufkuna, olay ufkuna girdikten sonra bize haber gelir o melaikeden, kable Vuku yani olmadan hemen önce dir ve tedbire vakit yoktur. Ondan sonraki Salih rüyalar dediğimiz gibi, birkaç gün önce, veyahut Bir hafta önce, veyahut bir ay önce, veyahut bir sene, 2 sene önce de olabilir, hani Yusuf Aleyhisselam'a tedbir alması söylendi de 14 yıllık bir olaydan bahsedildi 7 yıl sonra 7 yıl sürecek bir kıtlıktan, olacak olayın Haberi geldi, 7 yıl sonra kıtlık gelecekti, 7 yıl önce de bolluk bereket devam edecektir, Öyle olunca sensörün hassasiyetiyle alakalı olduğu gibi,

“Kalpler kaplar gibidir. Bazıları diğerlerinden daha çok alır.” (Ahmed bin Hanbel)

Rüyada da, Salih rüyada da, bize gelen olayın veya kaza Bela'nın uzaklığı ve ehimmiyeti ne kadar ehemmiyet göstermemiz gerektiği o rüyayla bildirilir, ve bizim o konudaki hassasiyetimizde, İşte bu çakralar vesilesiyle, yahutta  letayflar vesilesiyle bize yakınlığını yahut duyarlılığı hassasiyeti, işte bir Kalp gözüyle hissetmek, ikincisi sır, herhangi bir Sırrın bizde açığa çıkması, üçüncüsü hafa yani  gizlinin gizlisi  bir olayı Biz de Vuku bulmadan önce bilinmesi, Ondan sonraki ise ahfa çakrası ile Aynen Yusuf Aleyhisselam'a gelecek olan olayı 7 sene öncesinden bildirilmesi gibi çok uzak bir olayı ama ehemmiyeti önemli hassas olan olay ve başlamamız gereken tedbirlerin başlamasından önceki zamana kadar olacak olayı bize olmadan önce bildirilmesi gibi, ve nefis çakrası ise, ölmeden önce öleceğini bilmek gibi, mesela adam 110 yaşında ölecek, Ama 40 yaşında bunu biliyor olabilir, yani uzun zaman dilimi, hangi gün öleceği nerede öleceği, ne surette öleceği, hepsini biliyor olabilir, bildirilmiş olabilir, takdir defterinden okunup söylenmiştir, bu kadar uzak bilgilere  yıldızname bilgileri denir. Yani müneccim bilgisi, yıldızları okuyaraktan gelecekten haber vermek burç ilmi, Burç ilmi ile fal Aynı şey değildir. Mesela Türkiye'de devlet planlama teşkilatı vardır ve bu Planlama Teşkilatı devlet için yapılacak şeyleri 10 senelik plan içinde yapar Mesela 10 senelik planı vardır falan yerde baraj yapılacak, filan yerde yol yapılacak, filan şehir il olacak, filan köy ilçe olacak gibi, 10 senelik plan yapılır, böyle bir plan yapıldığı gibi zamanı yaklaşan plana göre hareket edilir, şu sırada tamamlanacak, şu vakit başlanacak şeklinde plana işlenmiş olabilir , işte bunlar planlandığı gibi, Allahu Teala'nın da takdiri ezelisinden planladığı, Her insanın Kader çizgisi vardır, Bu herkesin kitabında yazılıdır, Yani bir filmin senaryosu gibi, senaryo da onun oyanayacağı rolün tamamı yazılıdır, sözleri dahi yazılıdır, hareketleri dahi yazılıdır değil mi, giyeceyi elbisesi dahi yazılıdır, Öyle olunca, Bizim de Kader kitabımızda, rolümüz yazılıdır, Kader kitabındaki bu rolü okuyabilen bir kimse, işte bize yaklaşan cüzi kaderimiz hakkında haber verebilir, Mesela bu konuda Yıldızname bilgisi olaraktan, der ki, 60 yaşında şöyle bir şey gelecek, eğer sen onu atlatabilirsen paçayı sıyırırsan, Ondan sonra 80 yaşına kadar yaşayacaksın der, işte bu olay da anladığımız anlatıldığı gibi, müneccim bilgiside yani Kader kitabını okumak, işte yol ayrımına Gelinmiş demektir, Oradaki bir olayın işte, Tehlikenin görülmesi, Tehlikeli yerde olay ufkuna gerilmiştir, hani ekin ekilmiş ve sene geçmiş ve hasat mevsimine gelinmiş, sen o sene ekttiğinden ne biçeceksin, Yani sene nasıl geçti, yağmurlu mu, yağışsız mı, ve sen sonuçta verimli bir hasat mı yapacaksın, verimsiz bir hasat mı, İşte bu yol ayrımına gelindiğinde, senin hakkında yeni bir kader çizgisi meydana gelecektir, ya iyiye doğru, ya da kötüye doğru bir kader çizgisi meydana gelecektir, işte oradan müneccim bilgisi olaraktan denir ki, falan yaşında şöyle bir şey olacak, veyahutta falan Yaşta Bir tehlike var, Orayı atlatabilirsen ,.... der Bunlar müneccim bilgisidir, Kader kitabındaki okumalardır, mülk suresinde Allah-u Teala buyurur ki Siz semaya bakmıyor musunuz, hiçbir karışıklık var mı, semada  gelecek te futurda bir bozukluk var mı, dönün dönün bir daha bakın hiçbir Bozukluk göremeyeceksiniz der, yani kader yazılmış bir senaryo gibidir, Herkesin başına gelecek olan Takdiri ilahi, ama Allahu Teala işte bize seçenekler sunmuş, olasılıklar silsilesi, Bir olasılıktan bir olasılığa geçmekteki yol ayrımında, işte tehlike vardır, Bu da bizim Cüzi irade ile açtığımız kapılara bağlıdır, işte Kalp Gözü veyahutta ve Letaifler ile Bize gelen sinyalleri sensörlerin verdiği sinyalleri iyi anladığımız zaman herhangi bir durumda ne tedbir almamız gerektiğini, yahut da nasıl davranırsak, nasıl bir sonuca gideceğimize  dair bize işaret vardır, bize kolaylık içindir, kazanmamız içindir, yanlışlardan doğruyu seçebilmemiz için kader kitaından yani bir nevi seneryomuzdan bir nevi kopya bilgi verilmesidir, Hani diyor ya Duha suresinde peygamberimiz için seni delalet içinde bulduk ve sana Hidayet verdik diyor, esteuzubillah "vevecedeke dallen feheda"  ayeti Göstermektedir ki işte, doğru yolu seçmek için Bize Rehber, Hidayet rehberi olacak bilgiler, diyor seni delalet içinde bulduk, ve doğru yola ulaştırdık, doğru yola ulaşmak için bize tiyolar verilmesi dir. Bu her Mümin için aynı şekilde, aynı dereceye ulaşmış kimseler aynı bilgilere ulaşırlar onlara kolaylık vardır.

