16 Haziran 2025 Pazartesi

Türk Kültüründe Bayramlaşma ve El Öpme Geleneği

 


 Türk Kültüründe Bayramlaşma ve El Öpme Geleneği

Türk toplumunda bayramlar, yalnızca bir kutlama değil, aynı zamanda kapsamlı hazırlıkların yapıldığı, aile ve toplum bağlarının güçlendiği özel zamanlardır. Ramazan ve Kurban Bayramları öncesinde evlerde hummalı bir hazırlık süreci başlar. Bu hazırlıklar, bayramın manevi atmosferini zenginleştirirken nesiller arasındaki bağı da kuvvetlendirir.

Türk Kültüründe Bayram Hazırlıkları ve Gelenekleri

Bayram Öncesi Hazırlıklar

1. Temizlik ve Evin Hazırlanması (Bayramlık Ev)

Bayram yaklaşırken evlerde "bayram temizliği" yapılır. Perdeler yıkanır, halılar silinir, evin her köşesi tertemiz edilir. Bu temizlik, hem fiziksel hem de manevi bir arınma olarak görülür. Misafirlerin ağırlanacağı evin özenle hazırlanması, Türk misafirperverliğinin bir göstergesidir.

2. Bayramlık Kıyafetler (Çocuklar ve Büyükler İçin)

Bayramın en heyecan verici hazırlıklarından biri yeni kıyafetler almaktır. Özellikle çocuklar için alınan "bayramlık" elbiseler, bayram sabahı giyilerek aile büyüklerinin ziyaretine gidilir. Büyükler de kendilerine yeni kıyafetler alarak bayrama özel bir şekilde hazırlanır. Bu gelenek, bayramın neşesini ve önemini pekiştirir.

3. Bayram Tatlıları: Baklava ve Çikolata Hazırlığı

Bayram sofralarının vazgeçilmez lezzetleri arasında baklava, şekerleme ve çikolatalar yer alır.

    Baklava yapımı, bayram öncesi ailece yapılan bir ritüeldir. Un açma, ceviz veya fıstık serpme ve şerbet dökme aşamalarıyla hazırlanan baklava, misafirlere ikram edilir.

    Çikolata ve şekerlemeler özellikle çocuklar için hazırlanır. Bayram ziyaretlerinde misafirlere ikram edilen bu tatlılar, bayramın şekerli yüzünü temsil eder.

4. Bayram Harçlığı Hazırlığı

Bayram harçlığı ("bayramlık"), çocukların ve gençlerin en sevdiği geleneklerden biridir. Büyükler, bayram öncesinde yeni ve temiz paraları hazırlayarak küçük zarflara koyar. Bayramlaşma sırasında el öpen çocuklara ve gençlere bu harçlıklar verilir. Bu adet, hem sevindirmeyi hem de paylaşma kültürünü yaşatmayı amaçlar.

Bayram Günü: Misafirlik ve Ziyaretler

1. Bayram Namazı ve Aile Kahvaltısı

Bayram sabahı, erkekler bayram namazı için camiye gider. Namazdan sonra cemaat birbirine "Bayramınız mübarek olsun" diyerek bayramlaşır. Ardından aile fertleri bir araya gelerek özel bir bayram kahvaltısı yapar. Kahvaltıda börek, reçel, peynir ve zeytin gibi lezzetler bulunur.

2. Büyüklerin Ziyareti ve El Öpme

Bayramın en önemli ritüeli, aile büyüklerinin ziyaret edilmesi ve ellerinin öpülmesidir.

    Önce en yaşlı aile fertleri (dede, nine, anne, baba) ziyaret edilir.

    Çocuklar ve gençler, büyüklerin ellerini öperek "Bayramınız kutlu olsun" der.

    Büyükler, gençlere dua eder ve bayram harçlığı verir.

3. Akraba ve Komşu Ziyaretleri

Bayram boyunca akraba, komşu ve dost ziyaretleri yapılır. Her evde kahve, tatlı ve şeker ikram edilir. Özellikle eskiden bayram ziyaretlerinde lokum ve gülsuyu ikramı yaygındı. Günümüzde çikolata ve baklava daha çok tercih edilmektedir.

4. Kabir Ziyaretleri (Bayramda Geçmişe Saygı)

Türk kültüründe bayramlar, hayatta olmayan yakınların da unutulmadığı zamanlardır. Aileler, bayramın ilk günü veya arefe günü kabir ziyareti yaparak Fatiha okur. Bu gelenek, ölenlerin ruhuna saygıyı ve aile bağlarının sürekliliğini simgeler.

Türk Kültüründe Bayram Hazırlıkları ve Bayramlaşma Adabı

Türk kültüründe bayramlar, sadece dini bir vecibe olmanın ötesinde, aile bağlarının kuvvetlendiği, toplumsal dayanışmanın pekiştiği ve geleneklerin yaşatıldığı özel günlerdir. Bayram coşkusu, günler öncesinden başlayan titiz hazırlıklarla başlar ve bu hazırlıklar, bayramın ruhunu en güzel şekilde yansıtır.

Bayram Öncesi Tatlı Telaş: Hazırlıklar

Bayramlar, adeta bir arınma ve yenilenme sürecidir. Bu süreç, evlerin temizlenmesiyle başlar. Genellikle bayram temizliği olarak adlandırılan bu gelenek, derinlemesine bir temizlik anlamına gelir. Perdeler yıkanır, halılar havalandırılır, dolaplar düzenlenir. Amaç, bayramı tertemiz ve ferah bir evde karşılamaktır.

Hazırlıkların en keyifli yanlarından biri de yeni elbiseler alma geleneğidir. Özellikle çocuklar için bayram, yeni kıyafetler giyme ve şıklık yarışı anlamına gelir. Baştan aşağıya yenilenen kıyafetler, bayram coşkusunu ve mutluluğunu artırır. Yetişkinler de bayrama özel temiz ve ütülü kıyafetler giymeye özen gösterir.

Bayram sofralarının vazgeçilmezi olan ev baklavası veya diğer şerbetli tatlılar, bayramdan birkaç gün önce hazırlanmaya başlar. Mis gibi kokusuyla evi saran bu tatlılar, bayram ziyaretlerinde ikram edilecek en özel lezzetlerdendir. Hazırlık aşamasında aile bireyleri bir araya gelerek imece usulü çalışır, bu da aile içi bağları güçlendirir.

Misafirlere ikram edilecek şeker ve çikolata hazırlığı da önemli bir yer tutar. Şık kaselerde sunulan rengârenk şekerler ve çeşitli çikolatalar, bayramın sembollerinden biridir. Özellikle küçük çocukların en sevdiği bayram geleneklerinden biri de bu şeker ve çikolataları toplamaktır.

Büyükler için ise bayram harçlığı hazırlığı başlar. Yeni, pırıl pırıl banknotlar bankadan çekilir veya ayrılır. Bu harçlıklar, el öpmeye gelen çocuklara ve gençlere verilecek, onların bayram sevincine ortak olunacaktır. Bu gelenek, büyüklerin küçüklere olan sevgi ve şefkatinin somut bir ifadesidir.

Bayramda Misafirlik ve Ziyaretler

Bayramın en önemli aşaması ise bayram ziyaretleri ve misafirlik geleneğidir. Bayram sabahı kılınan bayram namazının ardından, öncelikle aile bireyleri evin büyüğünün elini öperek bayramlaşır. Bu bayramlaşma, hem evin içindeki düzeni hem de saygı hiyerarşisini gösterir.

Ardından, aile büyükleri, yaşlı akrabalar, komşular ve hasta olanlar ziyaret edilir. Bu ziyaretlerde hal hatır sorulur, geçmişe dair sohbetler edilir ve dualar okunur. Misafirlere evde hazırlanan ikramlıklar (baklava, sarma, börek, tatlılar, kahve, çay vb.) sunulur. Ziyaretler sırasında çocuklar, el öperek harçlıklarını toplar ve bu da bayram coşkularını doruğa çıkarır.

Bayram ziyaretleri, küslüklerin sona erdiği, kırgınlıkların unutulduğu ve toplumsal barışın yeniden tesis edildiği anlardır. Uzak şehirlerde yaşayan akrabalarla telefon veya görüntülü konuşma yoluyla bayramlaşmak da günümüzün değişen gelenekleri arasında yerini almıştır. Ancak yüz yüze yapılan ziyaretlerin sıcaklığı ve önemi her zaman ayrıcalıklıdır.

Özetle, Türklerde bayramlar, titiz hazırlıklardan başlayıp sevgi, saygı ve dayanışma dolu ziyaretlerle devam eden, milli ve manevi değerleri bir arada barındıran eşsiz bir kültürel şölendir. Bu gelenekler, gelecek nesillere aktarılması gereken en değerli miraslarımızdandır.


Sonuç: Bayram, Birlik ve Paylaşma Zamanı

Bayram hazırlıkları ve gelenekleri, Türk toplumunun dayanışma, saygı ve sevgi değerlerini yansıtır. Yeni kıyafetler, tatlılar, harçlıklar ve ziyaretler, bayramın anlamını derinleştirir. Bu geleneklerin yaşatılması, gelecek nesillere kültürel mirasın aktarılması açısından büyük önem taşır.

Türk kültürü, köklü gelenekleri ve sıcak aile bağlarıyla öne çıkar. Bu geleneklerin en önemlilerinden biri de bayramlaşma ve el öpme adetidir. Özellikle Ramazan ve Kurban Bayramları gibi dini bayramlarda bu gelenek, nesiller boyu devam ederek toplumsal dayanışmayı pekiştirir.

Bayramlaşma Nedir?

Bayramlaşma, bayram günlerinde akrabaların, komşuların ve dostların bir araya gelerek karşılıklı iyi dileklerde bulunmasıdır. Bu ritüel, sevgi, saygı ve birlik duygularını güçlendirir. Bayram sabahı camide kılınan bayram namazının ardından başlayan bayramlaşma, genellikle büyüklerin evlerinde ziyaretlerle devam eder.

El Öpme Geleneği ve Anlamı

Türk kültüründe el öpme, saygı ve hürmetin en derin ifadelerinden biridir. Özellikle çocuklar ve gençler, bayram sabahı aile büyüklerinin ellerini öperek onların hayır dualarını alır. Büyükler de bu jeste karşılık gençlere bayram harçlığı vererek gönüllerini hoş eder.

El öpme adeti sadece bayramlarla sınırlı değildir. Özel günlerde, uzun süre sonra görüşülen yaşlı akrabaların eli öpülerek saygı gösterilir. Bu gelenek, Türk toplumunda aile bağlarının güçlenmesine ve manevi değerlerin yaşatılmasına katkı sağlar.

El Öpmenin Tarihî Kökeni

El öpme geleneği, Orta Asya Türk devletlerinden itibaren görülen bir saygı ifadesidir. Osmanlı döneminde padişahların, âlimlerin ve büyüklerin eli öpülerek hürmet gösterilirdi. İslamiyet’in kabulüyle birlikte bu gelenek, dini bir anlam da kazanmıştır. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ashabının elini öptüğüne dair rivayetler, bu geleneğin İslam kültüründeki yerini güçlendirmiştir.

Modern Zamanda Bayramlaşma ve El Öpme

Günümüzde şehirleşme ve teknolojik gelişmeler, bazı geleneklerin unutulmasına yol açsa da bayramlaşma ve el öpme adeti hâlâ canlılığını korumaktadır. Özellikle Anadolu’nun birçok yerinde bayram ziyaretleri büyük önem taşır. Son yıllarda dijital iletişimin yaygınlaşmasıyla birlikte video görüşmelerle bayramlaşma da yaygınlaşmıştır.