“Doğrusu bunda kalbi olan kimse için bir öğüt vardır.” (Kaf: 37)


“Allah Bir Kimsenin Kalbini Müslümanlık İçin Açarsa, O Rabb’inden Verilen Bir Nur Üzerinde Değil midir? Kalpleri Allah’ı Zikretmeye Kaskatı Olan Kimselere İse Yazıklar Olsun! Onlar Apaçık Dalâlet İçindedirler.”
(Zümer: 22)
“İyi Bilin ki İnsanda Bir Et Parçası Vardır, O İyi Olursa Bütün Cesed İyi Olur. O Bozulursa Bütün Cesed İfsad Olur. O Et Parçası ‘KALP’tir.”
(Hadis-i Şerif)

“Doğrusu Bunda Kalbi Olan Kimse İçin Bir Öğüt Vardır.”
(Kaf: 37)
“O Gün ki, Ne Mal Fayda Verir Ne de Oğullar. Meğer ki Allah’a Tamamen Sâlim ve Temiz Bir Kalp İle Gelenler Ola.”
(Şuârâ: 88-89)

“Allah-u Teâlâ sizin bedenlerinize ve suretlerinize bakmaz, fakat kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim)

Kalp gözünün açılması için

Kalp gözünün açılması için  yine helal gıda ve, şüphelilerden sakınmak, namazlarını kılmak, ibadetlerini yapmak, günlük virdini çekmek, abdestli durmaya çalışmak, Yalan söylememek, hile yapmamak, zina yapmamak, göz zinası da buna dahildir.


أَفَلَمْ يَسِيرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ فَتَكُونَ لَهُمْ قُلُوبٌ يَعْقِلُونَ بِهَآ أَوْ ءَاذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا ۖ فَإِنَّهَا لَا تَعْمَى ٱلْأَبْصَٰرُ وَلَٰكِن تَعْمَى ٱلْقُلُوبُ ٱلَّتِى فِى ٱلصُّدُورِ

E fe lem yesîrû fîl ardı fe tekûne lehum kulûbun ya’kılûne bihâ ev âzânunyesmeûne bihâ, fe innehâ lâ ta’mal ebsâru ve lâkin ta’mal kulûbulletî fîs sudûr.

Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, düşünecek kalpleri, işitecek kulakları olsun? (Dolaştılar, ama ibret almadılar). Çünkü gerçekte gözler değil, göğüslerdeki kalpler (kalp gözleri) kör olur.

Hac Suresi 46. Ayet

Kalp gözünün kapanmasına sebep olan şeylere gelince

en önemlisi iman ve küfür

esteuzubillah
"Summun bukmun umyun fehüm la yerciun"
ayeti ile allah birisinin kalbini imana mühürlediyse ve kafir veya münafık olduysa ona hidayet verebilcek kimse yoktur artik ancak Allah tekrar geri ona iman verebilir.

“Allah onların kalplerini imandan çevirmiştir. Çünkü onlar gerçeği anlamayan kimselerdir.” (Tevbe: 127)

“İşte onlar Allah’ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir ve onlar gafillerin tâ kendileridir.” Nahl: 108)

“Allah size imanı sevdirdi ve onu kalplerinizde süsledi.” (Hucurât: 7)

“Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.” buyuruyor. (Müslim)

“Kalbinde zerre miktarı iman bulunan kimse ateşten çıkacaktır.” buyurmuşlardır. (Tirmizi)

en önemli meselelerden birisi de gıdadır
helal gıdalar çok önemli
helal gıda ile beslenmek kalp gözünün açılmasına sebep olduğu gibi haram girmiş lokmalarla beslenmek de kalp gözünün kapanmasına sebep olur.
Yine şüpheli gıdalarla beslenmek kalp gözünü kapanmasına sebep olur.
Abdestsiz veya  hayızlı bir kadının yaptığı yemeği yemek Yine kalp gözünün kapanmasına sebep olur.
Besmelesiz yiyip içmek kalp gözünü körleştirir.
göz zinası kalp gözünü körleştirir.
kötü ve yanlış kimselerle oturup kalkmak yine kalp gözünü körleştirir.
gusül abdestine dikkat etmemek yine kalp gözünü körleştirir. Abdest iki şekilde olup gusül ve namaz abdestli şeklindedir, fakat teyemmüm ikisi için de geçerlidir. Abdest alamayanın Teyemmüm etmesi hem gusül'e hem de abdeste kifayet eder, Fakat işte
abdestsizken yenilen yemek veyahut da içilen su ve benzerleri yine kalp gözünün körelmesine sebep olur,
abdestsiz olduğunuz zaman en azından teyemmüm almanız size faydalı olacaktır.
yine gıybet etmek kalp gözünü körleştirir.

“Kulun kalbi istikamet üzere olmadan imanı istikamet üzere olmaz. Dili istikamet üzere olmadan da kalbi istikamet üzere olmaz. Şerrinden komşusu emin olmayan kişi cennete giremez.” buyuruluyor. (Ahmed bin Hanbel)
Yine dünyaya meyletmek kalp gözünü körleştirir.