Sonuç

Bayramlaşma ve el öpme geleneği, Türk toplumunun dayanışma, saygı ve sevgi gibi temel değerlerini yansıtır. Bu adetler, geçmişle gelecek arasında bir köprü oluşturarak kültürel kimliğin korunmasına katkı sağlar. Bayramlar, sadece bir tatil değil, aynı zamanda birlik beraberlik ruhunun pekiştiği özel zamanlardır.

Türklerde Bayramlaşma ve El Öpme Geleneği

Bayramlar, Türk kültüründe özel bir yere sahip, toplumsal birlik ve beraberliği pekiştiren müstesna zamanlardır. Bu özel günlerde köklü geleneklerimizden biri olan bayramlaşma ve bunun ayrılmaz bir parçası olan el öpme geleneği yaşatılır. Bu gelenekler, kuşaklar arası saygıyı, sevgi bağlarını ve toplumsal dayanışmayı simgeler.

Bayramlaşma: Birleşme ve Yenilenme

Bayramlaşma, bayram sabahı namazın ardından aile fertlerinin bir araya gelmesiyle başlar. Genellikle evin büyüğü olan baba, dede veya annenin etrafında toplanılır. Bayramlaşma, sadece bir tebrikleşme ritüeli değil, aynı zamanda küslüklerin sona erdiği, kırgınlıkların unutulduğu ve ilişkilerin tazelendiği bir arınma sürecidir. Büyükten küçüğe doğru herkesle tek tek bayramlaşılır; bu, evin içindeki hiyerarşinin ve karşılıklı saygının bir göstergesidir. Sabahın erken saatlerinden itibaren aile büyükleri ziyaret edilir, komşularla ve akrabalarla bayramlaşılır. Şehirler arası ziyaretler de bu dönemde yoğunlaşır, uzaktaki yakınlarla hasret giderilir.

El Öpme Geleneği: Saygı ve Minnetin İfadesi

Bayramlaşmanın en önemli unsurlarından biri el öpme geleneğidir. Türk kültüründe el öpme, yaşça büyük olanlara duyulan saygı, minnet ve sevginin en somut ifadesidir. Küçükler, büyüklerinin ellerini öperek onların hayır dualarını alırlar. Büyükler de karşılık olarak küçüğün alnını öper, harçlık verir ve onları severler. Bu hareket, sadece bir fiziksel eylemden öte, kuşaklar arası bilgelik aktarımının ve manevi bağların güçlenmesinin bir sembolüdür. El öpme eylemi, genellikle şu şekilde gerçekleşir:

    Küçükler, büyüklerinin yanına yaklaşır.
    Büyüklerinin sağ elini yavaşça alıp öper ve alnına götürürler.
    Büyükler de karşılık olarak küçüğün yanağını veya alnını öper, sırtını sıvazlar veya başını okşar.
    Bu sırada iyi dilekler, dualar ve bayram tebrikleri paylaşılır.

El öpme geleneği, özellikle bayramlarda, düğünlerde, nişanlarda ve özel misafirliklerde sıkça görülür. Aile büyükleri, yaşlı akrabalar, öğretmenler ve toplumda saygı duyulan kişiler bu geleneğin odağındadır. Bu eylem, sadece yaşa değil, aynı zamanda bilgiye, tecrübeye ve manevi rehberliğe duyulan saygıyı da ifade eder.

Geleneklerin Geleceği

Günümüzde şehirleşme ve modern yaşamın getirdiği değişimlerle birlikte bayramlaşma ve el öpme geleneklerinde bazı farklılıklar gözlemlenmektedir. Özellikle genç nesiller arasında el öpme yerine kucaklaşma veya yanaşma gibi daha modern selamlaşma biçimleri yaygınlaşsa da, bu geleneklerin özündeki anlam ve değer korunmaya devam etmektedir. Teknolojinin gelişmesiyle uzaktaki sevdiklerle görüntülü aramalarla bayramlaşma imkanı da doğmuş, bu da geleneğin günümüz şartlarına uyum sağlamasına yardımcı olmuştur.

Sonuç olarak, Türklerde bayramlaşma ve el öpme geleneği, sadece birer ritüel değil, aynı zamanda toplumun temel değerlerini, karşılıklı saygıyı, sevgiyi ve dayanışmayı gelecek nesillere aktaran kültürel mirasımızın önemli bir parçasıdır. Bu özel günler, nesiller arası bağların kuvvetlendiği, geçmişin yad edildiği ve geleceğe umutla bakıldığı değerli anlardır.

Türklerde Bayram Harçlığı Geleneği

Bayramlar, Türk kültüründe sadece bir araya gelme ve sevinç paylaşma zamanları değil, aynı zamanda bayram harçlığı geleneğiyle çocuklara ve gençlere özel bir mutluluk yaşatan günlerdir. Bu gelenek, sadece maddi bir hediyeleşme olmanın ötesinde, sevgi, saygı ve gelecek nesillere aktarılan değerlerin önemli bir sembolüdür.

Bayram Harçlığı Nedir ve Neden Verilir?

Bayram harçlığı, genellikle bayramlaşma ritüeli sırasında, büyüklerin küçüklerine (çocuklar, gençler ve bazen de daha genç yetişkinler) verdikleri paradır. Bu geleneğin kökenleri Osmanlı dönemine kadar uzanır ve "bayramlık" olarak da bilinir. Harçlık vermenin birkaç temel nedeni vardır:

    Çocukları Sevindirmek: Bayram harçlığı, çocuklar için bayramın en heyecan verici unsurlarından biridir. Topladıkları paralarla istedikleri küçük şeyleri alabilme özgürlüğü, onlara bayram sevincini katbekat yaşatır.
    Sevgi ve Şefkat Göstergesi: Büyüklerin küçüklere harçlık vermesi, onlara duyulan sevgi, şefkat ve koruyuculuğun bir ifadesidir. Bu, nesiller arası bağları güçlendiren samimi bir harekettir.
    Bereket ve Bolluk Dileği: Harçlık verme, aynı zamanda bir bereket ve bolluk dileği taşır. Büyükler, küçüklerin hayatlarının maddi açıdan da bereketli olması için iyi niyetlerini bu yolla ifade ederler.
    Sorumluluk ve Değer Bilinci: Çocuklar, topladıkları harçlıklarla para biriktirme, harcama veya paylaşma gibi kavramları öğrenmeye başlarlar. Bu, onlara erken yaşta bir tür sorumluluk ve paranın değeri bilinci kazandırır.
    Geleneğin Sürdürülmesi: Her bayramda harçlık vermek ve almak, bu köklü geleneğin nesilden nesile aktarılmasını sağlar. Bu sayede kültürel mirasımız canlı tutulur.

Harçlık Verme Ritüeli

Bayram harçlığı genellikle, el öpme geleneğinin hemen ardından gerçekleşir. Çocuklar ve gençler, büyüklerinin ellerini öptükten sonra, büyükler de ceplerinden veya cüzdanlarından çıkardıkları parayı (genellikle banknotları) katlayarak veya avuçlarının içine bırakarak küçüklerin ellerine tutuştururlar. Bu sırada "Güle güle harca", "Bereketli olsun", "Allah daha çok versin" gibi iyi dileklerde bulunulur. Çocuklar da genellikle teşekkür ederek harçlığı alırlar.

Günümüzdeki Yeri ve Önemi

Günümüzde bayram harçlığı geleneği hala güçlü bir şekilde devam etmektedir. Ancak ekonomik koşullar ve yaşam tarzındaki değişiklikler, harçlıkların miktarını ve verilme şeklini etkileyebilir. Bazı aileler, nakit yerine hediye çeki veya küçük hediyeler de tercih edebilirken, harçlığın ruhu ve temsil ettiği değerler değişmemektedir. Özellikle şehirlerde aile büyüklerini ziyaret etme imkanı azalan durumlarda, uzaktan yapılan bayramlaşmalarda bile havale veya dijital yollarla harçlık gönderme gibi yeni yöntemler de ortaya çıkmıştır.

Sonuç olarak, bayram harçlığı Türk kültüründe sadece bir para alışverişi değildir. Bu, sevinci paylaşmanın, sevgi bağlarını pekiştirmenin, nesiller arası saygıyı ve dayanışmayı sürdürmenin sıcak ve anlamlı bir yoludur. Çocukların gözlerindeki ışıltı, bu geleneğin değerini her bayram yeniden kanıtlar.

Bu makale, Türk kültüründeki bayramlaşma ve el öpme geleneğinin önemini vurgulamak amacıyla hazırlanmıştır. Geleneklerimizi yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak, kültürel zenginliğimizin devamı için büyük önem taşır.

Bayramlar, sadece bir tatil değil; sevginin, paylaşımın ve birlik ruhunun en güzel yaşandığı zamanlardır.

Bayramınız mübarek olsun!

Resim Kaynak:

Freepik Pikaso

Karoglan Raşit Tunca Makalesi

Raşit Tunca ve DeepSeek ve Google Gemini

Schrems, 07.06.2025

7 Haziran 2025 Cumartesi

Arefe ve Bayram Günü ve Gecelerinde Yapılacak Dua ve İbadetler

 


 

Arefe ve Bayram Günü ve Gecelerinde Yapılacak Dua ve İbadetler

Arefe günleri ve bayram geceleri, İslam dininde büyük önem taşıyan mübarek zamanlardandır. Bu özel vakitlerde yapılan ibadetler, dualar ve zikirler, Allah'ın rahmet ve mağfiretine nail olmak için önemli fırsatlardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bu günlerde ibadet ve duaya ayrı bir önem verdiği birçok hadis-i şerifte belirtilmiştir.
Arefe Gününün Fazileti ve Yapılacak İbadetler

Arefe günü, Zilhicce ayının 9. günüdür ve Kurban Bayramı’ndan önceki gündür. Hac ibadetini yerine getirenler için Arafat’ta vakfe durmak en önemli farzlardan biridir. Hacı olmayanlar için de bu günün büyük bir fazileti vardır.

Arefe Günü Yapılacak İbadetler:

    Oruç Tutmak:

        Arefe günü oruç tutmak, bir yılın ve ertesi yılın günahlarının bağışlanmasına vesile olur. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
        “Arefe günü orucu, geçmiş ve gelecek bir yılın günahlarına kefaret olur.” (Müslim)

        Ancak hacı olanların arefe günü oruç tutması mekruh görülmüştür; çünkü bu günü ibadet ve dua ile geçirmeleri daha faziletlidir.

    Çokça İstiğfar ve Dua Etmek:

        Arefe günü, duaların kabul olduğu müstesna zamanlardandır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
        “Arefe gününden daha çok Allah’ın cehennemden kul azat ettiği bir gün yoktur.” (Müslim) buyurmuştur.

        Bu günde bolca “Lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr” zikri çekilmelidir.

    Kelime-i Tevhid ve Tekbir Getirmek:

        Arefe günü sabah namazından itibaren bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar farz namazların ardından teşrik tekbirleri getirilir:
        “Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd.”

Bayram Gecelerinin Fazileti ve İbadetler

Bayram geceleri (Kurban Bayramı ve Ramazan Bayramı’nın arife geceleri) mübarek vakitlerdendir. Bu geceleri ihya etmek büyük sevaptır.

Bayram Gecesi Yapılacak İbadetler:

    Namaz Kılmak ve Kuran Okumak:

        Bayram gecesini ibadetle geçirmek, Allah’ın rızasını kazanmaya vesiledir. Bu gecede tesbih namazı, teheccüd namazı kılınabilir ve bolca Kur’an-ı Kerim okunabilir.

    Dua ve Tövbe Etmek:

        Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
        “Beş gece vardır ki, o gecelerde yapılan dualar geri çevrilmez: Recep’in ilk gecesi, Şaban’ın on beşinci gecesi, Cuma gecesi, Ramazan Bayramı gecesi ve Kurban Bayramı gecesi.” (Beyhaki) buyurmuştur.

        Bu gecede tövbe-istiğfar edilmeli, salavat getirilmeli ve hayır dualar yapılmalıdır.