Nasıl radyoda eski radyolarda kısa dalgayı açtığımız zaman araya parazit girdiğinde yayın cızırtılı gelirse, işte sensörlerimiz de bize sinyal verirken, Eğer araya başka sinyaller girerse, işte sensörlerin hassasiyeti gider, bize gelecek sinyalleri algılayamayız, ya da duyamayız, ya da anlayamayız, Farkına varamayız,

“Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler.” (Mümin: 35)

“Bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir. Artık onlar hiç anlamazlar.” (Münafikûn: 3)

bu örnekte olduğu gibi, işte bugün Dünyamız da telefon dalgalarıyla G5, G7, G4, G3, gibi Dalgalara maruz  insanlar, Bunun dışında internet Yayınları kablosuz dalga WIFI ile dalga olaraktan aktarılmakta, çünkü mesela internet kablo ile geliyor da, evinde sen o WIFI den geçerken bilgisayarına kadar dalga olaraktan gönderiliyor, bu gönderilme ve tekrar algılama bir yayılıma sebep oluyor, Bunların hepsi işte bugün parazit denilen sinyal bozucu dalgaların çoğalmasına sebep oldu, işte bu yüzden insanların algısı köreldi, kalp gözleri kör olmak üzere, bizim dahi ilhamlari alamamamız bu yukarıdaki saydığımız parazit yapan  dalga ve sinyallerin çoğalmasıyla olmuştur, birde Deccal'ın saldırıları  ve insanları dinsiz ve Allahsız bırakma projesi yüzünden, ve Allahu Teala da dünyaya artık rahmet gözüyle bakmıyordur belki de.

Rabbim sona kalan biz, ümmeti Muhammed'in ahir zaman kesimine merhamet etsin, Bize rahmet gözüyle tekrar baksın, acısın bizlere, ve sonumuzu hayır eylesin, amiyn

Bu bir Karoglan Raşit Tunca Makalesidir

Raşit Tunca
Schrems  18 Şubat 2024

4 Şubat 2024 Pazar

Cennet ve cehennem, ic ice girmiş vaziytte, ve bu dünyada kurulmuş vaziyette

 


 

Cennet ve cehennem, ic ice girmiş vaziytte, ve bu dünyada kurulmuş vaziyette

Dedikki cennetde bu dünyada kurlulmuş, cehennemde bu dünyada kurulmuş, ve mesela dedik elimizi uzatinca merketten yada pazardan gidip ekmeden bicmeden sulamadan mesala dometes alabiliyoruz, ama işde bizler pazardan yada merkatten alabilirken, o aldigimiz domtesi ekip bicip, ve eziyetini cilesini ceken birde ciftci amcalarmiz var, peki onlarin cenneti neresi o zaman demek lazim, ve o cileyi cekip eziyeti cekip ekip bicen ciftci amca, 1 kilo domtes için mesela 65 kuruş kazaniyor, arada araci aliyor onu pazara satiyor, o da ekmeden bicmeden, o cileyi cekmeden, arada alip satarak, yine bir 65 kuruşda o kazaniyor, ve pazarciya domatesi mesela 1,30 liraya satiyor, ve pazarci amca yine ne ekdi ne bicdi, nede tarladan taa pazara getircen diye bir cile cekdi, taa önüne kadar kamyon getirdi, indirdi, pazarda yada markettee tezgaha koydu, ve o da 65 centte o kar koydu, ve etti 1,95 liraya yada 2 liraya satti ve bizlerde gidip tüketici olarak pazardan 2 lira verip kilo kilo domtesi uzanip aliyoruz, burada cehennemi kim yaşiyor, ciftci amca, cilesi zorlugu camuru topragi yorgunlugu ile cilesini ceken o, bizler burada cennet ehli olduk, amm işde cicftci amca, ben domatesi 65 e vermeycen 67 kuruşa satcan derse, bu pazra varasyi 6 kuruş daha zam alipda variyor, ve biz bunu böyle 2 lira yerine 2,60 a almaya razi olmuyoruz, ve pahali diyoruz, ve ucuza satan pazarci ariyoruz, halbuki cileyi ceken ciftci amca bundan ancak iki kuruş kar etcek, belki borcu var, belki derdi var, hasta oldu ilac alacak, yani işde fakire fakirce katki iki kuruş, zengine zengince katki, onada iki kuruş, amma bu iki kuruş emektarin hakkimi, yoksa pazarcinin hakkimi demek yokmu ? peki bu araci arada tarladan alip gelip pazara satan, cokmu akilida, öyle ekmeden bicmeden 65 kuruş kazaniyor, hayir o da ciftci amcadan daha akilli degil, amma onunda cilesi var, tarladan aldi amma, işde pazara yetiştiremezse cürür, bütün mal zarar olur, yine satacak pazar bulamazsa, mal elinde kalir, yine zarar eder, onun cileside kendine göre, yine cile ve cehennem, peki üc emektar, ve ücüde 65=65=65 kuruş kazaniyor amma ücünün de agirligi ayni degil, cünkü ciftcinin cilesi ile, aracinin cilesi ayni degil, yine pazarcinin cilesi yine ayni degil, yine marketcinin cilesi ayni degil, öyle olunca sanki bizim köylü köy cafesinin ve dükkaninin eski sahibi musti amcanin, ben cocukken bana sordugu soru aklima geliyor, dediki sen okuyormuşsun, akilli cocuckmuşsun, haydi cevap ver bakalim dedi, 100 kilo pamuk cuvalimi agir, yoksa 100 kilo demir cuvalimi agir dedi, ben dedim ikiside ayni, o da o zaman dedi, aygina bir 100 kilo pamuk cuvali düşsemi, ayagin acir, agrir? yoksa 100 kilo demir düşsemi diye sordu, ben dedim tabiki demir ayagi kirar, o zaman dedi : bak ayni degilmiş 100 kilo pamuk ile 100 kilo demir dedi. yani öyle olunca, ciftcnin cehennemi ve cilesi ile pazarcinin cehennemi ve cilesi ayni agirlikda degil demekki, ciftcininki sanki 100 kilo demir cuvali gibi, ve pazarcininkide belki 100 kilo pamuk cuvali gibi yani. ve biz pazarda, iki kuruş pahali diye ucuz pazarci ariyoruz. biz tüketilcere ciftci amca deseki : gel sen ek bic, ve ben sana 67 degil 70 cent veren derse, kimse ekip bicmeye razi gelmez, o cileyi cekmye razi gelmez, hatta denese bile, ilmi bilmediginden o kadar verim alip masrafini kurtaramaz belki. Benim seram var, her sene nerdeyse seraya biber fidesi dikiyoz, yada salatalik dometes fiedesi, amma işde ona bakim masrafimi su parami bile kurtarmiyor, yani sadece hoby belki, yoksa bir fideyi 2 euroya alsam ondan suladim gübreledim aldigim sadece belki 5 tane salatalik tamami bu, ve ben salataligi yeri geliyor yazin bol vakitinde 50 cente aliyon, öyle olunca 2,5 liraya 5 tane salatalik hazir alabiliyorsun, amma işde peki benim su param nerde, benim yaptigim emek ve zaman nerde, yani öyle sakin ciftcinin emegini hor görmeyin, onlar o cileyi cekip de, o eziyeti cekipde, ekmese bicmese, bizler nerden hazir alip, elimizi uzatipda, bu cennet gibi hayati yaşariz, öylse ciftcinin emegine saygi duyalim ey insanoglu. amma onlarda firsati ele gecirdik diye, milleti kaziklamaya kalkmasinlar. yani herkes hakkini korur, ve vicdani ile hareket ederse, ne cifti zarar eder, ne araci, nede pazarci, cünkü eger ciftci ilk 65 kuruşu kazanmazsa, yani tüketicinin vercegi 65 cent olmazsa, bu sefer ne ciftci olur, nede araci , veya ikinci kazanc olan araci, olmazsa, o aracinin verecegi 65 kuruş olmasa, mal pazara gelmez, pazardan elimiz boş döneriz, bu hafta yollar kapaliymiş mal gelmemiş diyorlarya bazen kişin. yani öyle olunca, araci olmazsa, mal pazara merkete gelmez, yine ciftci olmazsa, ciftcinin masrafi olan, para olmazsa, ne dometes olur, ne araci olur, nede pazarci, ve pazarcinin verecegi 1,30 lira olmazsa, ne ciftci olur, nede araci, öyle olunca, cark carka bagli, cark carka bagli, ve Allah işde, bazilarina cenneti tatdirirken, bazilarina cehennemi yaşatiyor. yine ciftci amca ekdi bicdi, cile cekdi, ve dometes biber üretdi, amma ciftci amcada akşam eve gitdimi internete gircek, yada televizyon seyretcek ceryan parasi veya televizyon almasi lazim, cünkü o da televizyon üretemiyor, o da gidip marketten, elektrik elektronik magazasindan, elini uzatip, bu sefer o dometesden kazandigi para ile, televizon aliyor, yada interet baglatip, dünyayi seyrediyor, öyle olunca, o da cehhenem icinde birde cennet hayati yaşiyor, o da elini uzatip aliyor bu devirde. yani cennet ve cehennem, ic ice girmiş vaziytte, ve bu dünyada kurulmuş vaziyette. birileri cehennemi, birileri ise her an cenneti tadip yaşiyor yani.