Bayram ve Arefe Günlerinde Okunacak Özel Dualar

Bayram ve arefe günleri, İslam dininde duaların kabul olduğu müstesna zamanlardandır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den nakledilen ve büyük âlimlerce tavsiye edilen bazı özel dualar şunlardır:

1. Arefe Günü Okunacak En Faziletli Dua

Peygamberimiz (s.a.v.), arefe günü şu duanın çokça yapılmasını tavsiye etmiştir:

    "لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ، وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ"
    "Lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr."
    Anlamı: "Allah'tan başka ilah yoktur, O tektir, ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’nadır. O her şeye kadirdir."

Fazileti:

    Bu zikir, arefe günü en faziletli dualardan biridir.

    Hadis-i şerifte, bu duayı çokça okuyanın günahlarının bağışlanacağı ve duasının kabul edileceği müjdelenmiştir.

2. Bayram Gecelerinde Okunacak Dua

Bayram geceleri, duaların reddedilmediği mübarek vakitlerdendir. İbn Abbas (r.a.)’dan rivayetle, Peygamberimiz (s.a.v.) bayram geceleri şu duayı çokça okurdu:

    "اللَّهُمَّ اجْعَلْنَا فِيهِ مِنَ الْعَائِدِينَ، وَاغْفِرْ لَنَا يَا غَفَّارُ"
    "Allâhümme’c’alnâ fîhi mine’l-âidîn, vağfir lenâ yâ Gaffâr."
    Anlamı: "Allah’ım, bizi bu bayramda (günahlardan) dönenlerden eyle. Bizi bağışla ey çok bağışlayan!"

Fazileti:

    Bu dua, bayram gecesi günahlardan tövbe etmek ve Allah’ın affına nail olmak için okunur.

3. Arefe Günü Okunacak Kabul Dua (En Meşhur Arefe Duası)

Hz. Ali (r.a.)’dan rivayetle, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) arefe günü şu duayı okurdu:

    "سُبْحَانَ الَّذِي فِي السَّمَاءِ عَرْشُهُ، سُبْحَانَ الَّذِي فِي الْأَرْضِ حُكْمُهُ، سُبْحَانَ الَّذِي فِي الْقَبْرِ قَضَاؤُهُ، سُبْحَانَ الَّذِي فِي الْبَحْرِ سَبِيلُهُ، سُبْحَانَ الَّذِي فِي النَّارِ سُلْطَانُهُ، سُبْحَانَ الَّذِي فِي الْجَنَّةِ رَحْمَتُهُ، سُبْحَانَ الَّذِي فِي الْقِيَامَةِ عَدْلُهُ، سُبْحَانَ اللَّهِ عَلَى مَا أَعْطَى، سُبْحَانَ اللَّهِ عَلَى مَا ابْتَلَى، سُبْحَانَ اللَّهِ عَلَى مَا قَضَى، سُبْحَانَ الرَّءُوفِ الرَّحِيمِ"
    "Sübhânellezî fi’s-semâi arşuhû, sübhânellezî fi’l-ardı hukmuhû, sübhânellezî fi’l-kabri kazâuhû, sübhânellezî fi’l-bahri sebîluhû, sübhânellezî fi’n-nâri sultânuhû, sübhânellezî fi’l-cenneti rahmetuhû, sübhânellezî fi’l-kıyâmeti adluhû, sübhânallâhi alâ mâ a’tâ, sübhânallâhi alâ mâ-btelâ, sübhânallâhi alâ mâ kazâ, sübhâne’r-Raûfi’r-Rahîm."

Anlamı:
"Arşı gökte olan Allah her türlü eksiklikten uzaktır. Hükmü yerde geçen Allah her türlü noksandan münezzehtir. Kabirde kazası geçerli olan Allah her türlü kusurdan beridir. Denizde yolu olan Allah her türlü ayıptan uzaktır. Ateşte saltanatı olan Allah her türlü eksiklikten münezzehtir. Cennette rahmeti olan Allah her türlü noksandan beridir. Kıyamette adaleti tecelli eden Allah her türlü kusurdan uzaktır. Verdiği nimetlerle tüm eksikliklerden münezzeh olan Allah’ım! İmtihan ettiği şeylerle her türlü ayıptan uzak olan Allah’ım! Hükmettiği şeylerle her türlü noksandan münezzeh olan Allah’ım! Ey çok şefkatli ve merhametli olan Allah’ım! Seni her türlü eksiklikten tenzih ederim."

Fazileti:

    Bu dua, arefe günü Allah’ın büyüklüğünü zikretmek ve O’nun rahmetini celbetmek için okunur.

4. Bayram Sabahı Okunacak Dua

Bayram sabahı, müminlerin birbirleriyle bayramlaştığı ve sevinçlerini paylaştığı bir vakittir. Bu günde şu dua okunabilir:

    "تَقَبَّلَ اللَّهُ مِنَّا وَمِنْكُمْ، وَأَحَالَ اللَّهُ عَلَيْنَا وَعَلَيْكُمْ بِكُلِّ خَيْرٍ"
    "Tekabbelallâhu minnâ ve minküm ve ehâlellâhu aleynâ ve aleyküm bi-küllî hayr."
    Anlamı: "Allah bizden ve sizden kabul etsin. Allah bize ve size her türlü hayırla ihsanda bulunsun."

Fazileti:

    Bu dua, bayramlaşma esnasında okunur ve karşılıklı hayır dileklerini içerir.

5. İmam Gazâlî’den Tavsiye Edilen Bayram Duası

İmam Gazâlî (rh.a.), "İhyâu Ulûmi’d-Dîn" adlı eserinde bayram geceleri için şu duayı tavsiye etmiştir:

    "اللَّهُمَّ أَظْلَمَتِ الدُّنْيَا وَأَشْرَقَتِ الْآخِرَةُ، فَاجْعَلْنَا مِنْ أَهْلِ النُّورِ يَوْمَ لَا ظَلَامَ وَلَا لَيْلَ"
    "Allâhümme ezlemeti’d-dünyâ ve eşrakati’l-âhırah, fe’c’alnâ min ehli’n-nûri yevme lâ zalâme ve lâ leyl."
    Anlamı: "Allah’ım! Dünya karardı, ahiret aydınlandı. Bizi, ne karanlığın ne de gecenin olmadığı (kıyamet) gününde nurlu kimselerden eyle!"

Sonuç

Arefe ve bayram günleri, duaların kabul olduğu, ibadetlerin kat kat sevap kazandırdığı özel zamanlardır. Bu mübarek vakitlerde Peygamberimiz (s.a.v.)’den nakledilen duaları okumak, büyük âlimlerin tavsiyelerine uymak ve bu günleri Allah’a yakınlaşmak için değerlendirmek en güzel ibadetlerdendir.

Kaynaklar:

    Tirmizî, Daavât

    İbn Mâce, Duâ

    İhyâu Ulûmi’d-Dîn (İmam Gazâlî)

    Riyâzü’s-Sâlihîn

Bu duaları ihlasla okuyarak, arefe ve bayramın bereketinden en güzel şekilde istifade edebiliriz. Hayırlı bayramlar!

    Sadaka Vermek ve Bayram Sevincini Paylaşmak:

        Bayram gecesi ve gününde sadaka vermek, fakirleri sevindirmek sünnettir. Aile fertleriyle ve mümin kardeşlerle bayramlaşmak, muhabbeti artırır.

Bayram Günü Yapılacak Sünnetler:

    Erken kalkıp gusül almak.

    Misvak kullanmak, güzel koku sürünmek.

    Temiz ve yeni elbiseler giymek.

    Bayram namazına yürüyerek gitmek ve tekbir getirmek.

    Namazdan sonra müminlerle bayramlaşmak, helalleşmek.

    Akrabaları ziyaret etmek, hasta ve yetimleri görmek.

Sonuç

Arefe günleri ve bayram geceleri, Allah’ın rahmetinin coştuğu, duaların kabul olduğu ve ibadetlerin kat kat sevap kazandırdığı müstesna zamanlardır. Bu vakitleri oruç, namaz, zikir, dua ve sadaka ile değerlendirmek, müminler için büyük bir kazançtır.

“Şüphesiz Allah, kendisine tövbe edenleri, temizlenenleri ve kendisine yönelenleri sever.” (Bakara, 222)

Bu mübarek günleri en güzel şekilde değerlendirmek temennisiyle…

Kaynaklar:

    Sahih-i Müslim, İbn Mâce, Tirmizî

    Riyâzü’s-Sâlihîn

    İhyâ-u Ulûmi’d-Dîn (İmam Gazâlî)


Bayram ile İlgili Hadisler


Bayram ile ilgili hadisler nelerdir? Peygamberimizin (s.a.v.) bayram hakkındaki bazı hadis ve sözleri...

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin bayram ile ilgili hadis-i şerifleri.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurur:
“Ramazan ve Kurban Bayramı gecesini sevâbını Allah’tan umarrak ihya edenin kalbi, kalblerin öldüğü gündde ölmez.” (İbn Mâce, Sıyam, 68)


Hz. Âişe radıyallahu anh anlatıyor:

“Yanımda ensarın cariyelerinden iki küçük kız Buâs gününe dair (ensarı öven ve düşmanlarını yeren sözlerden oluşan) şarkılar söylüyorlardı. Bu iki küçük kız şarkıcı da değillerdi. Bu esnada Ebûbekir yanıma girdi ve ‘Resûlullah’ın evinde şeytan işi çalgılar ha!’ dedi. Bu olay bayram günü yaşanmıştı. Resûlullah bunun üzerine, ‘Ebûbekir! Her toplumun bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır.’ buyurdu.” (Müslim, Îdeyn, 16; B952 Buhârî, Îdeyn, 3)


Enes bin Mâlik radıyallahu anh anlatıyor:

“Hz. Peygamber Medine’ye geldiğinde halkın eğlence ile geçirdiği iki gün vardı. Hz. Peygamber: ‘Bu iki gün(ün özelliği) nedir?’ diye sordu. ‘Câhiliye döneminde o günlerde eğlenirdik.’ dediler. Bunun üzerine Resûlullah şöyle buyurdu: ‘Şüphesiz Allah sizin için o günleri onlardan daha hayırlı olan Kurban ve Fıtır (Ramazan) bayramlarıyla değiştirdi.’” (Ebû Dâvûd, Salât, 239)


Berâ bin Âzib radıyallahu anh anlatıyor:

“Hz. Peygamber’in hutbe verirken şöyle buyurduğunu işittim: ‘Bugün ilk işimiz, (bayram) namazı kılmak, sonra dönüp kurban kesmektir. Böyle yapanlar, sünnetimize uygun davranmış olur.’” (Buhârî, Îdeyn, 3)

İbn Ezher’in azatlı kölesi Ebû Ubeyd (radıyallahu anh) anlatıyor:

“Ömer b. Hattâb ile birlikte bir bayram geçirdim. Ömer geldi, namazı kıldırdı. Sonra cemaate dönerek bir konuşma yaptı ve şöyle dedi: ‘Resûlullah şu iki günde oruç tutmanızı yasakladı: Biri, Ramazan orucunuzu bitirip de bayram ettiğiniz gün, diğeri de kurbanlarınızı kesip etini yediğiniz gündür.’” (Müslim, Sıyâm, 138; Buhârî, Savm, 66)


Ebû Hüreyre’den radıyallahu anh rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Ramazan, oruca başladığınız gün; Ramazan Bayramı, orucu bitirdiğiniz gün; Kurban Bayramı da kurban kestiğiniz gündür.” (Tirmizî, Savm, 11)


Bayram Günlerinin Adabı

1) Bayram Namazının Vucubiyeti

(1) Amre bin Revaha (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Bayram namazlarında her izar (elbise) sahibi kimsenin musallaya çıkması vacibdir!”

Ahmed bin Hanbel Müsned 27082, Ebu Nuym el-Hilye 7/163, Tayalisi 1622, Beyhaki 3/306, Albânî Sahihu’l-Cami’ 7105

(2) Ümmi Atiye (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ramazan ve Kurban Bayramı günlerinde evlenmemiş kızları, hayızlı genç kadınları ve perde ehli kadınları musallaya çıkarmamızı bize emrederdi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Hayızlı kadınlar namazdan uzak durur, hayır ve Müslümanların dualarını müşahede eder onlara iştirak ederler.”

Ben:

Ya Rasulallah! Herhangi birimizin cilbabı olmayabiliyor? dedim.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Din kardeşi, kendinin cilbabından (elbisesinden) birini ona giydirsin!”

Müslim 890/12, Buhari 936, Ebu Davud 1136, Nesei 1557, İbni Mace 1307, Darimi 1/377, Ahmed bin Hanbel Müsned 5/84, 85

(3) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kızlarına ve eşlerine bayram namazlarında musallaya çıkmalarını emrederdi.”

Ahmed bin Hanbel Müsned 2054, Tayalisi 1622, İbni Ebi Şeybe 2/87/1, Albânî Sahihu’l-Cami’ 4888

(4) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Bir Ramazan veya Kurban Bayramı günü ben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber musallaya çıktım. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bayram namazını kıldırdı sonra hutbe okudu...”

Buhari 932, Müslim 884/2, Humeydi 476, Ebu Davud 1142, Nesei 1568, Tirmizi 537, İbni Mace 1273

2) Bayram Namazının Vakti

(5) Yezid bin Humeyr Er-Rahabiy (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ashabından, Abdullah bin Busr (Radiyallahu Anh) insanlarla birlikte Ramazan veya Kurban Bayramı günü musallaya çıktı. İmamın bayram namazını geciktirmesini reddederek şöyle dedi:

Şüphesiz ki, bizler şu saatte bayram namazını bitirmiştik. Bu namazı bitirme vakti kerahet vaktinin geçtiği ve nafile namaz kılmanın mubah olduğu zamandır.”

Ebu Davud 1135, İbni Mace 1317, Hâkim 1/295, Beyhaki 2/282, Albânî İrvâu'l-Ğalîl Fî Tahrîci Ehâdîsi Menari's-Sebîl 3/101

3) Bayram Namazı İçin Ezan ve Kamet Yoktur!

(6) Cabir bin Semure (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Ben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile her iki bayram namazını ezansız ve kametsiz olarak sadece bir kere veya iki kere kılmadım birçok defa kıldım.”

Müslim 887/7, Ebu Davud 1148, Tirmizi 532, İbni Ebi Şeybe 2/74/1, Begavi 1100, Ahmed bin Hanbel Müsned 5/91, 98, İbni Hibban 2819

(7) Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Bayram günü Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber namazda hazır bulundum. Hutbeden önce ezansız ve kametsiz olarak namaza başladı.”

Müslim 885/4, Ebu Davud 1141, Nesei 1574, Darimi 1/375, İbni Huzeyme 2/356, Beyhaki 3/296, Ahmed bin Hanbel Müsned 3/318

4) Bayram Namazı Hutbeden Öncedir

(8) Bera bin Azib (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Ben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i hutbe okurken işittim şöyle buyurdu:

“Bu günümüzde yapacağımız ilk şey namaz kılmamızdır. Sonra dönüp kurban kesmemizdir. Herkim böyle yaparsa bizim sünnetimize uygun hareket etmiş olur.”

Buhari 914, Müslim 1961/7, Nesei 1562, İbni Hibban 5907, Ebu Davud 2800, Ahmed bin Hanbel Müsned 18507

(9) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Kurban ve Ramazan Bayramında önce namazı kıldırır sonra namazın ardından hutbe irad ederdi.”

Buhari 920, İbni Hibban 2826, Ahmed bin Hanbel Müsned 5667, İbni Huzeyme 1443

(10) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ebu Bekir ve Ömer (Radiyallahu Anhuma) bayram namazlarının ikisini de hutbeden önce kıldırıyorlardı.”

Buhari 922, Müslim 888/8, Nesei 1563, Tirmizi 531, İbni Mace 1276

5) Bayram Namazının İki Rekât Oluşu

(11) Ömer bin el-Hattab (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“(Akşam namazı hariç) yolculuk namazı iki rekâttır; Ramazan ve Kurban Bayramı namazları iki rekâttır; Nebiniz Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in diliyle noksansız tamamdır!”

Nesei 1419, İbni Mace 1064, İbni Ebi Şeybe 2/93/1, İbni Huzeyme 1425, Ahmed bin Hanbel Müsned 1/37, Albânî İrvâu'l-Ğalîl Fî Tahrîci Ehâdîsi Menari's-Sebîl 638

(12) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ramazan Bayramı günü musallaya çıktı, iki rekât (bayram) namazını kıldırdı. Ondan önce ve sonra başka namaz kılmadı! Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanında Bilal da vardı.”

Buhari 944, Müslim 884/13, Ebu Davud 1159, Nesei 1586, Tirmizi 537, Darimi 1/376, İbni Mace 1291

6) Bayram Namazlarında Sütre

(13) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Ramazan ve Kurban Bayramı günleri musallada Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in önüne bir harbe sütre yapılır sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona doğru namaz kılardı.”

Buhari 930, Müslim 501/245, Ebu Avane 2/48, Ebu Davud 687, Nesei 746, İbni Mace 1305

7) Bayram Namazının Tekbirleri

(14) Abdullah bin Amr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Ramazan bayramında tekbir (getirmek) birinci rekâtte yedi, ikinci rekâtte beş keredir. Kıraat her iki rekâtte de tekbirlerden sonradır.”

Ebu Davud 1151, İbni Mace 1278, İbnu’l-Carud 262, Darekutni 2/48, Beyhaki 3/285, Ahmed bin Hanbel Müsned 2/180, Albânî İrvâu'l-Ğalîl Fî Tahrîci Ehâdîsi Menari's-Sebîl 3/108

(15) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ramazan ve Kurban Bayramı namazlarında rüku tekbirleri dışında birinci rakette yedi, ikinci rakette beş kere tekbir alırdı.”

Ebu Davud 1149-1150, İbni Mace 1280

(16) Âtâ (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

“Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) bayram namazının ilk rekâtında iftitah tekbiri ile yedi tekbir alırdı. Diğerinde rüku tekbiriyle altı tekbir alırdı. O tekbirlerin hepsi de kıraatten önce idi.”

İbni Ebi Şeybe, Firyabi Ahkamu’l-İdeyn 1/136, Albânî İrvâu'l-Ğalîl Fî Tahrîci Ehâdîsi Menari's-Sebîl 3/111

8) Bayram Namazının Kıraati

(17) Semure (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bayram namazlarında ‘Sebbihisme Rabbike’l-Ağla’ ve ‘Hel Etâke Hadîsu’l-Gaşiye’ ayetleriyle başlayan Sureleri okuyordu.”

Ahmed bin Hanbel Müsned 5/7, İbni Ebi Şeybe 2/81/3, Beyhaki 3/294, Tabarani Mucemu’l-Kebir 6774, Albânî İrvâu'l-Ğalîl Fî Tahrîci Ehâdîsi Menari's-Sebîl 644

(18) Ebi Vakidu’l-Leysî (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Ömer bin el-Hattab (Radiyallahu Anh) bana Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bayram günlerinde bayram namazında ne okuduğunu sordu.

Ona:

“İkterabeti’s-Sâatu Venşekka’l-Kamer” ve “Kâf” Surelerini okurdu dedim.”

Müslim 891/15, Malik 1/180, Ebu Davud 1154, Nesei 1566, Tirmizi 534, İbni Mace 1282

9) Bayram Namazında Hutbe

(19) Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

Bayram günü Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile namazda beraberdim. Hutbe okumadan önce ezansız ve kametsiz namaza başladı. Sonra Bilal’e yaslanarak ayaküstü durup Allah’a karşı takvalı olmayı emir, O’na itaatli olmaya teşvik ederek halka vaaz ve nasihatte bulundu. Sonra kadınların olduğu yere geldi. Onlara da vaaz ve nasihat etti ve şöyle buyurdu:

“Sadaka verin! Muhakkak ki, siz kadınların çoğu cehennem kütüğüdür!”

Kadınların en hayırlılarından yanakları kırmızı olan bir kadın ayağa kalkıp:

Ya Rasulallah! Niçin dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Kuşkusuz ki, siz halinizden çok şikâyet eder, kocalarınızın ihsanına karşı nankörlük edersiniz!”

Bunun üzerine kadınlar kendi ziynet eşyalarını tasadduk etmeye (Yani sadaka vermeye) başladılar. Bilal’in elbisesinin içine küpelerini ve yüzüklerini atıyorlardı.”

Müslim 885/4, Darekutni 2/47/16, Ahmed bin Hanbel Müsned 3/314, Albânî İrvâu'l-Ğalîl Fî Tahrîci Ehâdîsi Menari's-Sebîl 3/99

(20) Ebu Saîd el-Hudri (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Kurban ve Ramazan Bayramı günlerinde musallaya çıkardı. Orada önce namazla başlardı. Namazı kıldırıp selamı verince cemaat namaz kıldığı yerde otururken ayağa kalkar ve onlara yönünü dönerdi. Şayet kendisinin bir müfreze gönderme ihtiyacı olursa bunu insanlara söylerdi. Veya başka bir şeye ihtiyacı olursa onu insanlara emrederdi. Hutbesinde şöyle buyururdu:

“Sadaka verin! Sadaka verin! Sadaka verin!”

Ebu Saîd el-Hudri (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

En çok sadaka verenler de kadınlar olurdu. Ondan sonra musalladan eve dönerdi. İnsanlar hep böyle amel etmeye devam ettiler. Derken Mervan bin Hakem, Medine’ye vali oldu. Ben Mervan ile yan yana yürüyerek çıktım ve musallaya geldik. Musallaya vardığımızda baktım ki, Kesir bin Salt oraya çamur ve kerpiçten bir minber yapmış. Derken Mervan’ın eli benim elimi çekiyor. O beni minbere doğru ben de onu namaza doğru çekiyordum. Bu durumu görünce ona:

İşe namaz ile başlama nerede kaldı? dedim. Mervan:

Hayır, öyle değil, ey Ebu Saîd! Senin o bildiğin terk olundu dedi. Ben de:

Hiç de öyle değil, nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, benim bildiğimden daha hayırlı bir şey yapamazsınız dedim. Ebu Saîd el-Hudri (Radiyallahu Anh) bu sözünü üç kere söyledikten sonra dönüp gitmiştir.”

Müslim 889/9, Buhari 918, Nesei 1575

(21) Abdullah bin es-Sâib (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber bayram namazında hazır bulundum. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bayram namazını bitirince şöyle buyurdu:

“Biz şimdi hutbe okuyacağız, hutbede hazır olmak isteyen otursun. Kim de gitmek isterse o gidebilir.”

Ebu Davud 1155, Nesei 1570, İbni Mace 1290

10) Bayram Gününün Adabı

(22) Nafi (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

“Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) Ramazan Bayramı günü musallaya gitmeden önce gusül abdesti alırdı.”

Malik 1/177/2, Abdurrezzak 5753, İbni Ebi Şeybe 2/86/3, Begavi 2/167

(23) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Şüphesiz ki, ben Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı için gusül abdesti alırım.”

Abdurrezzak 5756, İbni Ebi Şeybe 2/86/4

(24) İbni Bureyde babasından rivayet ederek şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ramazan Bayramı günü bir şey yemeden namaza çıkmazdı. Kurban Bayramı günü ise evine dönene kadar bir şey yemezdi.”