yine diyorlki Türkiyemizde ve dünyada günde binlerce ekmek israf ediliyor diyor, bu israfin önüne gecilse diyor, bilmem kac tane fakir doyar diyorlar, bilmem kac tane fabrika yapilir falan filen. yani rakamsal istatistik yapipda yazipda aklinizi kariştirmak istemiyorum burada, amma yani rakamlar, cok yüksek bu konuda, amma sanki bu ekmek israfinin önüne gecince, dünyayi kurtariverecekmişiz gibi laflar edenler var. Halbuki cark öyle dönmüyor, cünkü mesela o artan ekmekler firinda veya restoranlalarda israf edilmeyipde, baytlayan ekmekler, halka fakirlere bedeva dagitilsa, bu sefer düşünün, bizler müslüman devlet sahibiyiz, yenilerede Ramazanlarda bir yerlerde, birileri iftar yemekleri dagitiyor, ve adamlar ihtiyaci varsada, yoksada oraya kuyruga giriyor, hazir bedava yemek yiyor, ya kardeşim bu yemek fakirler için verildi, senin ihtiyacin yok, ee neymiş eve iftara yetişemeycekmiş, oda siraya girip burda iftar yapmak iştemişmiş, yani bahane cok ,bedava yaaaaa yani, hakki olanda yiyor, hakki olmayanda, öyle olunca, malin ucuzu bol olunca, herkes ucuzuna ve bedava olanini tercih edecekdir, o zman bu sefer, ekmekci zarar edip batacakdir. hergün taze ekmekleri alan bir kac kişinin, verecegi para ile bu sefer ekmekci carki dönmyecekdir, öyle olunca, onlarin onlari bedava vermesi ve israfin önüne gecmesi güzel amma, cark dönmez, insangilgin hepsi ayni, beleş bomba olsun da karnimda patlasin ahlaki var. öyle olunca, kim beleşi sevmez, yani öyle olunca, o ekmeklerin israf edilmemsi demek belki, onlari lokanta ve restorant ve otellerden toplayipda, hayvan bakim evlerinde ac hayvanlar doyurulusa, onlar ancak onlarin hakki olabilr. cünkü ben köydeyken Türkiyde tarlada bugday ekip biciyorduk, ve ben daha cocugun, ve tarla bicildikden sonrada, o vakitler tirpan tutacak kadar olmadigmiz için, ablam annatla toplarken, bende işde bazen tirmikla kalan gideni topluyordum, ve bakdimki, yerde ucundan kopmuş bir cok başak kaliyor tarlada, ve cocuguz ya babama dedim bak bu başaklar tirmiga gelmiyor dedim, onlari tirmik almiyor toplamiyor yerde kaliyor, babam rahmetlide dediki onlar kurdun kuşun karincanin hakki oglum, onlar topragin bereketi dedi, yani onlari almak olmaz, onlarlada karincalar doycak, kurt kuş doycak dedi.