İbnu’l-Munzir Evsad 2106, İbni Huzeyme 1426, İbni Mace 1756, İbni Hibban 2812, Tirmizi 542, Hâkim 1088

(25) Cabir bin Semure (Radiyallahu Anh) den şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ramazan Bayramı günü bayram namazına gitmeden önce mutlaka birkaç tane hurma yerdi.”

Tabarani Mucemu’l-Kebir 2039, İbni Hibban 2814, Hakim 1089, Albânî Sahihu’l-Cami’ 4865

(26) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) den şöyle dedi:

“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bayram günü bayram namazına herhangi bir yoldan çıktığı vakit yolunu değiştirerek o yoldan başka bir yoldan evine dönerdi.”

Tirmizi 541, Ebu Davud 1156, Hakim 1/296, İbni Mace 1299

(27) Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bayram günü namaza çıktığı vakit dönüşte gittiği yola muhalefet eder başka yoldan dönerdi.”

Buhari 941, Albânî İrva 637

(28) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle haber verdi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ramazan Bayramı günü evinden çıktığı andan musallaya gelinceye kadar tekbir getirirdi.”

Darekutni 2/44/ Hakim 1105 Beyhaki 3/298

(29) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) Ramazan ve Kurban Bayramı günü musallaya giderken oraya varıncaya kadar tekbir getirir ve onu açıktan söylerdi. Sonra orada imam gelinceye kadar tekbir getirmeye devam ederdi.”

İbni Ebi Şeybe 2/70/1, Darekutni 2/45/8, Albânî İrvâu'l-Ğalîl Fî Tahrîci Ehâdîsi Menari's-Sebîl 650

(30) Abdullah ibni Mesud (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Teşrik günlerinin tekbirleri şu sözlerle sabittir. O teşrik günlerinde şöyle tekbir getiriyordu:

Allah-u Ekber, Allah-u Ekber, La İlahe İllallahu Vallahu Ekber, Allah-u Ekber, Velillahilhamd.”

İbni Ebi Şeybe 2/73-74, Beyhaki 3/315, Albânî İrvâu'l-Ğalîl Fî Tahrîci Ehâdîsi Menari's-Sebîl 3/125

(31) Ali bin Ebi Talib (Radiyallahu Anh) Arefe Günü sabah namazından sonra teşrik günlerinin son günü ikindi namazına kadar tekbir getirirdi. Son günün ikindi namazının akabinde de yine tekbir getirirdi.”

İbni Ebi Şeybe 2/72/1, Beyhaki 3/314, Albânî İrvâu'l-Ğalîl Fî Tahrîci Ehâdîsi Menari's-Sebîl 3/125

(32) Abdullah ibni Ömer ve Ebu Hureyre (Radiyallahu Anhum) Teşrik günlerinde Zilhicce ayının 10, 11, 12 ve 13’cü günleri Pazar yerlerine gider, tekbir getirirlerdi. İnsanlar da onların tekbirlerine iştirak ederek tekbir getirirlerdi.”

Buhari 926

11) Bayram ve Cuma Aynı Güne Denk Gelirse Ne Yapılır?

(33) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Bu gününüzde iki bayram birleşti. Dileyen kimse için bayram namazı, Cuma namazına bedel olarak yeter. Fakat biz Cuma’yı da kılacağız inşallah.”

Ebu Davud 1073, İbni Mace 1311, 1312, Hakim 1064, Albânî Sahihu’l-Cami 4365

12) Kurbanın Namazdan Önce Kesilmesinin Nehyi

(34) Enes (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Herkim bayram namazından önce kurbanını kesti ise onu tekrar etsin!”

Bunun üzerine bir adam ayağa kalktı ve:

Bu gün et yemek arzulanan bir gündür dedi. Sonra komşularının fakirliğinden ve ihtiyaçlarından bahsetti. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) adamın sözlerini doğrular gibiydi. O adam:

Benim yanımda et için kesilecek iki koyundan daha sevgili yaşına girmemiş bir oğlak var dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de ona oğlağı kurban etmesi için izin verdi. Enes (Radiyallahu Anh):

Ben bu ruhsat ondan başkaları için de geçerli mi? bilmiyorum! dedi.

Buhari 916, Müslim 1962/10, Nesei 4408, İbni Mace 3151, Beyhaki 9/277, Ahmed bin Hanbel Müsned 3/113

(35) Bera bin Âzib (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i hutbe okurken işittim şöyle buyuruyordu:

“Bu günümüzde yapacağımız ilk şey namaz kılmamızdır. Sonra dönüp kurban kesmemizdir. Herkim böyle yaparsa bizim sünnetimize uygun hareket etmiş olur.”

Buhari 914, Müslim 1961/7, Nesei 1562, İbni Hibban 5907, Ebu Davud 2800, Ahmed bin Hanbel Müsned 18507

(36) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kurbanlığını musallada keserdi.”

Buhari 939, Ebu Davud 2811, Nesei 1588, 4378, İbni Mace 3161

13) Bayram Günlerinde Oruç Tutmanın Nehyi

(37) Ebu Ubeyd şöyle dedi:

“Ben, Ömer bin el-Hattab (Radiyallahu Anh) ile beraber bayram namazında hazır bulundum.

Ömer bin el-Hattab (Radiyallahu Anh) hutbede şöyle dedi:

Bu iki bayram günleri varya Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu günlerde oruç tutmayı nehyetti! Birincisi oruçtan çıktığınız Ramazan Bayramınızın günü, diğeriyse kestiğiniz kurbanlarınızın etinden yediğiniz gündür.”

Buhari 1853, Müslim 1137/138, Malik 1/178, Ebu Davud 2416, Tirmizi 771, İbni Mace 1722, Beyhaki 4/297

(38) Ebu Saîd el-Hudri (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ramazan Bayramı günü oruç tutmayı yasakladı!”

Buhari 1854, Müslim 1138/141, Ebu Davud 2417, Tirmizi 772, İbni Mace 1721

Bayram Günlerinde Yapılması Gereken Şeyler

1) Bayram namaz için gusül abdesti almak müstehaptır.

2) Ramazan Bayramında namaza bir şeyler yiyerek çıkmak, Kurban Bayramında ise kurbanını kesinceye kadar bir şeyler yememek sünnettir.

3) Namaza giderken yürüyerek gitmek ve kullanılan yolu eve dönüşte değiştirmek sünnettir.

4) Namaz kılınan yere giderken yüksek sesle tekbir getirmek sünnettir.

5) Kurban Bayramının teşrik günlerinde teşrik tekbirleri getirmek müstehaptır. Bu vakitler Arefe Günü sabah namazıyla başlar, bayramın son günü ikindi namazı sonrasına kadar devam eder.

6) Bayram günlerinde oruç tutmak yasaktır!

7) Bayram günü önce namaz kılınır, sonra hutbe okunur. Hutbeyi dinlemek vacip değildir.

8) Bayram namazının vakti, sabahki kerahet vaktinin çıkmasıyla başlar.

9) Namazın mescidde değil de musallada yani açık arazide kılınması sünnettir. Ama imkân yoksa mescidde de kılınabilir.

10) Namaza, kadınlar ve çocuklar katılması vaciptir!

11) Bayram namazı için ezan ve kamet okunmaz!

12) Bayram namazı iki rekâttır. Bayram namazından önce ve sonra başka namaz kılınmaz!

13) Bayram namazında birinci rekâtte 7 ve ikinci rekâtte 5 olmak üzere toplam 12 tekbir alınır. Tekbirlerin hepsi de rekâtlerin evvelinde yani kıraatten öncedir.

14) Bayram namazlarının kıraatinde Fatiha Suresinden sonra birinci rekâtte A’lâ, ikinci rekâtte Ğâşiye veya birinci rekâtte Kamer, ikinci rekâtte Kâf Sureleri okunur.

15) Bayram ve Cuma aynı güne denk gelirse, dileyen kişi Cuma namazını kılmayabilir.


Bu makale, arefe ve bayram günlerinin faziletlerini ve bu zamanlarda yapılması gereken ibadetleri özetlemektedir. Daha detaylı bilgi için hadis kaynaklarına ve fıkıh kitaplarına müracaat edilebilir.


Resim Kaynak:

Freepik Pikaso

Karoglan Raşit Tunca Makalesi

Raşit Tunca ve DeepSeek

Schrems, 05.06.2025

"Son Nefeste İman Kurtarır mı? Şok Gerçekler!" Kader - Mutlak Kader ve Muallak Kader

 


 "Son Nefeste İman Kurtarır mı? Şok Gerçekler!" Kader - Mutlak Kader ve Muallak Kader

"Ölüm Anında Tövbe: Son Şans!"

"Cehennemden Cennete: Son Anda İman Mucizesi"

"Firavun Bile Kurtuldu, Ya Sen?"

"Şeytanın Son Oyunu ve Allah'ın Son Rahmeti"

"Ölürken 'La İlahe İllallah' Diyenin Akıbeti"

"Firavun son anda iman ettiyse neden kurtulamadı? Peki ya gizli müminler? İşte Kur'an'da ve hadislerde şaşırtıcı cevaplar!"

Kader Nedir? İnanç, Felsefe ve Bilim Perspektifinden Bir Bakış

Kader kavramı, insanlık tarihi boyunca din, felsefe ve bilim alanlarında tartışılan en derin konulardan biridir. İnsanlar, yaşamlarında olup bitenlerin önceden belirlenmiş olup olmadığını, özgür iradenin varlığını ve evrendeki tesadüflerin anlamını sorgulamıştır. Peki, kader nedir? Gerçekten her şey önceden mi yazılmıştır, yoksa insan kendi yolunu kendi mi çizer?
1. Kaderin Tanımı ve Kökeni

Kader, Arapça "kadere" (ölçü, takdir) kökünden gelir ve "önceden belirlenmiş olaylar dizisi" anlamına gelir. Farklı kültürlerde ve inanç sistemlerinde farklı şekillerde yorumlanmıştır:

    Dini perspektifte, kader Tanrı’nın evreni ve insanların hayatını önceden planlamasıdır.

    Felsefi açıdan, determinizm (her şeyin önceden belirli sebeplere bağlı olması) ve özgür irade tartışmasıyla ilişkilidir.

    Bilimsel yaklaşımda ise kuantum mekaniği ve kaos teorisi gibi kavramlar, evrendeki belirsizliklerin kader algısını nasıl etkilediğini sorgular.

2. Dinlerde Kader Anlayışı
a) İslam’da Kader


İslam inancına göre kader, Allah’ın ezeli ilmiyle her şeyi bilmesi ve takdir etmesidir. Ancak bu, insanın sorumluluklarını ortadan kaldırmaz. "Kaza ve kader" kavramları şu şekilde ayrılır:

    Kader: Allah’ın olacak her şeyi önceden bilmesi ve yazması.

    Kaza: Bu planın zamanı gelince gerçekleşmesi.

Özgür irade ise insana verilmiş bir imtihan aracıdır. Kur’an’da, "Her insanın kaderi kendi boynuna bağlıdır" (İsra 13) gibi ayetler, insanın seçimlerinin önemine vurgu yapar.
b) Hristiyanlık ve Yahudilik’te Kader

    Hristiyanlıkta ilahi takdir (predestinasyon) tartışması vardır. Bazı mezhepler (Kalvinizm) insanın kurtuluşunun önceden belirlendiğini savunurken, diğerleri özgür iradeye inanır.

    Yahudilikte ise insanın iyi ve kötü arasında seçim yapma özgürlüğü vurgulanır (Tevrat, Devarim 30:19).

c) Doğu Dinlerinde Kader (Karma ve Yeniden Doğuş)

Hinduizm ve Budizm’de karma inancı, kişinin eylemlerinin gelecek yaşamlarını belirlediği düşüncesidir. Burada kader, geçmiş yaşamların etkisiyle şekillenir, ancak kişi şimdiki davranışlarıyla bunu değiştirebilir.
3. Felsefede Kader: Determinizm vs. Özgür İrade

Felsefe tarihinde kader, iki temel görüşle ele alınır:
a) Determinizm (Belirlenimcilik)

    Her olayın önceden belirlenmiş sebepleri olduğunu savunur.

    Laplace’ın şeytanı teorisi, evrendeki her şeyin fizik yasalarıyla öngörülebileceğini iddia eder.

b) İndeterminizm (Belirsizlik)

    Kuantum fiziğindeki Heisenberg Belirsizlik İlkesi, evrende mutlak bir belirlenim olmadığını gösterir.

    Varoluşçuluk (Sartre, Camus) insanın kendi kaderini kendisinin yarattığını savunur.

4. Bilim ve Kader: Kaos Teorisi ve Kelebek Etkisi

Modern bilim, kader kavramını kaos teorisi ile sorgular:

    "Kelebek Etkisi", küçük bir olayın büyük sonuçlar doğurabileceğini gösterir. Bu, kaderin tamamen öngörülemez olduğu anlamına gelmez, ancak karmaşık bir yapıda işlediğini kanıtlar.

5. Kader ve İnsan Psikolojisi

İnsanlar, belirsizlik karşısında kader inancına sığınır:

    İçsel kontrol odağı olanlar, hayatlarını kendilerinin şekillendirdiğine inanır.

    Dışsal kontrol odağı olanlar ise "kader" veya "şans" gibi dış faktörlere bağlı olduklarını düşünür.

Sonuç:
Kader İnancı Hayatımızı Nasıl Etkiler?

Kader, insanın anlam arayışının bir parçasıdır. İnanç sistemleri bunu ilahi bir plana bağlarken, felsefe ve bilim özgür irade ile determinizm arasındaki dengeyi sorgular. Belki de gerçek kader, seçimlerimizin bizi götürdüğü yoldur.

    "Kader, yazgı değil, tercihlerimizin toplamıdır." – Jean-Paul Sartre

Bu makale, kader kavramını çok yönlü ele alarak okuyucuya düşünme ve kendi hayatını yorumlama fırsatı sunmayı amaçlamaktadır. Sizce kader nedir? Önceden yazılmış bir senaryo mu, yoksa bizim çabalarımızla şekillenen bir yolculuk mu?


Mutlak Kader ve Muallak Kader Nedir?

Kader konusu, özellikle İslam teolojisinde (kelam ilminde) derinlemesine tartışılan bir meseledir. Mutlak kader ve muallak kader ayrımı, insanın iradesiyle ilahi takdir arasındaki ilişkiyi açıklamak için yapılmıştır. Bu iki kavram, kaderin farklı boyutlarını anlamamıza yardımcı olur.
1. Mutlak Kader (Değişmeyen Kader)

Mutlak kader, Allah’ın ezeli ilmiyle kesin olarak belirlediği ve değişmeyen yazgıdır. Bunlar, insan iradesinin dışında gerçekleşen olaylardır.
Özellikleri:

    Değiştirilemez, çünkü Allah’ın mutlak iradesi ve bilgisiyle sabittir.

    İnsanın müdahalesi söz konusu değildir.

    Örnekler:

        Doğum yeri ve zamanı,

        Ölüm zamanı (ecel),

        Anne-babanın kim olduğu,

        Kıyametin kopacağı an.

Ayet ve Hadislerde Mutlak Kader:

    "Allah’ın geçmişteki ilmi ve yazması olmasaydı, hiçbir musibet yeryüzüne gelmezdi." (Hadis-i Şerif)

    "Her ümmetin belirlenmiş bir eceli vardır; ecelleri geldiğinde ne bir an geri kalırlar ne de öne geçebilirler." (A’raf 34)

2. Muallak Kader (Şarta Bağlı Kader)

Muallak kader, insanın iradesi ve çabasıyla değişebilen kaderdir. Allah, bazı olayları kulun seçimlerine ve dualarına bağlı kılmıştır.
Özellikleri:

    Dua, çaba ve iyi amellerle değişebilir.

    İnsanın sorumluluğu burada devreye girer.

    Örnekler:

        Rızık (helal yollardan çalışmak bereketi artırır),

        Ömrün uzaması (sadaka ve sıla-i rahimle),

        Hastalıkların şifası (tedavi ve dua ile).

Ayet ve Hadislerde Muallak Kader:

    "Dua, kaderden (musibeti) geri çevirir." (Tirmizi)

    "Sadaka belayı defeder, ömrü uzatır." (Beyhaki)

    "Kim rızkının bol olmasını ve ömrünün uzamasını isterse, akrabasını görüp gözetsin." (Buhari)

###########

   

###########

4. Teolojik Tartışmalar ve Dengeli Yaklaşım

    Cebriyye mezhebi, her şeyin mutlak kader olduğunu savunurken,

    Mutezile, insanın tamamen özgür olduğunu iddia eder.

    Ehl-i Sünnet ise ikisini dengeler: Allah her şeyi bilir, ama kul da sorumludur.

Pratik Hayatta Nasıl Anlaşılmalı?

    Değişmeyecek şeylere (mutlak kader) teslimiyet gösterilmeli.

    Değişebilecek şeyler (muallak kader) için çaba ve dua edilmeli.

    "Kader, bir ağacın gövdesi gibi sabit, dalları ise senin seçimlerindir." – İmam Gazali

Sonuç

Mutlak kader, ilahi hikmetin tecellisidir; muallak kader ise insanın imtihan alanıdır. İkisini doğru anlamak, hem tevekkül hem de çaba dengesini kurmamızı sağlar.

Sizce hangi olaylar mutlak, hangileri muallak kadere örnektir? Düşüncelerinizi yorumlayabilirsiniz.

Takdir-i İlahi Nedir? Anlamı ve Hayatımızdaki Yeri

Takdir-i İlahi (İlahi Takdir), İslam inancında Allah'ın ezelî ilmiyle evrendeki her şeyi bir ölçüye, düzene ve plana göre yaratması ve yönetmesidir. Bu kavram, kader inancının temelini oluşturur ve insanın yaşamındaki olayları anlamlandırmasına yardımcı olur.
1. Takdir-i İlahi'nin Tanımı

    Kelime anlamı: "Takdir" (ölçü, plan), "ilahi" (Allah'a ait) → "Allah'ın ölçüp belirlediği plan"

    Dini anlamı: Allah'ın, olmuş ve olacak her şeyi bilmesi, dilemesi ve yaratmasıdır.

2. Takdir-i İlahi'nin Özellikleri

✔ Ezeldendir: Allah, zaman ve mekândan münezzeh olduğu için her şeyi önceden bilir.
✔ Adaletlidir: Hiçbir şey tesadüf değildir; her olay bir hikmete dayanır.
✔ İnsan iradesiyle uyumludur: Allah, kulun seçimlerini bilir ama zorlamaz.
✔ Gizlidir: İnsanlar takdirin tamamını bilemez, ancak imtihan gereği yaşayarak öğrenir.
3. Takdir-i İlahi ile Kader Arasındaki Fark

    Kader: Allah'ın olacakları önceden bilip yazmasıdır (genel plan).

    Takdir-i İlahi: Bu planın gerçekleşme şekli ve zamanıdır (uygulama aşaması).

    Örnek:

        Kader: Bir insanın 80 yıl yaşayacağının yazılması.

        Takdir-i İlahi: O kişinin hangi şartlarda, nasıl yaşayıp öleceğinin gerçekleşmesi.

4. Takdir-i İlahi'nin Hayatımıza Etkileri
a) Tevekkül Anlayışını Güçlendirir

    "Allah’ın takdiri böyleymiş" diyerek sabretmeyi öğretir.

    Örnek: Hastalık, iş kaybı gibi zorluklar karşısında panik yerine teslimiyet.

b) Duanın Önemini Hatırlatır

    Hadis: "Dua, takdir-i ilahide olan şeyi değiştirir." (Tirmizi)

    Örnek: Kötü bir kader yazılmış olsa bile, dua ve iyiliklerle değişebilir (muallak kader).

c) İnsana Sorumluluk Yükler

    "Allah’a güven, ama deveni bağla" prensibi geçerlidir.

    Örnek: Sınavda başarılı olmak için hem çalışmak (çaba) hem de Allah’a tevekkül etmek gerekir.

5. Sık Sorulan Sorular
"Takdir-i ilahi değişir mi?"

    Mutlak takdir (ecel, cinsiyet vb.) değişmez.

    Muallak takdir (rızık, sağlık vb.) dua ve çabayla değişebilir.

"Kötü şeyler de mi takdir-i ilahidir?"

    Evet, ancak imtihan veya hikmet içindir.

    Örnek: Hastalık, günahlara kefaret olabilir veya sabrı artırır.

6. Ayet ve Hadislerle Takdir-i İlahi

    "Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık." (Kamer 49)

    "Allah’ın takdiri olmadan hiçbir musibet gelmez." (Hadis-i Şerif)

Sonuç: Takdir-i İlahi'yi Nasıl Anlamalıyız?

    Kabul et: Her şey Allah’ın kontrolündedir.

    Çaba göster: Sorumluluklarını yerine getir.

    Tevekkül et: Sonucu Allah’a bırak.

    "Takdir-i ilahi, sen çabalarken Allah’ın senin için seçtiği en hayırlı yoldur."

Sizce insan, takdir-i ilahiyi değiştirebilir mi? Yorumlarınızı bekliyorum!


Takdir, Tevekkül ve Tedbir Üçgeni: "Deveni Bağla, Sonra Tevekkül Et" Dengesi

İslam inancında takdir-i ilahi, tevekkül ve tedbir birbirini tamamlayan üç temel kavramdır. Peygamberimizin (s.a.v.) "Deveni bağla, sonra Allah'a tevekkül et" (Tirmizi) hadisi, bu dengenin en güzel ifadesidir. İşte derinlemesine bir analiz:
1. Takdir-i İlahi'yi Doğru Anlamak
a) Allah'ın Mutlak İradesi vs. İnsanın Sorumluluğu

    Mutlak takdir (ölüm zamanı, doğum yeri gibi) → değişmez

    Muallak takdir (rızık, sağlık gibi) → dua ve çabayla değişebilir

    "Allah'ın yazdığı takdir, senin çabanla şekillenir." (İmam Gazali)

b) Takdirin Gizemli Yönü

    İnsan takdiri tam bilemez, bu yüzden tedbir şarttır.

    Örnek: Hasta birinin "Takdirde varsa iyileşirim" deyip doktora gitmemesi yanlıştır.

2. Tevekkül Nedir? (Pasif Bir Bekleyiş Değildir!)
a) Gerçek Tevekkülün 3 Şartı

    Çaba göster (sebeplere yapış),

    Elinden geleni yap (tedbir al),

    Sonucu Allah'a bırak (kalben teslim ol).

b) Yanlış Tevekkül Örnekleri

    ❌ "Allah rızkımı verir" diyerek çalışmamak,

    ❌ "Kaderimde ne varsa olur" deyip tedbirsiz davranmak.

c) Doğru Tevekkül Örnekleri

    ✅ Tarlayı sürüp tohum ekmek, sonra yağmur için dua etmek,

    ✅ Trafik kurallarına uyup, kazadan korunmayı Allah'tan istemek.


3. Tedbirin Önemi: "Deveni Bağlamak" Ne Demek?
a) Hadisin Açılımı

Bir bedevi, Peygamberimize (s.a.v.) sorar:

    "Deveyi bağlayıp mı tevekkül edeyim, yoksa salıverip mi?"
    Hz. Peygamber:

    "Bağla, sonra tevekkül et." (Tirmizi)

b) Modern Hayattan Tedbir Örnekleri

###########

   

###########


4. Kur'an ve Sünnette Denge Emri

    "Atınızı hazırlayın" (Enfal 60) → Tedbir ayeti,

    "Bana dua edin, kabul edeyim" (Mü'min 60) → Tevekkül ayeti,

    "İki günü eşit olan zarardadır" (Hadis) → Çaba emri.