Yani adamlar singapurda vertikal tarla ekim bicimi icad etmişler, ve amca diyor bu az arazisi olan devletler ve kimseler bu sistem milletini doyururlar, dünya acligini doyurabilirler, cok araziye böyle ihtiyac yok diyor, sistem ise bu


Vertical Farming Modele

Yatay cok ca apartmen yerine, cok katli bina yapip az alana cok insan sigdirmak gibi, bu ciftcilik yöntemide işde, az arazi kullanip, cok ürün almak gibi, ve adamlar birde rayli carkli sistem yapmişlar, ve canakalar koymuşlar, ve canaklar aşagi yukari hareket ediyor, ve yukari gelen canak ve cark daha cok güneş işigi aliyor, alta gelen canak gece gibi oluyor, ve tek sistem yaklaaşik 16 saatte devir ediyormuş, ve böylece cok ürün aliniyor, ve böylece dünyayi doyurmak hususunda iyi bir buluş, kimden, singapurlu amcalar icad etmiş, evet cok güzel iyi fikir, fakat ters etkileri ise, bu bir sera icinde, ve artik benim babama sordugum başaklar bile israf edilmeyecek ancak, peki bu karincalarin kurdun kuşun hakki olan, o bu başaklar olmazsa, kuş türleri karinclar börtü böcek ölür, bu başaklarla beslenen böcek türleri ölür bu sefer. o zaman dünyadaki yine her bir canli ayri bir carki temsil ediyor, ve her birinin dünyamiza ayri ayri katkisi var, onlarda biri carkdan eksilirse, ekoloji bozulur bu seferde. öyle olunca yani ekolojiyide korumak lazim, o zaman kurtun kuşun hakki ve hukuku olanlari o başaklari, bu sefer, kendi elimizle sacmamiz gerekcek yani. kainat carkinin işlemesi için bu şart, öyle olunca, yani evet her yeni buluş hayatimiza binlerce katma deger getirdigi gibi, yan tesirleride var, onlari izale edebilirsek, dünya yine, bu mucid macid amcalar sebebiyie, daha kolay ve daha yüksek cennetler haline döner, ve aclik kitlik yok olur. amcalarin biri düşünmese, diger birisi düşünüp birşeyler keşfediyorsa, o zaman bu tefekkür ehli, mucid amclarinda, hayattayken kiymetini bilmemiz lazim, ve yüksek ufuk, yüksek zikir ehlinde olur, yani hem manen, ham madden zengin olmak için, imanli ve zikir ehli olmak lazim, yine şükür ehli olmak lazim yani ki, Allah ufkumuzu acip bilzere yeni yeni buluşlar, iliminden bir nebze daha bilgi ilham edip keşfettirsin yani, her gün biraz daha ileriye, ve en son "Adn Cenneti" ne kadar yolumuz var yani.
işde Rezzak olan Allah, o isimini, mesala, ekip bicen o ciftci amcalar, arada pazara taşiyan araci amcalar, ve pazarda markette bize sunan amcalar eliyle, bizlerde Rezzak ismini tecelli ettiriyor. Karnin doydu, ne ile, kahvaltidaki peynir zeytin ile ekmek ile, peki doyuran Allah dir, Rezzak olan Allah dir amma, Allah seni mahallendeki bakkal amcanin eliyle, ona mal satan toptanci amcanin e liyle, onu tarladan getiren kamyoncu amcanin eliyle, yine tarlada ekip bicen ciftci amcanin eliyle seni doyurdu, burda Rezzak kim o zaman, işde Rezzak ismi onlarda tecelli gösterdi, ve bizi doyurdu, yine Allah doyurmuş oldu, amma Allah ciftci amca ile doyurdu yani bakkal amca ile doyurdu yani.

Başağaçlı Raşit Hocanın Makaleleri

Raşit Tunca
Schrems, 10 Kasım 2017

Renkarnasyon Yorumumuz Part1

 