5. Pratik Hayat İçin 5 Altın Kural

    Plan yap (Allah'ın takdirine uygun hareket et),

    Sorumluluk al (deveni bağla),

    Dua et (muallak kaderi etkile),

    Sonuca razı ol (mutlak kadere teslimiyet göster),

    Hikmet ara (başına gelen her şeyde bir hayır olduğuna inan).

Sonuç: İslam'ın "Denge" Öğretisi

İslam, kaderci bir fatalizm (kadere boyun eğip çabasız yaşamak) değil, aktif bir tevekkül öğretir.

    "Takdir, Allah'ın sana verdiği senaryodur; oyunculuk ise senin performansına bağlıdır."

Siz hangi konuda "devenizi bağlamayı" unutuyorsunuz? Yorumlarınızla katkı sağlayın!


#################

Soru:

"Sizce insan, takdiri ilahiyi değiştirebilir mi? Yorumlarınızı bekliyorum!"

Açıklama:

"Demişsin ya, 'sadakalar belaları defeder' diye. Buna bir örnek: 'Az sadaka çok belayı savar.' hadisi. Yine duanın takdiri ilahiyi değiştirdiği görülmüştür. Aynı şekilde, günahlara tövbenin de takdiri ilahiyi değiştirdiği görülmüştür. Nitekim Hz. Yunus’un ümmeti, Yunus balığın karnında hapsedilince, âlimler baktılar ve ümmetini oradaki dağa çıkarıp hep birlikte tövbe ettiler. Allah da Yunus’un ümmetinden belayı kaldırdı. Yine iyiliğin takdiri ilahiyi değiştireceği hususunda da Hz. Mehdi’nin zulümle dolan dünyayı adaletle doldurup, kıyametin zamanı bir gün kalsa bile onun iyilikleri sebebiyle kıyametin ertelenmesi hadisi buna örnektir.

############

İnsan, Takdir-i İlahiyi Değiştirebilir mi?

Sizce insan, takdir-i ilahiyi değiştirebilir mi? Bu soru, İslam inancında derin tartışmalara konu olmuştur. Bazı olaylar gösteriyor ki, dua, tövbe, sadaka ve iyilikler, Allah'ın takdirinde değişikliğe yol açabilir. İşte Kur'an ve Sünnet'ten örnekler:
1. Sadaka Belaları Defeder

    Hadis: "Sadaka, belaları defeder ve ömrü uzatır." (Beyhaki)

    Örnek: Az bir sadakanın, büyük bir musibeti savuşturması, muallak kaderin değişebileceğini gösterir.

2. Dua Takdiri Değiştirir

    Hadis: "Dua, kaderden (musibeti) geri çevirir." (Tirmizi)

    Örnek: Hz. Yunus'un kavmi, balığın karnından kurtulmak için toplu tövbe etti ve Allah belayı kaldırdı. (Saffat 143-148)

3. Tövbe ve İyilikler Kaderi Etkiler

    Hz. Yunus’un Kavmi: Alimler, dağa çıkıp tövbe ettiklerinde Allah’ın azabı kaldırması, tövbenin takdiri değiştirdiğini kanıtlar.

    Hadis: "İyilikler, kötü kaderi değiştirir." (İbn Mace)

    Hz. Mehdi Örneği: Zulümle dolan dünyanın, adaletle doldurulması ve kıyametin bir gün bile ertelenmesi, salih amellerin kader üzerindeki etkisini gösterir.

4. Peki, Nasıl Değişir?

    Muallak Kader: Dua, sadaka, tövbe ve iyiliklerle değişebilir.

    Mutlak Kader: Ölüm zamanı gibi kesin hükümler değişmez.

Sonuç: Allah’ın İlminde Değişme mi, Tecelli mi?

Aslında Allah’ın ezeli ilmi değişmez, ancak O, kulun seçimlerine göre farklı tecelliler yaratır. Yani "Allah, senin ne yapacağını bilir, ama sen yine de seçim yaparsın" dengesi vardır.

    "Kader bir ağaç gibidir; kökü sabit, dalları ise senin amellerinle şekillenir."

Peki sizce, insanın duası ve çabası, kaderin neresinde duruyor? Yorumlarınızı bekliyorum!

#############


"Çocuk (bebek) acıkınca ağlıyor ve annesi meme vereceğini biliyor, çünkü bebeğin henüz dili yok, yani konuşamıyor ama ağlayabiliyor. O yüzden ata sözü: 'Ağlamayan meme vermezler.' Öyle olunca, 'Allah'a yalvararak dua etmek, belki kaderimizi her yönde muallak ve mutlak yönde değiştirebilir.' İstek, dua, niyaz, ağlama, sızlanma, yalvarma, Allah'a boyun eğme..."


###############

"Ağlamayan Bebeğe Meme Verilmez" Misali: Dua, Yalvarış ve Kaderin Değişimi
1. Bebek Metaforu ile Duanın Gücü

Nasıl ki:

    Ağlamayan bebek → Anne onun aç olduğunu bilemez, meme vermez.

    Ağlayan bebek → İhtiyacını belli eder, anne hemen memeyi verir.

Aynen bunun gibi:

    Dua etmeyen kul → Allah'ın lütfunu çekmekte zorlanır.

    Yalvaran, ağlayan kul → İlahi rahmet harekete geçer.

Hadis-i Şerif:
"Dua müminin silahıdır." (Beyhaki)
"Allah katında duadan daha değerli bir şey yoktur." (Tirmizi)

2. Dua ile Kader Nasıl Değişir?

#########

   

############



b) Mutlak Kaderde Tecelli Değişimi

    Ölüm vakti (ecel) değişmez, ama ölüm şekli dua ile yumuşayabilir.
    Örnek: Hz. Ömer'in duası: "Allah'ım, canımı müminlerin halifesi iken al!" → Şehit edilerek vefat etti.

3. "Koyun Gibi Yalvarış" Nasıl Olmalı?

Koyun nasıl acıktığında meler, sahibinden yem ister, mümin de:

    İçten yalvar (Gözyaşıyla dua et)
    "Rabbim, koyun nasıl melerse ben de Sana öyle yalvarıyorum!"

    Israrcı ol (Pes etme)
    "Bir kapıyı Allah açana kadar çal!" (Hadis)

    Kulluğunu hatırla
    "Ben aciz bir kulunum, Sen Kadir'sin!"

Ayet:
"Kullarım Beni sana soracak olursa, (söyle:) Ben çok yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin çağrısına cevap veririm." (Bakara 186)
4. Dua ile Değişen Kader Örnekleri
a) Hz. Yunus (a.s.) ve Kavmi

    Durum: Balığın karnında azap yakındı.

    Dua: "La ilahe illa ente subhaneke inni kuntu minezzalimin." (Enbiya 87)

    Sonuç: Allah onu kurtardı, kavminin tövbesi de azabı kaldırdı.

b) Hz. Mehdi ve Kıyametin Ertelenmesi

    Hadis: "Eğer dünyanın ömründen bir gün kalsa, Allah o günü uzatır." (Ebu Davud)

    Sebep: Salih kulların duaları ve adaletle doldurdukları ömür.

5. Pratik Hayatta Dua ve Kader Dengesi

    Ağla! (İçten yalvar)

    Çabala! (Tedbir al)

    Israr et! (Dua etmeyi bırakma)

    Teslim ol! (Sonucu Allah'a bırak)

    "Dua eden asla kaybetmez; ya istediğini alır, ya daha hayırlısını, ya da günahları silinir." (Hadis)

Siz hangi konuda "ağlamayı" (duayı) bıraktınız? Belki de şimdi tam zamanıdır!


#############

"Mutlak kaderin değişebileceği hususunda: 'Az sadaka ömrü uzatır.' hadisi vardır. Yani ömür (ecel) geldiğinde ertelenmez ('Ecel-i müsemma' ayeti). Fakat sadakanın ömrü uzattığı da bir hadiste bildirilmiştir. Yine bir hurma ile bile olsa cehennemden Allah'a sığının, çünkü cehennemlik birisi bile verdiği sadaka sayesinde cennete gidebilir. İşte bu, takdiri değiştiren hususlardandır."

#############

Mutlak Kader Değişir mi? Sadaka, Tövbe ve Duanın Takdir-i İlahiye Etkisi

İslam inancında "mutlak kader" (değişmeyen takdir) ve "muallak kader" (şarta bağlı takdir) ayrımı vardır. Genel olarak ecel, cinsiyet, doğum yeri gibi hususlar mutlak kader kabul edilirken, rızık, sağlık, başarı gibi konular muallak kader kapsamındadır.

Ancak bazı hadisler ve ayetler, sadaka, tövbe ve dua gibi amellerin, mutlak kaderde bile tecelliyi değiştirebileceğini gösterir.
1. "Sadaka Ömrü Uzatır" Hadisi vs. "Ecel-i Müsemma" Ayeti
a) Ecel-i Müsemma (Belirlenmiş Ölüm Vakti)

Ayet:
"Her ümmetin belirlenmiş bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde ne bir an geri kalırlar ne de öne geçebilirler." (A’raf 34)

Bu ayet, ölüm vaktinin kesin olduğunu ifade eder.
b) "Sadaka Ömrü Uzatır" Hadisi

Hadis:
"Sadaka, belaları defeder ve ömrü uzatır." (Beyhaki, Taberani)

Bu hadis ise, sadakanın ömrü artırabileceğini söylüyor.
c) Bu Çelişki mi? Hayır! İki Durum Şöyle Açıklanır:

    Allah’ın ezeli ilmi değişmez, ancak kulun amellerine göre tecelli şekli değişir.

        Yani "Allah, senin sadaka vereceğini ve ömrünün uzayacağını zaten biliyordu".

        Bu, kaderin içinde dinamik bir sistem olduğunu gösterir.

    "Ecel-i müsemma", kulun son haline göre belirlenir.

        Eğer kişi sadaka verirse, Allah onun ömrünü uzatır.

        Vermezse, ömrü daha kısa olur.

Özet:
✔ Allah’ın ilmi mutlaktır, değişmez.
✔ Kulun seçimleri, kaderin tecelli şeklini etkiler.
2. "Bir Hurma ile de Olsa Cehennemden Korunun" Hadisi

Hadis:
"Bir hurma bile olsa sadaka verin. Çünkü sadaka, suyun ateşi söndürdüğü gibi günahları söndürür." (Tirmizi)

Başka Bir Rivayet:
"Sadaka, cehennem ateşinden korur. Hatta bir hurma bile olsa, kişiyi cehennemden uzaklaştırır." (Buhari)
Bu, Kaderi Nasıl Değiştirir?

    Cehennemlik bir insan, sadaka vererek cennet ehli olabilir.

    Ölüm anındaki son hal (husn-ü hatime) bile, tövbe ve iyiliklerle değişebilir.

Örnek:

    Firavun’un ordusundan bir adam, Hz. Musa’ya iman etti ve son anda kurtuldu.

    Bir katil, ölüm döşeğinde tövbe etti ve affedildi.

2. "Sadaka Ömrü Uzatır" Hadisi:

    Peygamberimiz (s.a.v.) "Sadaka belâyı defeder, ömrü uzatır" (Beyhakî) buyurmuştur.

    Buradaki "ömür uzaması", ömrün bereketlenmesi (sağlık, huzur, rızık artışı) veya kaza ile ölümün engellenmesi şeklinde yorumlanır.

3. Görünürdeki Çelişki Nasıl Çözülür?

    Ecel ikiye ayrılır:
    a) Ecel-i Müsemma: Allah'ın ezelde bildiği değişmez an.
    b) Ecel-i Kaza: Sebepler dünyasında (kaza, hastalık vb.) gerçekleşebilecek erken ölüm.

    Sadaka, ecel-i kazayı önleyerek kişinin asıl ömrüne (müsemmaya) ulaşmasını sağlar.

4. Örneklerle Açıklama:

    Trafik kazası geçirecek birinin sadaka vermesiyle kaza önlenirse, bu "ecel-i kaza"nın defedilmesidir.

    Kişi, Allah'ın takdir ettiği asıl ömrüne (yaşlılıkla ölüm) böylece erişir.

5. Dinî Kaynaklardan Deliller:

    "Kim iki yıllık rızkını bir yılda yerse, eceli de ona göre çabuklaşır" (Deylemî) hadisi, rızkın ve ömrün sebeplerle bağlantısını gösterir.

    "Dua kaderi değiştirir" (Tirmizî) hadisi, fiilî duaların (sadaka gibi) kaderin tecelli şeklini etkilediğini kanıtlar.

Sonuç:

    Sadaka, ecel-i müsemmayı değil, ecel-i kazayı değiştirir.

    Bu, Allah'ın mutlak takdirinin sebepler dünyasındaki tezahürüdür. İlahi bilgi (levh-i mahfuz) değişmez, ancak kulun amelleriyle kaderin görünüm şekli değişebilir.

Dipnot:

    "Güneş batıdan doğmadıkça tövbe kapısı açıktır" (Müslim) hadisi de son ana kadar iman/tevbe fırsatı olduğunu gösterir. Bu da Allah'ın rahmetinin tecelli şeklidir.

3. Dua ve Tövbenin Mutlak Kadere Etkisi
a) Hz. Yunus’un Duası ve Kavminin Tövbesi

    Yunus (a.s.) balığın karnındayken ettiği dua:
    "Senden başka ilah yoktur, Seni tenzih ederim, ben zalimlerden oldum!" (Enbiya 87)

    Kavmi tövbe edince Allah azabı kaldırdı.

Bu olay gösteriyor ki:
✔ Tövbe, belayı geri çevirebilir.
✔ Allah’ın gazabı, kulun yalvarışıyla rahmete dönüşebilir.
b) "Kıyamet Bir Gün Bile Ertelenebilir" Hadisi

Hadis:
"Eğer dünyanın ömründen bir gün kalsa, Allah o günü uzatır." (Ebu Davud)

Sebep:

    Salih kulların duaları ve adaletle doldurdukları ömür, kıyametin gecikmesine vesile olabilir.

4. Sonuç: Kader Dinamik Bir Sistemdir

    Mutlak kader (Allah’ın ezeli ilmi) asla değişmez.

    Ancak kulun amelleri, kaderin tecelli şeklini değiştirir.

        Sadaka → Ömrü uzatabilir.

        Dua → Belayı defedebilir.

        Tövbe → Azabı kaldırabilir.

    Allah, kulun ne yapacağını bilir, ama kul yine de seçim yapar.

    "Kader bir ağaç gibidir; kökü sabit, dalları ise senin amellerinle şekillenir."

Sizce bir insan, son nefesinde bile kaderini değiştirebilir mi? Yorumlarınızı bekliyorum!

###########
"Evet, bir kelime-i şehadet, bir kimsenin, kâfir ölmektense imanlı ölmesini sağlar. Cehenneme düşse de -amelî hataları yüzünden cehenneme düşse bile- sonunda cezası bitince cennete layık olmayı sağlar. Çünkü imanlı ölmüştür. İman etmeyen birisi ise ebedî cehennemi hak eder."

#########


Son Nefeste İman: Bir Kelime-i Şehadet ile Kaderin Değişmesi
1. "Son Anda İman Eden de Cennete Girer"

    Hadis:
    "Kim son nefesinde ‘Lâ ilâhe illallah’ derse, cennete girer." (Ebu Davud)

    Örnek:

        Firavun’un ordusundaki bir asker, Hz. Musa’ya son anda iman etti ve kurtuldu.

        Ölüm döşeğindeki bir katil, tövbe edip kelime-i şehadet getirirse, ebedi cehennemden kurtulur.

2. Mümin Cehennemlik Olsa Bile Sonu Cennettir

    Ayet:
    "Allah, iman eden hiçbir kimseyi cehennemde ebedi bırakmayacaktır." (Âl-i İmran 185)

    Hadis:
    "Cehennemde en hafif azap gören, ayaklarına ateşten bir nal vurulmuş halde beyinleri kaynayacak olanlardır." (Buhari)

        Mümin, günahları sebebiyle cehenneme girse bile, azabı bitince cennete girer.

        Kâfir ise ebedî cehennemdedir.

3. Kâfirin Sonu: Ebedî Azap

    Ayet:
    "Kim Allah’a ortak koşarsa, Allah ona cenneti haram kılar ve varacağı yer cehennemdir." (Maide 72)

    Örnek:

        Ebu Cehil, son nefeste iman etmedi → ebedi cehennem.

        Ebu Talip, Peygamberimizin amcasıydı ama iman etmedi → azap çekecek.

4. "Kaderin Son Perdesi: Son Nefesteki Hal"

    Hadis:
    "Allah, kulun son haline göre hüküm verir." (Buhari)

    Demek ki:

        Son anda iman → Cennet.

        Son anda küfür → Ebedî cehennem.

5. Sizce Bir İnsan, Ölürken Pişman Olsa Kurtulabilir mi?

    Cevap: Evet! Allah’ın rahmeti sonsuzdur, ama şeytan son ana kadar vesvese verir.

    Uyarı:
    "Ölümü görmeden tövbe edin!" (Hadis)

    "Son nefeste ‘Lâ ilâhe illallah’ diyebilmek, en büyük kazançtır."

Peki siz, son anınızı nasıl geçirmek istersiniz? Yorumlarınızı bekliyorum!

#############

"Biz Türklerin bir sözü vardır: 'Türk'ün aklı ya kaçarken ya sıkışırken gelir.' Yani bazı insanların aklı en son anda gelebilir. Bu da hayat ve iman kurtarır mı? Bu konuda senin görüşlerini bekliyorum.

Bu bir hastalık gibi bir şey aslında. Mesela bazı obsesif durumlarda kapıyı kilitlemek istersin, kilitlersin ama az sonra 'Acaba kilitledim mi?' sorusunu duyarsın kendi içinde. Yeniden kontrol edersen sağlamlaştırmış olursun. Kontrol etmezsen belki kilitledin hissi verir veya 'Ya hırsız girerse?' dersin. İşte bu anlamda...

O yüzden son andaki iman da tövbe kapısı gibi. Güneş batıdan doğmayınca kapanmaz, güneş batıdan doğunca kapanır meselesi yüzünden. Son anda da olsa iman kurtarır bence. Sen ne dersin?"


###########

"Türk'ün Aklı Son Anda Gelir" Sözü ve Son Nefesteki İmanın Kurtarıcılığı
1. "Türk'ün Aklı Kaçarken Ya Sıçarken Gelir" Sözünün İrdelemesi

Bu söz, bazı insanların kritik anlarda doğru kararı verdiğini anlatır.

    Örnekler:

        Savaşta panikleyen asker, son anda toparlanıp zafer kazanır.

        Sınavda unuttuğu formül, son dakikada aklına gelir.

Dinî Açıdan Yorumu:

    İman da böyledir! Bazı insanlar ömür boyu gaflette yaşar, ama son nefeste hidayet bulur.

    Hadis:
    "Allah, kulun son haline göre hüküm verir." (Buhari)*

2. Obsesif Kontrol Metaforu ile Son Nefesteki İman

    "Kapıyı kilitledim mi?" diye defalarca kontrol eden biri gibi, insan imanını da son ana kadar sağlamlaştırmalıdır.

    Ancak:

        Obsesif kişi şüpheyle yaşar, mümin ise tövbe ve güvenle.

        Son anda gelen pişmanlık, tıpkı kapıyı son kez kontrol edip rahatlamak gibidir.

Ayet:
"Tövbe, artık ölüm gelip çatıncaya kadar kabul edilir." (Nisa 18)*
3. Son Anda İman Edenlerin Kurtuluşu
a) Başarılı Örnekler

    Firavun'un Ordusundaki İman Eden Adam

        Kızıldeniz'de boğulurken, "Musa'nın Rabbine iman ettim!" dedi → Kurtuldu. (Yunus 90-92)

    Ölüm Döşeğindeki Katil

        Son anda tövbe edip kelime-i şehadet getirdi → Cennetlik oldu.

b) Riskli Durumlar

    Şeytanın Son Anda Vesvesesi:
    "Nasıl olsa son nefeste iman ederim" diyenler, çoğunlukla o fırsatı bulamaz.

    Hadis:
    "Ölümü görmeden tövbe edin!" (İbn Mace)*

4. "Güneş Batıdan Doğunca Tövbe Kapısı Kapanır" Meselesi

    Kıyamet alametlerinden biri: Güneşin batıdan doğması. O andan itibaren tövbe kabul olmaz. (Müslim)

    Ancak şu an:

        Güneş henüz batıdan doğmadı → Tövbe kapısı açık!

        Son nefese güvenmek yerine, şimdi harekete geçmek en garantili yoldur.

5. Sizin ve Bizim Görüşlerimiz: Ortak Sonuç

✔ Son anda iman geçerli mi? → Evet! (Allah'ın rahmeti geniştir.)
❌ "Son ana ertelenmeli mi?" → Asla! (Şeytan buna alıştırır, fırsat elden kaçar.)

    "Son nefeste kurtulmak, denizde boğulurken can simidine sarılmak gibidir. Akıllı olan, karaya çıkmayı ertelemeyendir."

Peki siz:

    "Son anda kurtulurum" diye mi yaşıyorsunuz?

    Yoksa "Şimdi tövbe edeyim" mi diyorsunuz?

Yorumlarınızı bekliyorum!


Keywords, Etiketler ve Hashtagler
Genel Kader Konusu:

kader; kader nedir; islamda kader; kader ve tevekkül; kader inancı; kader yazgı mıdır; özgür irade; kader ve irade; kaza ve kader; kader tartışması
Mutlak ve Muallak Kader:

mutlak kader; muallak kader; değişen kader; değişmeyen kader; kader değişir mi; dua ile kader değişir mi; ecel ve rızık; kaderin şartları; ilahi takdir; kader ve çaba
Takdir-i İlahi ve Tevekkül:

takdiri ilahi; ilahi takdir nedir; tevekkül nedir; tevekkül ve tedbir; tevekkül nasıl olur; islamda tevekkül; deveyi bağla tevekkül et; kader ve tevekkül dengesi; tevekkül ayetleri; tevekkül hadisleri
Tedbir ve Çaba:

tedbir almak; islamda tedbir; çaba ve kader; tevekkül ve çaba; kader mi çaba mı; kader ve sorumluluk; kaderde insanın rolü; tevekkül etmek ama çalışmak; kader ve sebepler
Felsefi ve Bilimsel Açıdan Kader:

determinizm; indeterminizm; kader ve bilim; kuantum ve kader; kaos teorisi kader; özgür irade tartışması; kader felsefesi; islam teolojisinde kader; kader ve modern bilim
Hashtagler (Sosyal Medya İçin):

#Kader; #Tevekkül; #Takdiriİlahi; #KaderVeTevekkül; #MutlakKader; #MuallakKader; #DeveyiBağla; #KaderMiÇabaMı; #İslamdaKader; #KaderVeÖzgürİrade; #KaderinSırrı; #DuaVeKader; #TedbirAlTevekkülEt

Resim Kaynak:

Freepik Pikaso

Karoglan Raşit Tunca Makalesi

Raşit Tunca ve DeepSeek

Schrems, 04.06.2025

Esma-ül Hüsna ve Esma-ül Hüsnanın Anlamları Hakkında

 Esma-ül Hüsna ve Esma-ül Hüsnanın Anlamları Hakkında