Renkarnasyon Yorumumuz Part1

Hocanin birisi, yeniden dünyaya gelmek ve reankarnasyon hinduizmi ve budha felsefesi olan hayata yeniden gelipde daha iyi bir hale tekamül etmek yokdur, cünkü eger ölye oluyorsa mesela mevlanin ruhu neden yeniden bir daha gelmdi madem diyor, mevlana hani nerde diyor?
El cevap :
Dalda olgunlaşipda erdiginde kopardigimiz bir cevizi masaya koysak, artik o cevizin hayata ve insanlara bir müdahelesi bitmişdir, taaaki eger ben onu yersem, bende can olur, ve hayat bulur, ve ben namaz kilarken, namaz kilmiş olur, oruc tutarken oruc, yahutda kötü bir fiil ve günah işlerkende, ben işliyorsam o günahi, benimle birlikte o günahi işlemiş olur, amma işde eger o masaya koydugum cevizi yemezde bahar ve vakti gelince, topraga dikerde yeniden filizlenip agac olmasina yardimci oilursam, bir gün yine o ceviz agaci olup, rabbim müsade ederse, yeni yeni cevizler verecekdir, amma ne zaman, taa seneler sonra, amma ihtimal dahilidemi, evet dahilinde, her ceviz yeniden agac olmaz, bazisi lokma olur ve can olur, artik o can mayvalari verir, başka bir yaşayişa gecmişdir artik o, ceviz degilde yiyen insanda akil melekesi olmuşdur, ve o girdigi insanin akletmesine yardimci olur, dün mevlana idi, bugün ise mustafa hoca yada cübeli ahmet oluverir, o cevizi kimler yediyse, yada o ceviz agacindan toplanan cevizden kimler yediyse, onlarda akil melekesi oluverir belki, o yeni halindede yeni canda derki, melvana şöyle demişdi, mevlana bu konuda böyle demişdi diyen mevlevi oluverir, yeni mevlana olmasada, belki mevlevi oluverir yani, o eger o insanda kendini o mevlevi tefekkür ile dahada geliştirebilirse, belki mevlana gibi güzel sözler, güzel fikirler, ve güzel iman, onun elinden dilindende dökülüverir. amma eger gelişmeze, ancak mevlana dediydide kalir sadece. yani tekamül de böyledir işde . Amma işde mevlana bir daldaki bir tek ceviz gibiydi, o erdi olgunlaşdi, ve onu sahibi yeniden dikdiki, ve de yeni meyvalar cevizler verdi, amma onun her sene verdiği meyvalari artik sahibi cuval cuval satiyor, ve artik iki kilo ahmet amca aldi, evine götürdü, bir kilo mehmet amca, beş kilo fatma baci, ve onlarda evlerinde, biri iki cocuk, bir karisi ile yedi, beriki beş cocuk ve karisi ile, ve ondan sonra mevlana bütün idi dagildi, ve binler mevlanaci dogdu ankrali ahmet amcada "mevlan diyorki "demeye başladi, izmiri bengü bacida "mevlana diyor" demeye başladi, neden? cünkü mevlana cevizinden yedide ondan, mevlana dediki diyor. yani mevlan bir idi, bin oldu, ve amma işde o cevizi, dikdigi ilk vakit olan cocuk hali ile, o ýeni ceviz agacindan keramet bekleme, cünkü o ceviz daha yedi sene aşagi, yedi sene yukari byüyüpde meyva vercek, yani velhasil, peygamberimizde dediki

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Benim Ashâbım, gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olsanız hidayete erersiniz.”

( Hadis-i Şerif , Beyhakî, el-Medhal, s.164, Kenzu’l-ummal, h. no: 1002)
yani muhamed bütün ve bir idi, aynen yilbaşinda şenlik olsun diye patlatilan yilbaşi fişekleri gibi patladi ve, her bir parasi ayri yerde işik oldu, ve onlarda muhammedin ayri bir parcasi oldular, amma vardiklari her yerde muhammedi ve dinini anlattilar, muhammed ögretiler ve deilerki "Muhammed dediki" öyle olunca, hangisine baksan ve uysan yine muhammed tadi verir onlar, yani yeni bir dal oldu ve patladi, yeni mayvalar verdi, ve herbiri ayri bir eve hurma oldu gitdi belki, amma vardigi evde tatli bir muhammed lokmasi oldu, degilmi, muhammedin ögrettigi namz oldu, abdest oldu sünnet oldu farz oldu işde.........

Başağaçlı Raşit Hocanın Makaleleri

Raşit Tunca
Schrems, 20 Kasım 2017

Esma-ül Hüsna ve Esma-ül Hüsnanın Anlamları Hakkında

 Esma-ül Hüsna ve Esma-ül Hüsnanın Anlamları Hakkında